Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi… Halk arasında “Börekçizade” olarak bilinir. 1860’ta Ankara’nın Balâ kazasına bağlı Beynam köyünde dünyaya geldi. Babası, dönemin saygın alimlerinden Börekçizade Ali Kazım Efendi’ydi. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra yüksek tahsil için İstanbul’a gitti. Eğitimini bitirdikten sonra ise Ankara Müftülüğü görevine atandı.
O yıllarda Mustafa Kemal Paşa, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuş, yeni bir devletin ilk harcını atıyordu. Ankara’da, çatısı akmış, damı su sızdıran mütevazı bir binada Meclis açılışı için hazırlıklar sürüyordu.
Bir gün Paşa’nın yaveri kapıyı çaldı:
“Paşam, Ankara Müftüsü Rıfat Efendi geldi.”
Mustafa Kemal, Börekçizade’yi kapıda karşılayıp içeri buyur etti. Sohbet sırasında Rıfat Efendi, mendile sarılı bir kese dolusu parayı Paşa’ya sundu:
“Paşam, bu parayı eşimle Hacca gitmek için biriktirmiştik. Şimdi size, bu mücadeleye daha lazım.”
Mustafa Kemal, bu fedakârlık karşısında duygulandı ve “Hocam, bu para size kuruşuna kadar geri verilecektir” diyerek minnetini ifade etti.
Rıfat Efendi yalnızca parayla değil, her anlamda bu davaya omuz verdi. Bugünkü İtfaiye Meydanı’nda bir marangozdan rica ederek Meclis için kürsü yaptırdı. Sıralar Ankara Öğretmen Okulu’ndan getirildi. Aydınlatma için petrol lambaları, ısınma için sac sobalar kahvehanelerden taşındı. Büro malzemeleri resmi dairelerden toplandı. Böylece, milletin katkılarıyla, halk egemenliğine dayalı ilk Meclis binası tamamlandı.
Bu tavrı İstanbul Hükümeti’ni rahatsız etti. 25 Nisan 1920’de müftülükten azledildi. Hatta Milli Mücadele’ye destek verdiği için idamına ve mallarının müsaderesine karar verildi. Ancak Ankara Hükümeti onu derhal görevine iade etti. Kısa bir süre Menteşe milletvekili olarak TBMM’de görev yaptı.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ise yeni kurulan Diyanet İşleri Reisliği’nin ilk başkanı oldu (31 Mart 1924). Tam 17 yıl bu makamda kaldı. 5 Mart 1941’de vefat ettiğinde cenazesi Hacı Bayram Camii’nden kaldırıldı ve Cebeci Asrî Mezarlığı’na defnedildi.
Yıl 2017…
Ali Erbaş, 17 Eylül’de Diyanet İşleri Başkanlığı’na atandı. 2021’de ikinci kez görevlendirildi. Böylece Börekçizade’den sonra en uzun süre başkanlık yapan isim oldu. Ama bıraktığı miras, tarih kitaplarına övgüyle değil, tartışmalarla geçti.
Görev süresince lüks araçlar, beş yıldızlı otel toplantıları, VIP umre gezileri, israf tartışmaları hiç eksik olmadı. Öyle ki, kendi mahallesinden bile eleştiriler aldı. AKP’li Şamil Tayyar’ın şu sözleri hafızalara kazındı:
“Hiçbir başkan döneminde Diyanet bu kadar yıpranmamıştı.”
Ali Erbaş, 30 Ağustos törenlerinde Atatürk’ü anmadı. 10 Kasım’da Atatürk’ün adını dahi anmadı. Hutbelerinde toplumun en hassas damarlarına dokunan söylemler kullandı. Ayasofya’nın açılışında kılıçla minbere çıkması hâlâ hafızalarda.
“İnsanlığın huzuru ve refahı için koşturuyoruz” diyerek yüzden fazla yurt dışı seyahati yaptı. Ancak makamının kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mezarına gidip bir Fatiha okumadı.
Ve 2025’e gelindiğinde Ali Erbaş dönemi sona erdi. Yerine İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Safi Arpaguş atandı. Arpaguş, 2023’te 10 Kasım’da Dolmabahçe’de Atatürk ve silah arkadaşları için düzenlenen mevlide katılıp dua etmesiyle biliniyor.
Rıfat Börekçi ile Ali Erbaş…
Biri elindeki hac parasını vatan mücadelesine adayan, kürsüsünü marangozdan rica eden, milletin omuzlarında yükselen bir müftü.
Diğeri, makamı lüks arabalar, oteller, israf ve polemiklerle yıpratan bir başkan.
Tarih kimin adını saygıyla anacak, kimin adını tartışmaların dip notuna sıkıştıracak? Onu da siz karar verin.