Rakamlarla Oynamak

Yılın bitmesine iki kala Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2025 yılı enflasyon tahminini yüzde 32’ye yükseltti. Unutanlar için hatırlatalım, bu yılın ilk enflasyon tahmini yüzde 14’tü. Daha sonra yüzde 21’e, sonrasında yüzde 21’e, bir sonraki tahminde yüzde 27’ye yükseltmişti. Tüm hesaplar da bu tahminler üzerinden yapılmıştı. Şimdi gele gele yılın bitmesine şunun şurasında 1.5 ay kala yüzde 32’ye yükseltildi. Bunun böyle olacağını bizler aylar öncesinden yazmış, buna göre başta emekli aylıklarının, asgari ücretin ve memur maaşlarına yapılacak artışların en az yüzde 30’lar düzeyine çıkartılması gerektiğine işaret etmiştik.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, yıllardır doğru bir enflasyon rakamı belirleyemedi. Bu ilk yanılgıları değil. Ama, yönetim kadroları, bu yanlış tahminler üzerinden ülkemizin çok büyük bir kesiminin geleceğini belirliyorlar. T.C. Merkez Bankası, şimdi gelecek yıla ilişkin enflasyon tahmini yüzde 13-19 arasında, ortalamasını yüzde 16 olarak belirlemiş. Şimdi gelecek yıla ilişkin memura verilecek maaş, emekliye verilecek aylık, asgari ücret tespitinde bu rakamlar baz alınacak. Bunun üzerine Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) belirleyeceği enflasyon rakamının farkı eklenerek bir ücret belirlenecek.
Gelin şimdi bu tespitten sonra içinde bulunduğumuz yılda emeklilerin, asgari ücretlilerin kayıpları ne kadar olmuş ona bir bakalım.
TÜİK’in tespitlerine göre, içinde bulunduğumuz yılın 10 aylık döneminde toplam enflasyon kaybı yüzde 28.63 olarak belirlendi. Yani bu süre içinde asgari ücret 22 bin 104 liradan, alım gücü olarak 15 bin 776 liraya geriledi. Oysa asgari ücret 2024 yılı enflasyon oranına göre belirlenseydi 24 bin 550 lira olacaktı. Yani yüzde 30 yerine yüzde 44.30 oranında bir artış yapılmalıydı. Hal böyle olunca, asgari ücretli, her ay 2 bin 446 lira kayba uğradı. Yıllık kayıp ise 26 bin 900 liraya ulaştı.
Şimdi 2026 yılı için yapılacak muhtemel asgari ücret artışı yukarıda da belirttiğimiz gibi tahmin edilen yüzde 16 üzerinden yapılacak. Bu hesaba göre asgari ücretin 25 bin 640 lira olması bekleniyor. Oysa gerçekleşmesi beklenen yüzde 30’un üzerindeki bir enflasyon rakamı baz alındığında, mesela yüzde 35 oranında bir enflasyona göre 29 bin 840 liralık bir ücret alacak. Aradaki fark aylık olarak tam tamına 4 bin 200 lira.
Kısacası, asgari ücret üzerinden yaptığımız bu değerlendirmeyi memur maaşları, emekli aylıkları içinde çeşitlendirebilirsiniz. Ama hemen belirtelim, enflasyon hedefindeki sapma telafi edilmediği için, 2025’te yaşanan kayıplar, 2026’da daha da büyüyecek. Yapılan hesaplamalara göre, hedef enflasyon esas alındığında, 2026’da asgari ücrette aylık kayıp tahminen 7 bin 500 lira civarında olacak. Bu yıllık bazda 90 bin liranın üzerinde bir kayıp demektir. Bu yıl içinde, 30 bin liraya yakın bir kayıp söz konusuyken, gelecek yılla birlikte bu kaybın 120 bin liranın üzerinde olacağı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Bunca lafı, bunca hesabı kitabı neden yaptık, şimdi bir de ona bakalım?
Elbette ki; bu yapılan hesabı kitabı devletimizi yönetenlerde yapıyor. Çalışanların, emeklilerin ne kadar hak kaybına uğradıklarını onlarda biliyor. Ancak, ülke kaynaklarını kullanmada, öncelik sıralamasında yaptıkları yanlış tercihler nedeniyle, depremdi, dondu, kuraklıktı gibi bahanelerin arkasına sığınıyorlar. Oysa; iç ve dış borçlara, KKM hesaplarına ödenen faizler, KOİ Projelerine ayrılan kaynaklar, adı kağıt üstünde kalan tasarruf tedbirlerini dile getirmekten kaçınıyorlar.
Ekonomi bir bilimdir. Bilimin ışığından uzaklaştığınızda hatalar ve yanlışlar yapmaya başlarsınız. Sonuç işte tamda böyle olur!
Özetle;
Bunca hesabı niye yaptık şimdi sıra buna geldi. Ülkemizde yardıma muhtaç hane sayısı Bakanlığın resmi verilerine göre 4 milyon 574 bine ulaşmış. Yardıma muhtaç kişi sayısı 18 milyon 298 bin kişi. GSS prim borcunu ödeyemeyen vatandaşımızın sayısı ise 9 milyon 444 bin kişiye yükselmiş. Bunlar, başarılı bir ekonominin göstergesi sayılamaz. Bir ülke, yardıma muhtaç aile, kişi sayısının artmasında kendine bir övünme payı çıkartabilir mi? Bu nasıl bir anlayıştır, gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz.
Ne zaman ki, ülkemizde yardıma muhtaç insan sayısının azalır, işte o zaman bir başarıdan söz edilebilir!