ÖZERK KÜRDİSTAN KURULMUŞ MU? (1)

Türkiye 2010 yılından bir önemli sorunu devraldı. Nedir bu “sorun devri” derseniz, demokrasi havarisi bir ülkede, PKK’nın silahlı mücadelesinin dışında yürütülen bir siyasi, sosyal, ekonomik ve mali “ayrıştırma çabalarını” devraldı diyebilirsiniz.
AKP, “Kürt sorunu, Kürt açılımı, demokratik açılım” gibi kavramlarla topluma sunduğu içi boş söylemlerle “Kürt ırkçılığını” körükledi.  Hükümetle devleti ayrı gösterme çabası içinde bir politika izleyen RTE, PKK’nın İmralı adresinde ikamet eden Abdullah Öcalan ile “Hükümet görüşmez, devlet görüşür!” diyerek sorunların önümüzdeki günlere ve yıllara taşınmasını sağladı.

Öcalan’ın devlete sunduğu yol haritasında silahlı çatışmanın durdurulması, bunun yerine “Demokratik Özerk Kürdistan Modelinin” içine yerleştirilecek olan “Özerk Kürdistan İnşası”, “Kürdistan Bayrağı”, “Ortak Vatan” kavramı, “Öz Savunma” adı altında kolluk güçleri, resmi “İki dil” istemleri yer aldı. PKK’nın şehir yapılanması savıyla başlatılan “KCK” tutuklamalarının başlamasıyla, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) adı altında tüzel kişiliği bulunmayan bir grup “Kürt çalıştayı başlattı.
DTK’nın eş başkanlığını da siyasi yasaklı Ahmet Türk yapıyor.

Geçtiğimiz 2010 yılının Aralık ayının son haftasında, Diyarbakır’da toplanan DTK Çalışma Kurultayında önce hazırlanan taslak toplantıya sunuldu. Basına kapalı olan toplantıda kim ne konuştu? Devletin istihbarat örgütleri biliyordu.
“Demokratik Özerk Kürdistan Modeli” taslağı kamuoyuna açıklandığında RTE, sessizliğini korurken, sadece Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, Genelkurmay açıklamasından sonra; “sonuçlarına katlanırlar” dedi.
DTK ve BDP, Anayasa ve yasalardan değişiklik istemeden “Demokratik Özerk Kürdistanı” de fakto olarak, yani fiilen kurmuşlardı. Doğu ve Güneydoğu illerinde BDP’nin elinde olan yerel yönetimlerde kentlerin, ilçelerin ve beldelerin adları ile cadde ve sokaklar “Kürtçe-Türkçe” tabelalar ile donatıldı. Pazaryeri esnafları da meyve ve sebzelerin üzerine “Kürtçe etiket” yapıştırdılar.

Doğu ve Güneydoğu’da “Özerk Kürdistan’ı” kurmuşlardı. RTE, yine sessiz, dünya turuna çıkıyordu. Cumhurbaşkanı Gül, yerinden oturmuyor, devlet seyahatlerine katılıyordu. Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’da RTE gibi sessizliğini koruyordu.
Sessizliğini yine ilk bozan Genelkurmay Başkanlığı olmuştu. Anayasa’yı ve Anayasa’nın değiştirilemez maddelerini anımsatıyordu. Peki, 16 sayfadan oluşan, yarı bağımsızlık bildirgesi anlamını taşıyan, fiilen uygulamaya konulmuş olan “Demokratik Özerk Kürdistan Modeli” taslağında ne yazıyordu?

ESKİ STATÜ OLMAZ:

Kürt halkı eski statü altında yaşamak istememektedir. Bizler bir yandan demokratik özerkliği devlet ile diyalog temelinde gerçekleştirmek isterken, diğer yandan halkımızın demokratik örgütlenmesi ve buna dayalı mücadelesi temelinde kurumlaştırmak istiyoruz. Demokratik özerklik, Türk devletinin Kürtler üzerinde inkâr ve imha politikaları temelinde kurduğu siyasal statüyü reddederek kendi özgürlük ve demokrasisini yaşadığı yeni bir statüye kavuşmayı ifade etmektedir.
ÖZERK KÜRDİSTAN İNŞASI: Taslakta, siyasal, hukuki, öz savunma, sosyal, ekonomik, kültürel, ekoloji ve diplomasi şeklindeki 8 boyutta Demokratik Özerk Kürdistan’ın inşasını hedefleniyor. Demokratik özerklik, bir devlet kurma ya da devlet yıkma projesi olmadığından bölge devletlerinin bu temelde Kürt sorununu çözmesine yol gösterecek ve yardımcı olacaktır, deniliyordu. Bu işin sonu nereye kadar gidecekti? (Devam edecek)