Rusya- Ukrayna arasındaki savaşın konuşulduğu bu günlerde çok eski günlerde çocukken yaşadığım korku dolu bir gece aklıma geldi.
Sene 1974. Kıbrıs barış harekatının yapılacağı radyolardan duyuruluyordu. Ama harekatın saati ve günü belli değil. Evimizde Abim, ablam ve ben üç kişiyiz. Abim geç saatlere kadar çalışıyor çok geç saatte eve geliyor. Ablamla ve ben çoğu geceler evde ikimiz yalnız kalıyoruz.
Temmuz ayının sıcak bir akşam üstünde mahallemizin Samsun asfaltına bakan tarafındaki tepede ablam ve komşularla oturuyoruz. Akşamın ilerleyen saatleri karartma uygulanıyor tüm ülkemizde.
Her gece evlerimizden çıkıyoruz mahallemizde bulunan küçük tepede oturma düzenimizi alır, çocuklar ayrı bir köşede büyükler ayrı bir köşede gece sohbetlerine başlıyorduk. Bu günlerde evden çıkarken perdelerimizi sıkı sıkıya kapatıp içerden dışarıya ışık sızmasın diye camları siyah kumaşlarla kapatıp önlem alıyorduk.
Gece karartmadan dolayı yıldızları çok net görüyoruz. Biz çocuklar yıldız kaymasını bir oyuna dönüştürüp dilek tutuyoruz.
Her an Kıbrıs’ta savaş çıkacak endişesini yaşıyor aynı zamanda bir korkuda duyuyoruz.
Yaz ayının en sıcak günlerini yaşıyoruz. Savaş kelimesi çok korkunç gelse de bu gerçeğin farkında oluyoruz. Radyolarda an be an Kıbrıs barış harekatının haberlerini heyecanla sunan spikerleri can kulağıyla dinliyoruz.
Başbakan Bülent Ecevit sürekli halkı bilgilendiriyor. Aynı zamanda savaşın nasıl kötü olduğunu, sorunun karşılıklı konuşularak halledilmesi, BARIŞ konusunda her türlü yola başvurduklarını anlatıyor. Çözümsüz bir durumda kaldıkları için yapılanları başbakan Bülent Ecevit’in sesinden radyolardan duyuyoruz. Kıbrıs Rum kesiminin hiçbir şekilde BARIŞ yanlısı olmadığını savaşacağını öğreniyoruz.
Endişe dolu günleri yaşadığımız yine bir akşam üstü, her akşamki gibi ablamla evde camlarımızı sıkı sıkı kapatıp mahallemizin toplanma yeri olan tepeye oturmaya gittik. Geç saatlere kadar oturduk abimin eve gelmesini bekledik ama o gece beklediğimiz saatte abim eve gelmedi. Komşularımız ve arkadaşlarımız tek tek evlerine gitmeye başladılar. Bizim de uykumuz gelince ablamla evimize doğru yürümeye başladık. Evimiz zaten çok yakın bir mesafedeydi. Henüz hırsızlıkların olmadığı yıllardı! Herkesin evinin kapısı gece gündüz açıktı. Kilitli kapı bilmezdik.
Evimizin kapısından içeriye önce ablam girdi el yordamıyla tam kapı girişinin sağ üst kısmında bulunan lambanın düğmesine bastı. Bir anda içeriden patlama sesiyle ablamla birbirimize sarılıp bağırmaya başladık.
Çocuk aklımızla düşman askerlerinin evimizin içine girip bomba patlattıklarını düşünerek mahallenin içine el ele tutuşarak gecenin karanlığında ağlayarak koşmaya başladık.
Az sonra ablamla, gecenin karanlığında abimin bize doğru geldiğini fark ettik. Bağrışmalarımıza yakın komşularda geldi. Nefes nefese abimizi karşımızda görünce, abim ne olduğunu sordu.
Ablamla ben burnumuzu çeke çeke, ”Evimize düşman askerlerinin girip bomba attığını söyledik.”
Abim ve komşular gülmeye başladılar. Ablamla birbirimize şaşkınca bakınca, abim; “Hadi eve girip bir bakalım şu düşman askerlerine “ dedi.
Komşularımızı da yanımıza alıp evin kapısına geldik. Komşulardan birisi el fenerini abime verdi. Abim el fenerinin ışığını içeriye tuttu. İçeriden gerçekten bir yanık kokusu geliyordu. Ablamla korku ve endişeyle el fenerini aydınlattığı kapıdan içeriyi görmeye çalıştık.
Abim el feneriyle dışarı çıktı ve gülmesini sürdürdü. Gülmesi bitince.
“Yaa çocuklar hayal gücünüze hayranım. Taaa Kıbrıs’tan Yunan askeri buraya gelip nasıl bomba atsın. Sizin evin içinde düşman askerleri bomba attı dediğiniz, elektrik düğmesinin anahtarı şase yapmış ve ampul patlamış ve sigorta atmış. Korkacak bir şey yok. Hadi girin içeriye ben hemen hallederim.” dedi.
Biz dünyanın bir ucunda olmamıza rağmen küçücük bir olaydan bu kadar etkilendiğimize göre. Savaşın içinde olan çocukları bir düşünün korku ve endişe beyinlerine kazınıp yaşamları boyunca hep kendileriyle birlikte olacak.
Çocukların ağladığı bir dünyada, bütün gülüşler hain ve zalimdir.
Bu günlerde Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı savaş kesinlikle kabul edilecek bir durum değildir. Savaşın tek kazananı silah tüccarlarıdır.
Ateş düştüğü yeri yakar,
Bir de insan olanın yüreğini.
Savaş bir insanlık suçudur.
Savaşın kesinlikle bir galibi yoktur.
Savaşa karşı dünyadaki barıştan yanayız.
Yurtta sulh (Barış), dünyada sulh (Barış).