SAĞLIKTA ŞİDDET DALGASI DURDURULMALI

Sosyal medyada yaşanan son olayı konu alan bir tweet gördüm “Bugün sadece bir doktor öldürülmedi, bugün on binlerce doktorun meslek aşkı da öldürüldü” yazıyordu…

Gene bir doktor katledildi!

Üstelik bu istisnai bir haber de değil, hemen hemen her gün yurdumuzun farklı köşelerinden bazen yaralamaya, bazen ise cinayete varan sağlıkta şiddet haberleri yağıyor.

Sosyal medyada yaşanan son olayı konu alan bir tweet gördüm “Bugün sadece bir doktor öldürülmedi, bugün on binlerce doktorun meslek aşkı da öldürüldü” yazıyordu…

Haklı ne yazık ki bu ülkede sadece sağlıkçılar değil sağlıkçıların meslek aşkı da öldürülüyor.

Bu günkü düzen sağlık çalışanlarını zorlu ve tehlikeli çalışma koşulları, uzun mesailer ve düşük ücretler yetmezmiş gibi birde yoğun bir şiddet dalgası ile baş başa bırakıyor.

Çok sevdiğim, Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in de öğrenciliğini yapmış, mesleği ondan öğrenmiş bir doktor tanıdığım, kıymetli bir bilim insanı bundan üç beş yıl kadar önce içinde bulundukları durumu şöyle anlatmış ve yakınmıştı: “ Ben beyin cerrahıyım, işim cerrahinin en zor ve en tehlikeli dalı. Bize gelen hastalar zaten çoğu kere ölümcül bir hastalığın pençesine düşmüş, tedavisi çok zor ve ölüm riski çok yüksek insanlar. Girdiğimiz her ameliyatta ölüm oranı diğer cerrahi dallara göre çok ama çok yüksek. Üstelik bizim ameliyatlarımız uzun süreli ve büyük emek, bilgi, beceri gerektiren ameliyatlar. Devlet bana ameliyat ücreti olarak hemen hemen bir estetik cerrah ile aynı ücreti veriyor. Hasta masada kalırsa ben kötü olasılıkla canıma kasteden hasta yakınlarının saldırısı, iyi olasılıkla hukuki davalar ile yüz yüze kalıyorum. İşte bu yüzden artık ya ameliyata girmiyorum ya da en basit ve risksiz olanlarına giriyorum.” Demişti.

Dışarıdan bakıp ama meslek aşkı ama Hipokrat yemini diye eleştirebileceğimiz bu tutumda dostum aslında sonuna kadar haklı değil mi?

Doktorluk hiç şüphesizdir ki dünyanın en zor mesleğidir! Doktorlar ve diğer sağlık çalışanları insan hayatını kurtarmak için hem bedensel ve hem de akli yeteneklerini sonuna kadar zorlar, birçok durumda kendi hayatlarını bile riske atarlar.

Doğru insan hayatını her zaman kurtarmayı başaramazlar ama bu onların suçu değil, insan doğasının bir unsurudur unutmayın ki eninde sonunda her insan ölümlüdür.

Hasta iyileşince tanrıya şükreden, ölünce doktorlara saldıran bir zihniyet bu gün ülkemizdeki sağlıkta şiddetin en temel kaynağıdır.

En derin bilinçaltında bilime ve bilim insanlarına düşman olarak yetiştirilen bir halkın yakınlarının hastalığı ve ölümü gibi duygusal travmalar karşısında bir suçlu araması ve hedefe doktorları koyması elbette hiç şaşırtıcı değildir.

Son yirmi otuz yılda yüceltilen hakkını kabadayılık ve şiddet yolu ile aramayı özendiren lümpen kültür, siyah takım giyip beline silah takarak dolaşmayı adam sayılmanın ön koşulu gösteren toplumsal imgeler hiç şüphesiz sağlıkta şiddeti doğuran bir diğer etkendir.

Eskiden sağlık kamusal bir hizmetti ve bu toplumda doktorlara yönelik saygı ve güven hiç şüphesiz ki çok daha yüksekti. Sağlığın ticarileşmesi, sağlık hizmetlerinin alınıp satılan bir meta haline getirilmesi, doktorların satıcı hastaların müşteri kimliğine bürünmesi müşterinin “parasını verdim ya hakkımı vermeli” zihniyeti şiddeti doğuran bir başka etkendir.

Sağlık emekçilerinin hakkını vermeyen, onları insanlık dışı çalışma ve ücret koşullarında çalışmaya mahkûm eden bu iktidar sağlık çalışanlarının canlarını ve hukuklarını korumakta da acze düşmüş bulunmaktadır…

Eleştirmek kolay hoca söyle ne yapalım derseniz:

Kısa vadede

  1. Hastaneye hastalar en fazla bir bilemedin iki yakınları ile girebilmeli. Hasta yakınlarının toplu girişleri engellenmeli.
  2. Hastane güvenliği özel şirketlerden alınıp polise verilmeli.
  3. Hastane girişlerinde silah ve kesici cisim araması yapılmalı.
  4. Sağlık çalışanlarına saldıranları en ağır bir şekilde cezalandıracak yasa değişiklikleri çok kısa bir süre içinde yapılmalı.

Orta vadede

  1. Bilime ve bilim insanlarına saygı kültürü okullarda, camilerde her yerde halka öğretilmeli.
  2. Şiddeti özendiren, mafyatik hak arama yöntemlerini meşrulaştıran lümpen kültür yok edilmeli, hukukun üstünlüğüne dayalı, hakkı hukuku mahkemelerde aramayı öğreten yeni bir kültür geliştirilmelidir.

Bunları yapmazsak yarın hastamıza bakacak, onları iyileştirecek doktor bulamaz, ölülerimizi gömecek imamlar ile yetinmek zorunda kalırız.