Şanlı Zafer Nasıl Kazanıldı ?-3

Büyük Taarruzun Ayak Sesleri

Evet; bugün, büyük zafere doğru yol alan Gazi Mustafa kemal Paşa ile silah arkadaşlarının büyük taarruza doğru adım adım gidişinin önemli kilometre taşlarının nasıl döşendiğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Artık büyük taarruz için karar verilmiş, savaşın sevk ve idaresinin nasıl şekillendirileceği noktasına gelinmişti. Yine Nutuk’tan, yine büyük önderimizin anlatımıyla devam edelim:
“28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra icra ettirilen bir futbol müsabakasını seyretmek vesilesiyle ordu kumandanları ve bazı kolordu kumandanları Akşehir’e davet edildi. 28/29 Temmuz gecesi kumandanlarla genel bir tarzda taarruz hakkında fikir alışverişinde bulundum. 30 Temmuz 1922 günü Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi ve Batı Cephesi Kumandanı’yla tekrar görüşerek ta¬arruzun tarz ve teferruatını tespit ettik. Ankara’dan davet ettiğimiz Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa da 1 Ağustos 1922 öğleden sonra Akşehir’e var¬dı. Ordu hazırlığının tamamlanmasında Müdafaa-i Milliye Vekâleti’ne ait olan hususlar tespit olundu.


Ordunun hazırlıklarının tamamlanmasını ve taarruzun bir an önce yapılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara’ya döndüm. Batı Cephesi Kumandanı, 6 Ağustos 1922’de ordularına gizli olarak taarruza hazırlık emri verdi. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi ve Müdafaa-i Milliye Vekili Paşalar da Ankara’ya döndüler.


Efendiler, taarruz için yeniden cepheye gitmeden evvel, Ankara’da yapılması gereken bazı işler vardı. Henüz Heyet-i Vekile’yi (Bakanlar Kurulu’nu) taarruz emri verdiğimden tamamen haberdar etmemiştim. Artık onları resmen haber¬dar etmek zamanı gelmişti. Yaptığımız bir toplantıda dâhilî, haricî ve askerî vaziyeti müzakere ve münakaşa ettikten sonra, taarruz hususunda Heyet-i Vekile ile mutabık kaldık.


Diğer bir mesele de mühimdi. Muhalifler, ordunun çürüdüğünden, kıpır¬dayacak hâlde olmadığından, böyle karanlık ve belirsizlik içinde beklemenin felâketle neticeleneceğinden ibaret propagandalara alabildiğine hız vermişlerdi. Gerçi, Meclis’te bu anlayış cereyanının yaptığı yankılar, zaten düşmanlardan çok gizlemek istediğim harekât bakımından faydalı idi. Fakat bu olumsuz propaganda, en yakın ve en inanmış zevat üzerinde dahi kötü tesire başlamış, onlarda da tereddütler uyandırmıştı. Onları da yakında yapacağım taarruz hakkında ve altı yedi günde düşman ana kuvvetlerini mağlup edeceğime da¬ir olan itimadım hususunda aydınlatmayı ve teskin etmeyi lüzumlu gördüm. Bunu da yaptıktan sonra Ankara’yı terk ettim. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) benden evvel 13 Ağustos 1 922’de cepheye gitmişti.
Ben, birkaç gün sonra hareket ettim. Hareketimi pek sınırlı sayıda birkaç zattan başka bütün Ankara’dan gizledim. Benim kaybolacağımı bilenler, bu¬rada imişim gibi davranacaklardı. Hatta benim Çankaya’da çay ziyafeti ver¬diğimi de gazetelerle ilan edeceklerdi. Bunu bittabi o vakitler işitmişsinizdir. Trenle hareket etmedim. Bir gece otomobil ile Tuz Gölü üzerinden Konya’ya gittim. Konya’ya hareketimi orada kimseye telgrafla bildirmediğim gibi, Konya’ya varır varmaz telgrafhaneyi kontrol altına aldırarak Konya’da bulun¬duğumun da hiçbir tarafa bildirilmemesini temin ettim.


20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 16.00’da Batı Cephesi Karargahı’nda yani Akşehir’de bulunuyordum. Kısa bir görüşmeden sonra 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana taarruz için Cephe Kumadanına emir verdim.
20/21 Ağustos 1922 gecesi 1’inci ve 2’inci Ordu Kumandanlarını da Cephe Karargahına çağırdım. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi ile Cephe Kumandanını da yanımda bulundurarak, taarruzun nasıl yapılacağını harita üzerinde kısa bir savaş oyunu şeklinde açıkladıktan sonra Cephe Kumandanına o gün vermiş olduğum emri tekrarladım. Kumandanlar harekete geçtiler. (Yarın: Nihai Zafer Kazanılıyor)