POLATLAR VE GARİBANLAR

Aylardan Nisan, senelerden 1922. Yani Büyük Taarruz`a 4 ay kalmış. Mustafa Kemal Paşa, Hasan Fehmi (Ataç) Bey`i odasına çağırır ve Maliye Bakanlığını teklif eder. Hasan Fehmi şaşkındır. “Aman paşam ben maliyeden anlamam.” Paşa gülümser ve “Mali durumumuz bilenin içinden çıkamayacağı kadar berbat” der. Bu söz üzerine Hasan Fehmi Bey görevi kabul eder ve Büyük Taaruz`a giden süreçteki ekonomik savaşın büyük kahramanlarından biri olur. 

Tarihin tekerrür etme gibi bir huyu olmasaydı eğer, içinde bulunduğumuz duruma ne bahane bulurduk bilemiyorum lakin huylu huyundan vazgeçmiyor işte. Vergi sisteminden, istihdama, maaş adaletinden fiyat artışına kadar ekonomimiz gerçekten hala berbat durumda. Denenen çözümler, uygulanan tedbirler, dövizin baskılanması ve dahası fayda etmiyor. TÜİK`in açıklamalarını saymazsak elbette. 

Geçen haftaki üretimle ilgili yazım hem çok ilgi gördü hem de değinmem istenen konularda enflasyon gibi bir artış yaşandı. Çok teşekkür etmekle birlikte, neyi, ne zaman yazacağımı şaşırmaya başladım. Olsun varsın okunduğumu bilmek güzel.

Bu yazıyla ilgili notlarımı bir araya getirirken bir de baktım son dakika haberleri geçmeye başladı. Neymiş efendim, Hacı Dilan Polat bacımızdan sonra, eşi de tahliye olmuş. Her zaman yaptığım gibi ilk iş, iktidara yakın trollerin paylaşımlarına baktım. O da ne? Onlar bile bu tahliyeyi eleştiriyorlar. İkinci iş olarak göz doktorumdan randevu almak yerine, ne olursa olsun eleştirmeyen trollere bakayım dedim ve derin bir oh çektim. Sırat-ı müstakimden ayrılmayan canım troller taş gibi yerli yerindeydi.

Her zamanki gibi savunmaları basitti. DÜŞÜNMEYİNCE mantıklı da geldi aslında. “Vergi kaçırmak dışında bir suçun ispatı yok” diye buyurmuşlardı. Yine derin bir ohh çektim. Bir an da olsa, itiraz kültüründe gelişme yaşanıyor diye endişelenmiştim çünkü. Kalp doktorumdan da randevu almaktan vazgeçtim. 

Haklıydılar(!) Alt tarafı vergi kaçırmışlardı. Birkaç milyoncuk gâvur parası hem de. Ne vardı canım bunda? Kim kaçırmıyordu ki? Hem toplumumuzun fiziki güzelliğini arttırmak için can siperhane mücadele eden bu müstesna çiftimiz, vergi vermemek için, türlü film fırıldak çevirmişse ne olmuştu? Memlekete verdikleri katma değer her türlü vergi muafiyetini hak ediyorken, hala onlardan vergi alan devletimiz, bu durumu düşünmek zorunda değil miydi? Bu ayıp binlerce yıllık Türk Devletine yetmezmiş gibi, bir de garibanları, 10 ay falan içeride tutmuştuk alt tarafı vergi kaçırmışlardı canım(!)  Bundan, tüyü henüz yeni bitme aşamasına gelen yetime neydi? Pazardan çıkma sebze toplayan teyzelerimizi ne ilgilendirirdi? Evine üç kuruş götürebilmek için günde 12 saat çalışan asgari ücretlinin ne haddineydi?

Bir de üzerine Büyük Türk Düşünürü Bahar Candan, bankada sadece 1-2 milyonu olan bir gariban olduğunu söylemesin mi? İçim parçalandı ve bu sefer psikoloğumdan randevu aldım. 

Bir dostumun bana yazdığı bir mesaj ve cevabımla yazıyı bitireyim. O dost şöyle diyordu “Biz geceli gündüzlü çalışıp maaşımızın 3/1`ini vergiye verelim bunlar serbest kalsın. Cidden zorumuza gidiyor. Ahh ahh yanlış zamanda yanlış ülkede gelmişiz dünyaya.” Ben de cevap olarak şunları yazdım; “Aslına bakılırsa doğru zaman ve doğru ülkede olabiliriz. Eğer kişiliğimiz ve ahlakımız, çalmaya, çırpmaya, müsait olsaydı...”

Haydi, kalın sağlıcakla.