REYİZ SADECE EKONOMİYİ DEĞİL TARİHİ DE BİLMİYOR

Ben ekonomistim, askerde kantin, gençliğimde bakkal işlettim, bu işleri bilirim diyen reyizin yönettiği ekonominin hali ortada, ekonomiyi bilmediğini buradan anlıyoruz.

Ben ekonomistim, askerde kantin, gençliğimde bakkal işlettim, bu işleri bilirim diyen reyizin yönettiği ekonominin hali ortada, ekonomiyi bilmediğini buradan anlıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener konuşmasında “Parola vatan, işareti namus. Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm. Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret.” demişti. Tarihimizde Abdülhamit iktidarı istibdat dönemi olarak bilinir. Meral Akşener’in Abdülhamit dönemini kastettiğini anlayan ve buradan kendine vazife çıkaran Erdoğan “33 yıl hasta dev diye takdim edilen Osmanlı’yı bir karış toprak kaybetmeden yöneten Sultan Abdülhamid’e hakaret haddini aşmaktır” sözleriyle yanıtladı. Bu söylemine bakılınca Erdoğan’ın tarih bilgisi hakkında da kuşkuya düşmemek mümkün olmuyor, bu sözlere bakınca Erdoğan ya zerrece tarih bilmiyor ya da bile bile halka ve özellikle de gençlere yanlış bilgi veriyor demektir. Tarih bilmediği halde kendinden çok emin bir ifade ile yanlış tarihi bilgiler paylaşıyorsa bu bir devlet adamı için zaten son derecede sorunlu bir durumdur. Yok, eğer bile bile, belirli bir ideoloji uğruna tarihi gerçekleri çarpıtmak, gençlere yanlış tarihi bilgiler empoze etme derdindeyse bu çok ama çok daha sorunlu bir durumdur. Şunu biliyoruz ki ülkemizde şeriatçı siyaset gütme derdinde olanların parlatmaya çalıştığı Padişah Abdülhamit’tir. Osmanlı hanedan yönetimini, monarşik düzenini ve şeri hukukunu çağdaş Cumhuriyete alternatif olarak sunmaya çalışan bu şeriatçı zevat aynı zamanda Abdülhamit’i de Mustafa Kemal Atatürk’e alternatif lider olarak sunmaya çalışır… Zavallılık da aslında tam burada başlar, çünkü Abdülhamit aslında Osmanlı tahtına oturmuş, tahtını koruyabilmekten başka derdi olmayan, hem askeri, hem siyasi ve hem de ekonomik açıdan son derecede başarısız olan bir padişahtır. İktidarı uzun sürmüştür çünkü emperyalist devletler Abdülhamit’ten her istediklerini alabiliyor, istedikleri maddi manevi tavizleri koparabiliyorlardı bu yüzden dış güçler iktidarını uzun süre desteklemiştir.

Abdülhamit iktidarında toprak kaybı muazzam miktara ulaşmıştır. Abdülhamitbugünkü Türkiye’nin iki katı kadar, yaklaşık olarak 1 milyon 600 bin kilometre kare toprak kaybetmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun, 2. Abdülhamit’in hüküm sürdüğü 1876-1909 yılları arasındaki 33 yıllık istibdat idaresi süresince kaybettiği topraklar arasında Tunus, Girit, Mısır, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, Niş, Teselya, Kars, Batum, Ardahan gibi son derecede önemli ve stratejik topraklar bulunmaktadır.

Diğer yandan Rus ordusu İstanbul kapılarına kadar dayanıp, bu günkü Yeşilköye kadar gelince Ruslar ile imzalanan Ayastefanos anlaşması ise herhalde Osmanlı tarihindeki en utanç verici anlaşmadır.

Ruslar bu utanç verici anlaşmayı Abdülhamit’e imzalatmakla da kalmadılar, zaferlerini anlatan ve savaş sırasında yaşamını yitiren 5 bin civarında Rus askerinin anısına şapel eşliğinde bir mezarlık da inşa etmek istediler. Bu istek üzerine Osmanlı yönetimi antlaşmanın yapıldığı ve Rus ordusunun savaş sırasında konakladığı Ayastefanos’ta istenen arsayı tahsis etmiştir. Üstelik de buraya dikilen anıt mezar Osmanlı Devleti tarafından Rus Devletine savaş tazminatı olarak yapılmıştır.

Bu anıt daha sonra İttihat Terakki iktidarı döneminde top atışına tutularak yıkılacaktır.

Abdülhamit sadece askeri açıdan başarısız bir padişah olup, muazzam miktarda toprak kaybetmekle de kalmamıştır, ekonomi yönetimi de son derecede başarısızdı. 1881 yılında imzaladığı Muharrem kararnamesi ile Osmanlı imparatorluğunun iflasını ilan etti, ekonomi yönetimini götürdü Düyun-u Umumiye idaresine teslim etti. Bu tarih itibariyle Osmanlı İmparatorluğu ekonomik bağımsızlığını tamamıyla yitirmiş oldu.

Bu kadar başarısız bir padişahı Mustafa Kemal Atatürk’ün karşısına rakip diye dikmeye kalkışmak Osmanlıyı hortlatmak ve bir şeriat rejimi kurma derdinde olanların nasıl bir hayal dünyasında yaşadıklarının ve niçin başarısızlığa mahkûm olduklarının da göstergesidir.