Salgında belirsizlik artıyor

Salgın koşullarının artması üzerine iktidar tarafından alınarak, ilan edilen tedbirlerin seviyesi yükseltilmişti. Her ne kadar adına “tam kapanma” dendiyse de 16 milyon kişinin çalışmak zorunda bırakıldığı bir tedbire tam kapanma demenin mantıksızlığı ortadadır.

Salgın koşullarının artması üzerine iktidar tarafından alınarak, ilan edilen tedbirlerin seviyesi yükseltilmişti. Her ne kadar adına “tam kapanma” dendiyse de 16 milyon kişinin çalışmak zorunda bırakıldığı bir tedbire tam kapanma demenin mantıksızlığı ortadadır.

Bakınız bu salgının başladığı günden bu yana nerede ise bir buçuk yıl geçti. Tüm dünyada maske, mesafe ve hijyen tedbirleri arttırıldı ve bir çok ülkede karantina önlemleri de alındı. Bütün bu alınan tedbirlere rağmen dünya genelinde 156.077.747 vaka görüldü ve resmi belirlemelere göre de 3.256.034 kişi vefat etti.

Ülkemizde ise 5 milyona yakın vaka belirlenebildi ve bu vakalarda gene resmi verilere göre 42 bin kişiden fazla vatandaşımız vefat etti.

Ülkemizdeki verilerin ve veri toplama yönteminin ne kadar sağlıklı bir şekilde yapıldığı ne yazık ki tartışmalı. Öncelikle belirti vermeyenlere test yapılmaması gerçek vaka sayısını bilmeyi engellemektedir. PCI testi sonucu pozitif olarak belirlenmediği durumlarda bulgular Covid-19 salgınını gösterse dahi vefatlar pandemiye bağlanmıyor ve bu da bu salgında gerçekte kaç Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının vefat ettiğini net olarak belirleyebilmemizi engellemektir.

Aşağıdaki tabloda pandemiden en sert şekilde etkilenen ilk 20 ülke sıralanıyor:

toplam ölüm sayısına göre bir sıralama yaptığımızda Türkiye bu gün itibariyle 20. sırada bulunmaktadır. Oysa 1 Milyon kişi başına ölüm sayısı üzerinden bir sıralama yaptığımızda Türkiye birden bire 11. Sıraya fırlamaktadır. Üstelik bütün bu sayılar elbette tamamı ile resmiyete intikal etmiş bulunan veriler üzerinden yapılan sıralamalar.

Nüfusu Türkiye’ye çok yakın bulunan Almanya’da vefat ve olgu sayısının Türkiye’nin iki katı kadar olmasının ise doğal olarak mantıklı bir izahı bulunmamaktadır. Bir çok Türk vatandaşının tedavi olabilmek için gittiği İngiltere ve İtalya gibi ülkelerde vefat sayısının Türkiye’nin üç katı kadar olması da doğrusu şüphe uyandırıcıdır! Hastalık aynı hastalık, ilaç ve bilinen bir kesin tedavi yöntemi yok, lakin ölüm sayısı diğer ülkelerden çok düşük. Elbette ki gözler resmi istatistik verilerine çevriliyor acaba bu veriler tam doğruyu yansıtıyor mu diye insanlar soruyor.

Bu salgın ile baş etmenin tek yolu elbette ki aşılanmak…

Peki Türkiye aşılamada ne vaziyette?

Tarihin en büyük aşılama kampanyası sürüyor ve bu zamana kadar toplam 12 aşı onay aldı.

Dünya genelinde en son olarak, 176 ülkede 1.41 milyar dozdan fazla aşı uygulandı. Aşılamada ileri gelen ülkeler arasında, Çin 366,9 milyon dozla ilk sırada yer alırken, ABD 268,4 milyon dozla ikinci sırada, Avrupa Birliği ülkeleri ise 191 milyon doz aşı ile üçüncü sırada yer almaktadır.

Türkiye’de ise ancak 10.799.096 kişiye 2 doz aşı yapılabilmiş bulunmaktadır. Mülteciler ile beraber hesaplanırsa yaklaşık 90 milyonluk bir nüfusta bu aşılama oranı sadece ve sadece yüzde 12 civarındadır. Bu da elbette son derecede yetersiz bir seviyedir.

Bu aşılama işi böyle gider, iyi organize edilemezse demedi demeyin binlerce vatandaşımızla beraber bu yazı da ekonomik olarak kaybederiz. Bu durumda geleceğe yönelik belirsizliği arttırmaktadır.