Şehirlerimizin Boğazı Kuruyor

Bugün size, hepimizin geleceğini doğrudan ilgilendiren ama belki de yeterince ciddiye almadığımız bir konudan bahsetmek istiyorum: Suyumuz. Özellikle şehirlerimizde, yani yaşadığımız, nefes aldığımız bu koca yerleşim yerlerinde, susuz günler başlamak üzere.

İklim krizi diye bir gerçek var ve bu kriz, en çok da su musluklarımızı vurmaya başladı.
Birçoğumuz belki farkında değiliz ama Türkiye, öyle sanıldığı kadar su zengini bir ülke değil. Yarı kurak bir iklimde yaşıyoruz ve ne yazık ki son yıllarda yaşadığımız kuraklıklar, aniden bastıran sel gibi yağmurlar, yani havanın dengesiz halleri, su kaynaklarımızı allak bullak etti. Barajlarımız alarm veriyor, yeraltı suları çekiliyor… Eskiden "su kesintisi mi olurmuş canım?" dediğimiz günler geride kalıyor. Özellikle İzmir gibi sıcak şehirlerde yazın yaşanan su sıkıntıları, artık "nadiren" değil, neredeyse her yaz kapımızı çalıyor.

Peki, bu koca sorunu nasıl çözeceğiz? Panik yapmadan, ama durumu ciddiye alarak bakın neler yapabiliriz:
1.⁠ ⁠Su Kaçaklarını Durduralım: Şehirlerimizde su borularından boşa akan her damla, aslında cebimizden ve geleceğimizden gidiyor. Belediyelerimiz kısır siyasi çekişmeleri bir kenara bırakarak, bu konuda teknolojiye yatırım yapmalı. Borulardaki minik sızıntıları, patlakları anında tespit eden akıllı sistemlerle suyu daha iyi yönetmeliyiz. Örnek vermek gerekirse, birçoğumuzun evinde bile eski borular yüzünden ne sular boşa akıyor. Aynı şekilde bu durum büyük çapta da oluyor.
2.⁠ ⁠Kullandığımız Suyu Tekrar Kullanalım: Bu kulağa garip gelebilir ama aslında çok basit. Duşta kullandığımız suyu arıtıp, sifonda veya bahçe sulamada kullanabiliriz. "Gri su geri kazanımı" denen bu sistemler, aslında çok karmaşık değil. Yeni binalar yapılırken bunların zorunlu hale gelmesi,( bu konuda mevzuatsal çalışma var) büyük bir fark yaratır. Bir de yağmur sularını toplamayı öğrenmeliyiz. Çatılardan akan suyu biriktirip bahçemizi sulamak ya da tuvaletlerde kullanmak, hem basit hem de çok etkili.

3.⁠ ⁠Atık Suyu Değerlendirelim: Evlerimizden ve fabrikalardan çıkan kirli sular, arıtma tesislerinde temizleniyor veya temizlenmiyor. İşte bu suyu, öylece denize akıtmak yerine, tarımda veya sanayide tekrar kullanabiliriz. Hatta bazı ileri teknolojilerle, bu suyu neredeyse içme suyu kalitesine kadar getirip tekrar şebekeye vermek bile mümkün. Biraz maliyetli olsa da, susuz kalmaktan iyidir!

4.⁠ ⁠Şehirlerimizi Daha "Doğal" Hale Getirelim: Her yeri betonla kaplamak, aslında su sorunumuzu büyütüyor. Yağmur yağdığında su toprağa sızamıyor, direkt yüzeysel akışa geçiyor, hem sele neden oluyor hem de yeraltı sularımızı besleyemiyor. Daha çok yeşil alan, daha çok toprak zemin demek, yağmur sularının toprağa inmesi ve kaynaklarımızın beslenmesi demek.

5.⁠ ⁠Tarımda Suya Dikkat: Ülkemizde en çok suyu tarım kullanıyor. Geleneksel sulama yöntemleri yerine, bitkinin ihtiyacı kadar su veren damlama sulama sistemlerini yaygınlaştırmalıyız. Çiftçilerimize bu konuda destek olmak, su tasarrufunda devrim yaratacaktır.

Unutmayalım ki su, sadece bir "kaynak" değil, hayatın kendisi. Şehirlerimizin boğazı kurumadan, yani musluklarımızdan su gelmeye devam ederken, bu işe el atmalıyız. Bu, sadece belediyelerin ya da devletin değil, hepimizin sorumluluğu. Evimizde suyu daha az kullanarak, küçük de olsa bir katkı sağlayabiliriz. Gelecekte çocuklarımıza yaşanabilir, suyu bol şehirler bırakmak istiyorsak, bugün harekete geçmeliyiz. Suyun değeri, kesinti yaşadığımızda değil, her damla akarken anlaşılmalı.