Şair Cihat Solmaz’ı, Şair, Elif Reyya Naz arkadaşımın bir şiir etkinliğinde tanıdım. Ondan kısa bir süre sonra da 22. Ankara Kitap Fuarı’nda stantlarımız yan yanaydı birbirimize kitaplarımızı imzaladık. Fuar sonrası ilk okuduğum kitap Solmaz’ın, “Yüreği Avucunda” isimli kitabıydı. Kitabını okuduktan sonra yıllardır tanışıyormuşuz gibi bir etki bıraktı bende. Şiirleri, benim yürüdüğüm yollardan kır çiçeği gibi derilmiş seksen sekiz sayfa kitabın içine serpiştirivermişti. Dünyaya aynı pencereden bakmanın mutluluğuydu belki de yaşadığım duygu.
Şair yaşadığı çağın karanlığına ışık tutmak, yaşadığı çağın adaletsizliklerine tanık olmak ve şiirleriyle bugün yaşananları yarına taşımak, aydınlık yarınlar için umut olmak değil miydi? Öyle olmasaydı nasıl tanırdık, Pir Sultan’ı, Köroğlu’nu, Karacaoğlan’ı. Nasıl tanırdık, Nâzım’ı Hasan Hüseyin’i, Ahmed Arif’i, Gülten Akını…
Solmaz Cihat şiirleri, okuyanı bazen derin düşüncelere salıyor, bazen kendinden alıyor. Sıradan şiirler değil. Toplumsal olaylara duyarlı ama sloganlaştırmadan, adını koymadan adeta telkâri ustası gibi şiirlerinin içine nakış nakış dokuyor. Yeni deyimle “Toplumcu Gerçekçi” şiirler. Sadece toplumsal olaylar mı? Elbette değil. Aşkı, sevgiyi, gurbeti, hasreti en önemlisi de umudu kısacası insana ve doğaya dair her şeyi şiirleri aracılığıyla okuyana ulaştırıyor.
Şair Solmaz, iki bölümden oluşan kitabının “Yitiğini Arama” bölümünün girişinde umuda dair şöyle yazmış: “Sennn/rüzgârlı tepelerde/çığlık çığlığa şarkılar söyleyen kadın/uçurma düşlerini sakın/sakla sende kalan kan lekesi mendilimi/dönerim/dönerim/dönerim bir gün.” Umut etmenin mutlu sonunu da “Geldim işte” şiiriyle pekiştirmiş. “Yüreğimin kuytusunda/karanfil kokulu sözcükler biriktirdim/buğulu sesine dokunmak için/yeni türküler/yıllar sonra/kendimi sende ele verdim/ne dersen de/uçarı düşlerimle geldim işte/seni seviyorum.”
Gün içinde, konuşmalarımızda oto sansür uygulayarak insanlara sevdiğimizi dile getirmeye çekiniriz. Kimi zaman karşı cins tarafından yanlış anlaşılmaktan korkarız, kimi zaman da kendi egolarımıza yenilir “seni seviyorum” demekten çekiniriz. Oysa seni seviyorum demek hem insanı yüceltir hem de karşısındaki seni seviyorum dediği kişiyi onore eder. Şair Solmaz’da şiirinde “seni seviyorum” demeyi sevdiğinden esirgememiş.
Günlerden eylül şiirinde hasreti kendinden geçmişlikle anlatıyor: “Hadi bir türkü söyle iki gözüm/içinde ayrılığa dair tek bir sözcük olmasın/usulca kararıyor karanfil/kanat çırpmıyor deniz/yeşile durmuş çağlalar çağla olduğunun farkında değil/o denli kötü günlerdeyim/günlerden eylül…”
Mahallenin Yakışığı bölümündeki şiirleri daha çok olaylara, insanlara ve çekilen acılara dair. Bu bölümün girişinde şöyle yazmış: “Oysa ben/yurdumun güzel insanlarına/gelincik tarlalarında koşan/dudağı öpülesi/burçak şiirler yazmak isterdim…”
Kavrulduk şiirinde: “Şehit cenazesinde/babasının tabutuna dokunmaya/boyu yetişmeyen çocuk/yakasına takılan fotoğrafı oyun sanıyor…/…ve akşam alacası/eve gelmeyince babası/bakkala/ekmek almaya gönderince anası/anlıyor yetimliğini/ateş düştüğü yeri kavuruyor…”
Mahallenin yakışıklısı şiirinde: Ülkemizin üstüne karabasan gibi çöken 12 Eylül Faşizmini ne de güzel anlatmış Cihat Solmaz: “Şiir mi…/o çocuğu tanıyorum…/gece vakti ıslık çalan/mahalle duvarlarına slogan yazan/gündüzleri köprülere/güzel günlere dair pankartlar asan/yeşersin diye/kurumuş ağaçları sulayan/dikenli dallardan/yavru kediyi kurtaran/Yunus’tan deyişlerle/Pir Sultan’dan türküler/yiğitçe marşlar söyleyen/belinde babasından kalma rovelveri/Eylül cuntasında tutuklanan/ve bir daha da/kendisinden haber alınamayan/mahallenin yakışığı…”
Solmaz, utandılar şiirinde kısa ve öz kelimelerle, idamları da ayıplamış ama kimsenin gözüne sokmadan şairce, ustaca: “Hep tepeden baktılar gül ağacına/kıytırık kavaklar da dahil/servi ağaçlar/ne zaman ki/tahtalardan çakıldı darağaçları/ve asıldı masum insanlar/boylarından utandılar”
Şair Solmaz, sinemamızın yakışıklısını da unutmamış: “Eylül ikindisinde/tabutu on binlerce seveniyle/geçerken Bakırköy’den/keşke karanfilden kar yağdırsaydı yönetmen/ve filmin sonunda/mezarlığın denize bakan yamacında/tabutuna yaslanıp/bir sigara yaksaydı/yurdumun yakışıklısı/Tarık Akan”
Cihat Solmaz’ın biyografisinde şöyle yazıyor: “Kendini şiir işçisi olarak tanımlayan Cihat Solmaz; İktisat Fakültesi mezunudur. Ardahan Posof doğumludur. Şiirleri: gösteri Sanat Edebiyat, Varlık, Deliler Teknesi, Patika, Tolerans Kültür Sanat Edebiyat, İdarecinin Sesi dergilerinde ve birkaç şiir seçkisinde yayımlandı. İlk şiir kitabı “Ekmek Tadında” (2012) yılında Gelişim Sanat tarafından, İkinci şiir kitabı “Tutuşacak Kar” ise (2019) yılında Favori Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Eskişehir Sanat Derneği tarafından düzenlenen 13. Yunus Emre Şiir Yarışmasında “Sancılı Yıllar” şiiriyle 2.lik ödülü almaya değer görülmüştür. Ankara’da yaşıyor. Şiirlerinde: sevgi, barış, aşk, dostluk, erdem ve hayata dair her şey var. Yurduna olan vefa borcunu ödemek kaygısıyla yazıyor.”
Sevgili Şiar Cihat Solmaz’a, yolun açık okuyanın çok olsun diyerek yazıma son veriyorum.