Sedef Kabaş ve Sezen Aksu iki kadın, iki aydın, bir yazar ve bir sanatçı…
Sedef cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile gecenin kör karanlığında evinden alındı, tutuklandı, mapusa kondu…
Sezen ise direkt olarak iktidarın başı tarafından hedefe oturtulup dilinin koparılması ile tehdit edildi…
Düşüncelerine katılırsınız ya da katılmazsınız ama bu ikisinin başına gelenler ceberrut bir devletin resmini yap desek yapılacak tablodur.
Hukuk ve adaletin olduğu Dünyanın herhangi bir normal ülkesinde benzer bir tablo göremezsiniz ve bu tabloyu dünyada hiç kimseye de anlatamazsınız.
Yönetenler, iktidar mensupları kutsal devletin kutsal ve dokunulmaz rahipleri değildir!
Onlar ister atanmış, isterse de seçilmiş olsunlar fark etmez vatandaşın vergileri ile maaşlarını alan ve tek ödevleri vatandaşa doğru düzgün hizmet etmek olan ücretli çalışanlardır.
İktidar konumunda olanlar eleştiri ve hatta hakarete dahi tahammüllü olmak zorundadırlar, onlara düşen vatandaşın sabrını taşırmadan, vatandaşı öfkelendirmeden yönetmektir. Erdoğan gibi gerilimi artırarak, ötekine hakaret edip, berikini aşağılayarak yönetmeyi bir tarz haline getiren politikacıların tepki almaları ise son derecede normaldir.
Bir parti genel başkanı şapkası ile sağa sola hakarete varan sözler etmeyi, insanları ötekileştirerek aşağılamayı bir politika haline getirmiş olan Erdoğan’ın kendisine yönelik tepkileri cumhurbaşkanı şapkasına sığınarak hukuk önüne taşıması ise zaten kabul edilemez.
Hukukun ise hakaret olsa dahi bir yaptırım gücü olmayan, çok çok parasal tazminata hükmedilebilecek konularda tutuklama ve hapis gibi yaptırımları devreye alması ise son derecede aşırıcı ve anormaldir.
Erdoğan Kasımpaşa sokaklarında büyümüş, futbol sahalarında top koşturmuş argoyu bilen ve sık sık argo konuşmaktan çekinmeyen tabiri caizse sokaklardan yetişmiş bir politikacıdır, hakaret nedir ne değildir bilir. Daha geçenlerde bir konuşmasında kendisini eleştirenlere “anırsalar da anırmasalar da elhamdülillah biz doğru yoldayız” demedi mi?
Erdoğan hakaretten, küfürden argodan bihaber, saraylarda konaklarda el bebek gül bebek yetişmiş bir beyzade olsa sert eleştiriler sonrasında şok geçirmesi, radikal tepkiler vermesi normal olabilirdi ama biliyoruz ki öyle biri değil ve bu tepkiler de anlık değil, konuşanı itiraz edeni bir bahane ile susturmaya yönelik sistematik tepkiler bunlar.
İş kendisine gelince kılıcı pek keskin olan, önüne geleni doğrayan Erdoğan örneğin Atatürk ve Zübeyde hanıma en galiz iftira ve hakaretlerde bulunan Kadir Mısıroğlu gibileri sofrasında ağırlamaktan, kuş sütü ile beslemekten, onları adam yerine koymaktan hiç kaçınmamıştır, bu adam devletimizin kurucularına hakaret etmiş biridir buna yüz vermek olmaz dememiştir.
İşin bir tarafı hukuk ve adalet ise diğer tarafı ekonomidir bakın altı üstü bir deyimi isim bile vermeden kullanan bir yazarın tutuklanıp mapusa atıldığı bir ülkeye kim, hangi yabancı gelir, yatırım yapar, mülk alır yerleşir?
Malum Osman Kavala hüküm giymediği halde yıllardır mapusta, benzer yüzlerce dosya var şimdi Sedef’in dosyası da bunlara eklendi. Böyle bir ülkeye yabancılar bırak yatırım yapmaya turizm amacı ile bile gelmeye korkmaz mı?
Gelelim Sezen Aksu meselesine burada artık daha vahim bir durum ve açık bir suç var Sezen aksu devletin en tepesindeki kişi tarafından aleni olarak tehdit edilmiş, hedef gösterilmiş bulunmaktadır.
Bu çok ama çok vahim bir durumdur! Daha önce benzer hedef göstermeler sonucunda kimlere saldırıldığı, kimlerin öldürüldüğü biliniyor. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dursun, Necip Hablemitoğlu, Hrant Dink hep hedef benzer şekilde gösterilip katledilen aydınlar değil midir?
Yarın biri Sezen’e saldırsa, yatırıp yere dilini ve hatta boğazını kesse azmettiricisi Erdoğan olmayacak mıdır?
Sonuç olarak Sedef ve Sezen yalnız değildir, bu ülkenin insan hak ve özgürlüklerine saygılı demokrasiye bağlı tüm aydınları onların arkasındadırlar, ceberrut bir devletin, hırslı ve nobran bir iktidarın dişlileri arasında yitip gitmelerine izin vermemek tüm aydınlarımızın ve halkımızın görevdir.