Türkiye’nin geleceğini Mustafa Kemal Atatürk “Türk Gençliği’ne” emanet etti. Atatürk’ün kurmuş olduğu ordu bir Cumhuriyet ordusuydu. 18 yaşını geçmiş olan her genç bu orduda asker olurdu. Atatürk’ün kurduğu ordu da hiç kimse “para yatırıp” askerlikten muaf olmazdı. Ayrıca bu ordu da Yüksek Askeri Şura kurulmuştu.
AKP iktidara gelince, Yüksek Askeri Şura kararları kriz haline gelmişti. İrticaya bulaşan subay-astsubay ordudan ihraç ediliyor, RTE “şerh” koyuyordu.
Örnek vermek gerekirse bir üsteğmen vardı, emrindeki astsubaya “ağabey” diyordu, emir-komuta hiyerarşisi bozulmuştu, şeyh-mürit ilişkisine dönmüştü, astsubay subaya emir veriyordu, işte bunların bile ordudan atılmasına “itiraz” ediliyordu.
O tarihte yapılan bu uygulamalar orduyu nereye götürüyordu?
Erdoğan'ın gönlü olsun diye, askeri istihbarat devre dışı bırakıldı. “Bundan böyle askeri personelle alakalı raporları, Milli İstihbarat Teşkilatı versin” denildi.
RTE; askeri istihbarata güvenmiyordu. MİT, Başbakana bağlıydı. Askeri istihbarata Erdoğan güvenmiyordu, MİT'e güveniyordu.
O günden itibaren, Yüksek Askeri Şura'ya getirilen “irtica raporlarını” bildiğim kadarıyla MİT hazırladı. Ancak…
Ama ilginç bir durum vardı. MİT tarafından sunulan raporlarda, hep “Kurdoğlu Grubu” yer alıyordu. İrticaya bulaşan subay-astsubaylar şu şu şu diye isim isim sıralanıyor, istisnasız hepsinin “Kurdoğlu Grubu’na” bağlı oldukları belirtiliyordu.
Kimdi bu “Kurdoğlu” grubu? Edindiğim bilgilere göre “Mehmet Kurdoğlu Grubu” nurcuydu. Nurcular sekiz ana gruptan oluşuyor, Yeni Asya Grubu, Şura Grubu, Med-Zehra Grubu, Acz-i Mendi Grubu, Yazıcılar Grubu, Mustafa Sungur Grubu, Mehmet Kurdoğlu Grubu ve Fethullah Gülen hareketi…
Kurdoğlu Grubu, Nurcuların en içe kapanık grubuydu. Gazete-televizyon filan kurmadılar, medyada yoklardı. Merkezleri Ankara ama iç Anadolu ağırlıklı tüm yurtta yaygınlar, “dershane” adını verdikleri evler kuruyorlardı.
Bu evlerde talebe yetiştiriyorlar, çocuklar bir yandan devletin okullarına gidiyor, lise-üniversite eğitimi alıyor, bir yandan bu dershanelere gidiyor, bu dershaneler bildiğimiz üniversiteye hazırlık dershanesi falan değildi.
Adı dershane, dini-ideolojik eğitim veriliyor, tıpkı Gülen cemaatinin ışık Evleri’nde olduğu gibi “ağabey” sistemi vardı.
Aslında “hizmet hareketi” sıfatı en önce bu Kurdoğlu Grubu için kullanılıyordu. sonra her nasılsa, Gülen cemaati “hizmet hareketi” olarak anılmaya başlandı.
O tarihteki MİT'in raporlarına göre, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sızmış başka tarikat veya cemaat yoktu. Varsa yoksa hepsi, Kurdoğlu grubuydu.
Peki, ne yapıldı? MİT'in verdiği raporlara uyuldu, Kurdoğlu grubuna mensup tüm subay-astsubaylar ordudan ihraç edildi.
İşin ilginç yanı MİT raporlarıyla, 2003'ten bu yana Fethullah Gülen hareketi'ne mensup olup da, Yüksek Askeri Şura kararıyla ihraç edilmiş bir tek subay, bir tek astsubay var mıydı? Yoktu. Ama “Fethullah Gülen Askeri Darbesi’nden” sonra 103 general ve amiral, iki binden fazla subay-astsubay Fethullahçılıktan gözaltına alındı. Genelkurmay başkanının emir subayından, cumhurbaşkanının yaverine kadar, burunlarının dibi bile Fethullahçı çıktı.
Şimdi şu soruyu sormak gerekir. Bunca Fethullahçı, MİT'in gözünden mi kaçtı?
İrtica raporları marifetiyle, 2002'den 15 Temmuz 2016 tarihine kadar bu Fethullah Gülen hareketine hiç dokunulmadı. Harp okullarından en fazla sayıda öğrenci 2007-2013 yılları arasında atıldı. İrticacı diye atılan öğrenciler kimdi?
Aynı tarih 2007-2013 arası… Yılların iftirası ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tutsak alındığı, Atatürkçü general, amiral ve kurmay albayların hapse tıkıldığı, tasfiye edildiği dönem değil mi?
“AKP ile Gülen Cemaati imam nikâhlıyken”, Fethullahçılara nerdeyse devletin tapusu verilmişken… MİT'e hiç sızmamış olmaları, hiç Fethullahçı MİT'çi olmaması, MİT açısından ne büyük başarı değil mi?
Bir başka büyük başarı daha var. Biliyor musunuz? Fethulluhçuların siyasi ayağı…
Siyasi ayağın iptali için “şerh koyan” kimdi?
Yoksa RTE miydi? Sormak istedim. Bu kadar…