Türkiye’de kimi gazete manşetlerine birkaç ay bakarsanız şu zehir saçan gıdalarla şu manşetlere tanık olursunuz. “Tarım ürünleri zehir mi saçıyor?”, “Yediğimiz içtiğimiz zehir”, “Çocukların lokmalarına gizlenen zehir: Pestisitler.”,
“Yaşamımız askıda.”, “Türkiye sahte üründe Çin ile zirveyi paylaşıyor.”, “Sahte içki kâbusu felakete dönüştü.” Uzayıp gidiyor…
Aslında böyle çok haber var. Halkın sağlığını korumak her iktidarın ve her kurumun görevidir. Ama konuların üzerine ciddi bir şekilde giden pek kimse yok… halkın sağlığını gerçekten kendine dert edinen iktidar gördüğümüzü söyleyemeyiz.
Örneğin 26 Nisan 1986’da Sovyetler Birliği’nde, Belarus idari sınırı ile Dinyeper Nehri yakınlarında bulunan bir nükleer reaktörde kaza oldu. Bu santraldan yayılan radyasyon ülkemizin özellikle Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinde yetişen ürünlerde çok yüksek oranda radyasyon tespit edildi. 90 bin ton çay ile 120 bin ton fındığın “ışınla kirlenmiş”, (contaminated) hale geldiği ve imha edilmesi gerektiği ileri sürüldü.
Hatta tarihte ürünlerimiz sağlığa zararlı düzeyde kirlendi mi yoksa tüketilebilir mi tartışmaları yapılırken dönemin sorumlu bakanı merhum Cahit Aral, radyasyonlu dediği bir bardak çayı kameralar önünde içmişti.
Sonuç ne oldu?
Ne fındığın ne de çayın imha edildiğine dair güvenilir bir açıklama yapıldı. O ürünlerin, bir yere ihraç edildiğini de duymadık. Sonuçtan hiç haberimiz olmadı ama iktidarımız hepsini bize yedirdi ve içirdi hükmüne vardık.
Gerçi arada bir Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sanki gıda güvenliğimizi sağlamak için çalışıyorlarmış gibi açıklama yaptığına, Ticaret Bakanlığı’nın “güvensiz ürün ihracını” önlemek için verdiği ilanlara tanık oluyoruz.
Ama yetkililer hem de halk yığınları biliyor ki zehir içeren gıdalar da Çin Cumhuriyeti’yle şampiyonluk yarışında olduğumuz güvensiz mal ihracatında da en kötü ülkelerden biri konumundayız.
Ülkemizin tarım sektörünün kullandığı zehir saçan ilaçları kullanalar hangi okuldan edindiği bilgileri kullandığını sorun yüzde 80’i kullandığı ilaçların oranını bilmezler. Üzerindeki yazıları okuyup atarlar…
Gıda sektörünü ve üretip pazarlayanları kimler ne kadar kontrol ediyor? Bilen var mı?
İnsanların sağlığını ilgilendiren bu konuların, ne iktidarı ne de muhalefeti vardır. Toplumsal üretim ve tüketimin denetlenmemesi sağlığımızı tehlikeye atıyor. Biz genç ihtiyar 86 milyon insanız, kobay değiliz. Yetkililerden sadece işlerini liyakatle yapmalarını istiyoruz. İşin gerçeği budur.