Muhalefet bu konuyu sık sık gündeme taşıyor, bütçe ve vatandaş açısından büyük bir sorun oluşturulan bu işin nasıl temizleneceğini anlatıyorlar.
Son olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Büyük Nakliyeci Buluşması’ programı kapsamında Mersin’de nakliyeciler ve kamyon şoförleriyle bir araya geldi ve bu konuyu da gündeme taşıdı.
Burada yapmış olduğu konuşmasında Kılıçdaroğlu ‘Yap, işlet devret’ modeliyle yapılan köprü ve otoyollardaki yüksek ücretlere dikkat çekerek, “Adı ‘ Yap, işlet, devret’. Yap, işlet devret ne demektir? Sen yapacaksın, işleteceksin belli bir süre sonra da devlete devredeceksin. Şimdi, yap, işlet üstüne para al, olağanüstü kar ettikten sonra da devlete ver. Hem balı var, hem kaymağı var. Sizlerin oylarıyla iktidar olduğumuzda bu yolların tamamını kamulaştıracağız. Öyle uçuk rakamlar olmayacak, soygun düzeni olmayacak. Kimseyi mağdur etmeyeceğiz.” dedi.
Görünen o ki bu sorunu halletmek için kamulaştırma yöntemi dışında bir seçenek bulunmamaktadır. Bu kamulaştırma yapılmazsa soygun düzeni devam eder ve 5’li çete vurgun vurmaya devam eder.
Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği çözüm metodu hem vatandaş ve hem de bütçe açısından son derecede faydalıdır. Bu işe girişen müteahhitlerin elde ettiği ya da etmeyi planladıkları fahiş karlar epeyce bir budanır doğru, lakin bunu da bugüne kadar kazandıklarına saysınlar derim.
Bu projeler kamulaştırıldıktan sonra finansörler ile oturulur kredilerde bir faiz ve vade sorunu varsa bu krediler de yeniden yapılandırılır.
Neticede devlet hakkaniyet gösterir ve kantarın topuzunu kaçırmazsa herkesin ortak menfaati kollanmış olur ve bu sorunda ortadan kalkar.
Aksi takdirde bu yap işlet devret projeleri bütçeyi tarumar edecek ve sonuçta karşımıza korkunç bir bütçe ve döviz pozisyonu açığı çıkacaktır.
Bu taahhütlerin tamamı döviz bazında olduğu için ekonominin döviz ihtiyacını arttıracak ve dengelerini bozacak bir etki yaratmaktadır.
İktidarı etkisi altına alan bazı uyanık danışmanlar bu yap işlet devret yöntemi ile dışarıdan sağlanan döviz sayesinde döviz arz ve talebinin dengelenebileceğini iddia ediyorlar. Bu tamamı ile yanlıştır ve sürdürülemez bir durumdur.
Bu gün itibari ile Türkiye’nin CDS primlerinin geldiği seviye de piyasaların bu düzenin sürdürülebilir olmadığını düşündüğünün göstergesidir. Herkes yakın bir zamanda Türkiye’nin döviz bazındaki borçlarını ödeyemeyeceğini, bir moratoryum ilan ederek borçlarını yeniden yapılandırmaya çalışacağını öngörüyor.
Böyle bir düşüncenin oluşması karşısındaki en önemli silahlardan biri olan Merkez Bankası rezervlerinin ekside olması da bu algıyı kuvvetlendiriyor.
Neticede böyle bir durum yaşanmadan evvel yapılacak en doğru şey bu tip bir kamulaştırmadır, hızlı ve adil bir kamulaştırma bu sorunu ortadan kaldıracaktır.
Böyle bir kamulaştırma sürecinde en çok dikkat edilmesi gereken husus ise yapılan işin gerçek maliyetini ortaya çıkarabilmek ve kamulaştırmayı bu bedel üzerinden yapmaktır. Şirketlerin şişirilmiş faturalar ve sair yollar ile işi olduğundan pahalıya gösterme girişimi olursa muhakkak akamete uğratılmalıdır.
Kamulaştırmada dikkat edilmesi gerekecek diğer bir husus ise şirketlerin aldığı krediler ve bu kredilerin maliyeti olmalıdır. Özellikle grup şirketleri ve finans kuruluşları kullanılarak kullanılan kredilerin maliyetinin yükseltilmesi ve örtülü bir kar yaratma girişimleri de engellenmelidir.
Demedi demeyin Kılıçdaroğlu ve arkadaşları bunu başarabilirlerse taa torunlarımıza kadar uzanacak bir borç yükünü en sağlıklı yöntem ile tasfiye etmiş olacaklardır.