ŞERİAT VE ÇAĞDAŞ TOPLUM YAPILARI

Hammurabi Kanunları, MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya'nın Babil ülkesinde ortaya çıkan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı yasalarından biridir. Babil kralı Hammurabi'nin çeşitli meselelerde verdiği kararlar, Babil'in koruyucu tanrısı Marduk adına yapılan Esagila Tapınağı'na dikilen bir taş stel üzerine Akadca yazılmıştır. Hammurabi, kendisine bu yasaları yazdıranın güneş tanrısı Şamaş'ın olduğunu söylemiştir dolayısıyla da bu yasalar tanrı sözü sayılıyordu, yani tarihin ilk şeriat kanunu Hamurabi yasalarıdır. Daha sonra ortaya çıkan tüm dinler benzer şekilde kaynağını ilahi bir güce dayandırarak birçok din kaynaklı hukuk sistemi oluşturmuşlardır ve bu hukuk sistemleri binlerce yıl boyunca dünyada geçerli olmuştur.

Farklı dinlerin şeriatlarının egemen olduğu bu arkaik hukuk düzenlerini ortadan kaldıran olay aydınlanma devrimidir. Aydınlanma devrimi ile başlayan hümanist (insanmerkezcillik) çağ ile birlikte ortaya çıkan çağdaş toplum yapılarında egemenlik hak ve özgürlükleri insana aittir, kanunları insanlar yapar, kuralları insanlar koyar, uygulamaları ve yönetenleri gene insanlar denetler, sonuçta doğal olarak yasama, yargı ve yürütme erki insanlara ait olur. Çağdaş bir toplumda iktidara talip olan bu istemini doğuştan gelen asillik veyahut da beni tanrı seçti, o görevlendirdi gibi iddialara dayandıramaz. Çağdaş bir toplumda iktidara talip olan halkın oyuna talip olur ve iktidara gelen de beni halk seçti, milli irade tecelli etti ve bu güce sahip oldum der.

Şeriat ise metafizik ve ilahi temellere dayandığı, insan dışı bir güçten alındığı iddia edilen kanun ve kurallardır, bu yüzden de zaten insanların tek tek bireysel olarak ya da toplu halde bu kurallara müdahale etmesi, değiştirmesi ve hatta yorumlaması mümkün değildir. Ülkemizde büyük çoğunluğun mensubu olduğu İslam dininin şeriatı da yukarıdaki paragrafta anlattığım şekilde değişime ve hatta yoruma kapalı kurallar bütünüdür. İnsanlar şeriat dendiğinde genellikle hırsızın elini keseceksin, zina yapanı taşlayacaksın, cinayet işleyene kısas uygulayacaksın gibi işin çok bilinen cezai müeyyidelerini anlar oysa bu son derecede sığ bir bilgidir.

Gerçekte İslam şeriatı Kuran âyetleri ile Muhammed'in söylediği rivayet olunan hadis ve yaptığı rivayet olunan fiillerinden yani sünnetlerden oluşan naslardan âlimler ya da din adamları sınıfının çıkarımları ile oluşturulan dini kanunlar toplamıdır. Şeriat İslam'da ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Bu noktada ise ortaya çıkan en önemli sorun İslam’a dair tüm yazılı kaynakların Muhammed’in ölümünden çok ama çok sonra rivayet, rivayetin rivayeti ve hatta rivayetin rivayetinin rivayeti üzerine yazılmış olmasıdır. Bunun ortaya çıkardığı belirsizlikler zaten tarih boyunca mezhep ayrımlarını ortaya çıkarmıştır. Belirsizlik yaratan bir diğer unsur ise kullanılan dil ve alfabenin yarattığı sorunlardır.

Bu iki belirsizlik yaratan unsuru bir kenara koyup şeriat kanunlarının temel yapısına bakarsak, şeriat kanunları:

1- Cinsiyet eşitsizliği; kadın ile erkek ayrımcılığı
2- Sınıf eşitsizliği; köle ile efendi ayrımcılığı
3- İnanç eşitsizliği; inanan ile inanmayan ayrımcılığı

Üzerine bina edilmiştir. Bu yüzden de şeriat çağdaş hukuk anlayışının EŞİT İNSAN kabulüne aykırıdır. Günümüz toplumlarının hemen hemen hepsinde insanlar her türlü yasal hak ve sorumluluk açısından kanunlar önünde eşittir, cins, sınıf ya da inanç ayrımcılığı çağdaş hukuk normlarında hiçbir şekilde kabul edilemez.

Şeriatın çağdaş toplum yapısına bu aykırılığı dillendirilmeden şeriatı ceza hukuku Şeriat ile çağdaş hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, İnsanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen çağdaş hukuktaki insan hak ve özgürlükleri kavramına karşılık, şeriat sisteminde bireysel özgürlük kavramı Diğer yandan çağdaş hukuk sistemleri suç ve cezanın kişiselliği ilkesi üzerine bina edilir şeriatta ise durum tam böyle değildir. Örneğin mezhep yorumlarına göre değişmekle birlikte hür bir kişi bir başkasının kölesini öldürürse kısas gereği ölen
kölenin sahibi onun bir kölesini öldürebilir.

Kuranda da anlatılan birçok hikâyede suç ve cezanın kitleselleştirildiği görülür. Lût kavminin helak edilmesi ve Nuh tufanı gibi Diğer yandan şeriat idam, işkence ve organ kesme gibi geri dönüşü olmayan cezalara izin verir oysa çağdaş hukuk sistemleri geri dönüşü olmayan idam ve organ Diğer yandan şeriatın kaynağı Kuran’da devlet, devlet şekli ve yönetimine dair kurallar da yoktur hatta öyle ki Kuran’da hilâfet kelimesi bile yer almadığı gibi halife de terim anlamıyla geçmez. Bu yüzden şeriatta çağdaş anayasalarda olduğu gibi devletin şeklini, işleyiş biçimini ve kurallarını belirleyen kurallar net ve açık bir biçimde Oysa çağdaş toplumlarda düzeni sağlayan en üst yapı devlettir ve bu yapının
işleyişine dair kurallar son derecede yaşamsal bir öneme sahiptir bu yüzden şeriat Konu uzun, yer sınırlı ama günümüzde yükselen “Hilafet” ve “Şeriat” isteklerine binaen bu konuyu parça parça işlemeye devam edecek ve çağdaş bir toplumun neden şeriatla yönetilemeyeceğini açık ve net olarak ortaya koyacağım.