Bizim gençliğimizde babalar kumarhanecilerden, randevu evlerinden haraç alırlardı. Bu haracın büyük bir kısmını garibanlara ve cezaevindeki mahkûmlara dağıtırlardı. Bu konuda bazı babalar çok adaletliydi. Dündar Kılıç, İnci Baba, İskender Çolak, İdris Özbir en adaletlileriydi. Kalleş değildi. Merttiler.
Daha sonra babalar sınıf atladı.
Devlet ihalelerine giren müteahhitlere dadandılar.
Hırsızlık yapan, haksız kazanç elde edenlerin başlarına bela oldular.
Aracılarda siyasetçilerdi.
Tüm hırsızlar koparılıyordu.
Ankara’da gazetecilik yaptığım için çok şeye şahidim.
Kürt Ahmet’in Tandoğan da kumarhanesi vardı.
Çok lükstü.
Çok siyasetçiyi orada gördüm.
Kumar oynuyorlardı.
Çok parlamenter Kürt Ahmet’e borçluydu.
Borçlar nasıl ödenirdi bilemiyorum.
O tarihlerde MHP Senatörü Kudret Beyhan Marsilya’da eroin ile yakalandı.
Büyük ceza almıştı.
Uzun seneler yattı.
Mafya lideri Sedat Peker konuşuyor:
“Milletvekiline on bin dolar maaş verdim.”
Hükümet sessiz kalıyor.
Mafya lideri sesini daha çok yükseltiyor:
“Binali Yıldırım’ın oğlu Venezuela’ya niçin gitti?
Kimlerle görüştü?
Bunun üzerine Eski Başbakan şöyle savundu:
“Benim oğlumun uyuşturucu ile işi olmaz.
“Maske test kiti götürdü.”
Sedat Peker hep konuşup duruyor.
Kimseden çıt seda yok.
Bu işlerin sonu ne olacak?