Biz ne yazık ki memlekette ciddi konuları görmezden gelip incir çekirdeğini doldurmayacak konularda kavga etmeye bayıldığımızdan hep kafayı duvara toslayıp ondan sonra ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz.
Bu yüzden de son iki makalemi işçi ya da emekçi sınıfının geleceği ile ilgili konulara ayırdım, unutmayın gelecek illa ki gelecek ve de hazırlıksız yakalanırsak o geleceğin altında kalacağımız da kesin!
Sanayi devrimi ile birlikte makineler üretimde devreye girmiş, makinelerin sağladığı muazzam miktardaki güç artışı sayesinde salt insan gücü ile yapılamayacak miktarda üretim yapılabilmeye başlanmıştı.
Bu kitlesel üretim küresel ölçekte refahı çok büyük bir ölçüde artırmış, hemen hemen dünyanın her yerinde insanlar ihtiyaçlarını geçmiş dönemlere göre çok ama çok daha büyük bir başarı ile karşılayabilmeye başlamıştı.
Sanayi devriminin ilk yıllarında kullandığı güç kaynağı (buhar, akaryakıt, elektrik ve hatta nükleer enerji olması) hiç fark etmeksizin makineler sadece güçlüydü ama akıllı değildi ve bu yüzden de bu makineleri kullanmak için akıllı ve eğitimli insanlara ihtiyaç duyuluyordu.
Sanayi devriminin bu yıllarında birçok meslek ortadan kalsa da yeni meslekler ortaya çıktı ve geçmiş döneme göre hem çok daha fazla insan istihdam edildi ve hem de bu insanlara ödenen ücretler göreceli olarak epeyce yükseldi ve bu ücret artışı sayesinde de özellikle gelişmiş ülkeler birer refah toplumu oldu.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim nokta sanayi çağının ilk döneminde bile istihdam edilen işgücünün niteliğindeki büyük değişimdir. Bu erken dönemde bile işgücünün niteliği çok büyük ölçüde artmış ve emekçiler çok daha yüksek bir bilgi seviyesine erişmiştir, aslında gelir artışını ve refahı yaratan da bu nitelik değişimi ve bilgi faktörüdür.
Sanayi devriminin ilerleyen yıllarında belki buna ikinci dönem de diyebiliriz makineler akıllanmaya ve otonom olarak bir insan komutasına gerek duymadan iş görmeye başladılar. Bugün kısaca robot olarak tanımladığımız otonom makineler birçok sektörde yer almakta ve yapılan üretimin çok büyük bir kısmını gerçekleştirmektedirler. Bu gelişme de üretimde ihtiyaç duyulan emek faktörünün yapısını olağanüstü derecede değiştirdi ve işgücü robotlar ile birlikte çalışabilecek bir nitelik kazanmaya başladı.
Fakat birçok kişinin zannettiğinin aksine bu robotlar da tam olarak akıllı makineler değildir. Bu dönemdeki robotlar sadece onlara verilen rutin bir görevi, bir insan komutuna gerek duymadan önceden programlandıkları şekilde son derecede büyük bir hız ve doğrulukla bıkmadan, usanmadan yerine getiren makinelerdir.
Sanayi çağının üçüncü aşamasında ise yapay zekâ ya da AI (Artificial Intelligence) teknolojisinin gelişmesi ile birlikte artık makineler akıllanmaya da başladı.
Akıllı makineler artık sadece cıvata sıkmak gibi önceden programlandıkları rutin işleri değil farkındalık ve hatta yaratıcılık gerektiren görevleri de yerine getirebilmeye başladı.
Bu teknolojik gelişme düz işçilik gerektiren birçok sektörde çok yakın bir zamanda insan gücüne gereksinim kalmayacağı anlamına gelmektedir.
Dahası bu gelişme artık sadece rutin, basit ve sıradan işlerde değil hakikaten nitelik ve eğitim gerektiren işlerde de insanların işlerini robotlara kaptırabileceği anlamına gelmektedir. Örneğin doktorlar, avukatlar ve hatta birçok mühendis bile işini o işi bir insandan çok daha iyi, hassas ve hatasız yapabilecek bir robota kaptırabilecektir.
Okuyanlar hatırlayacaktır dünkü makalemde emek faktörünün üç temel birleşeni olduğundan bahsetmiştim ve bunları:
1- Beden gücü
2- Zaman
3- Bilgi
Şeklinde sıralamıştım.
İnsan beden gücünün ne nicelik ve ne de nitelik olarak makineler ile rekabet edemeyeceğini biliyoruz. Sanayi devriminin ikinci döneminde insan emeğine sadece makineleri komuta ve kontrol etmekte kullanacağı bilgi ve beceri yüzünden ihtiyaç vardı.
Eee peki şimdi sanayi devriminin üçüncü döneminde makineleri insanların komuta kontrol etmesine de ihtiyaç kalmayınca emekçilerin ve emekçi sınıfının hali ya da geleceği ne olacak?
Buna dair öngörülerimi de bir sonraki makalemde paylaşacağım…