PARA VE DUYGULAR…

Hemen yazımın başında söyleyeyim para tamamen ama tamamen duygusal bir nesnedir!

Hem de sadece bu gün kullandığımız kâğıt ya da dijital paralar da değil altın ya da gümüş paralar bile tamamen duygusal nesnelerdir.

Efendim bu konuya neden girdim derseniz; malum memleketin en önemli meselesi enflasyon ve enflasyon ise tamamen parasal bir olgu, dolayısı ile parayı anlamadan enflasyonu anlayamaz ve enflasyon sorununa çözün bulamayız.

Pekâlâ, neden para duygusal bir nesnedir diyorum?

Bakın biz insanlar ihtiyaçlarımızın sadece çok ama çok az bir kısmını üretmeden tüketebiliriz geri kalan çok büyük kısmını üretmemiz ya da üretenlerden satın almamız veyahut da çalmamız gerekir. Memlekette çalıp çırpma işleri çok yaygın olsa da burada konumuz ekonomi bilimi olduğu için bu seçeneği es geçip üretmek ve üretenlerden satın almak konusuna odaklanacağım.

Bir mal ya da hizmeti dışarıdan bir şey satın almadan üretebiliyorsak zaten fazla bir mesele yoktur, eğer kendi üretim gücümüz ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetiyorsa başkasına muhtaç değiliz demektir.

Fakat eğer kendi üretimimiz ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyor ve bazı ihtiyaçlarımızı başkalarından temin etmemiz gerekiyorsa bu noktada bir satın alma ihtiyacı gündeme gelir.

İhtiyacımız olan bir şeyi başkasından satın alırken onun da ihtiyacı olan bir şeyimiz varsa değiş tokuş ederiz konu hızlıca kapanır. Fakat binlerce kalemlik bir üretim ve ihtiyaç bahse konu olduğunda bu değiş tokuş yöntemi yetersiz kalır, bir işe yaramaz.

İşte bu noktada insanlar para adını verdiğimiz bir değişim aracına ihtiyaç duyar ve alım satımda önce bir mal veyahut hizmet verilir karşılığında para alınır, sonra ise eldeki para verilir ve ihtiyaç duyulan bir başka mal ve hizmet alınır.

Paranın bu değiş tokuş işleminde kullanılabilmesi için elbette öncelikle mal ya da hizmetini satan kişinin o parayı kabul etmesi gerekir.

Bu kişinin parayı kabul edebilmesi için de gelecekte o parayı verdiği zaman başkalarının o para karşılığında kendisine ihtiyaç duyacağı bir mal ya da hizmeti satacağına inanması, güvenmesi gerekir.

Görüldüğü gibi para salt inanç ve güven üzerine kabul gören bir değiş tokuş aracıdır ve bende para tamamen duygusal bir nesnedir derken tam da bunu, bu inanç ve güven duygusunu kastediyorum!

Üstelik bir parayı kabul ederken gösterdiğimiz bu duygusal yaklaşım tamamen bilinmez bir geleceğe yönelik bir öngörüye ya da varsayıma dayanır, yani herhangi bir somut güvence falan yoktur, çünkü tekraren söyleyeyim gelecek tamamen bilinmezdir.

Örneğin bir parayı kabul ettiğinizde gelecekte o parayı verdiğinizde bir çuval buğday alabileceğinizi öngörmüş olabilirsiniz ve lakin gelecek geldiğinde elinizdeki para ile ancak yarım çuval buğday alabileceğiniz gerçeği ile karşılaşmanız her daim yüzleşebileceğiniz olumsuz bir gerçekliktir. Hatta harp darp öyle bir hal olur ki eldeki o parayı verdiğinizde hiç buğday alamayabilirsiniz, kimse size buğday satmayı kabul etmez bile işte para böyle bir bilinmezlik içinde kullanılan ve değerini tamamen duygulardan alan bir nesnedir.

Sonuç olarak bir mal ya da hizmet satıp karşılığında bir para aldığınız her durumda az ya da çok bir risk üstleniyorsunuz demektir.

Geçmişte altın ya da gümüş paralar kullanıldığı durumlarda paranın değeri ya da satın alma gücü bir otoriteye bağlı değil, halkın ya da piyasaların konsensüsü ya da dengesine bağlıydı. Elbette paranın ayarını bozma ve gramajını düşürme gibi sahtekârlıklar o dönemde de vardı ama kâğıt paralar ölçeğinde bir müdahale imkânı pek yoktu.

Altın ya da gümüş gibi değerli bir maden karşılığında basılmayan ya da değeri bunlara endekslenmemiş olan kâğıt paraların ise kendi başına hurda kâğıt değeri dışında zerrece bir değeri yoktur.

Bu gün kullandığımız kâğıt paralar ve kâğıt paralara bağlı sayısal paralar devletlerin sonsuz vadeli ve sıfır faizli senedi hükmündedir, değerleri tamamen itibaridir ve bu itibar meselesi de tamamen duygusaldır ve güvene dayalıdır.

Birçok ekonomist ekonomi modellerini kurgularken insanların her daim rasyonel kararlar vereceğini varsayarak duyguları dışlarlar ve mekanik modeller kurar. Oysa biliyoruz ki insanlar karar alırken çoğu zaman rasyonel değil duygusal tepkiler verir.

Bu yüzden de ekonomik öngörülerde mekanik modelleri kullanan yöneticilerin başarısız olmaları kaçınılmazdır.

Hele hele para gibi tamamen duygusal olan bir konuda duygulardan ari, mekanik öngörü ve yöntemler uygulayarak parayı kontrol etmek hiç bir şekilde mümkün değildir. Doğal olarak parayı kontrol edemezsen de enflasyonu kontrol etmen mümkün olmayacaktır.

Sonuç olarak şunu söyleyeyim: Recep Bey ve Mehmet Şimşek ikilisi son derecede yanlış bir yoldadır, işler gittikçe kontrolden çıkmaktadır. İktidara yönelik bu kadar büyük bir güvensizlik ve hatta nefret duygusu varken ne duygusal bir nesne olan parayı ve nede parasal bir olgu olan enflasyonu kontrol edebilmeleri mümkün olmayacaktır.