Otorite


Yaşlı kıta… Avrupa.
Ve Avrupa’nın sonu gelmez savaşları, 1945 yılında galipler içindeki birkaç aydınlık sima, Avrupa’nın kaderini birbirine bağlaması dışında bir çözüm olmadığına karar verdiğinde yaşlı kıtanın bu denli değişeceğine inanmak imkansızdı.
Bu kıtanın kaderi her daim kan ve vahşetle yazılmıştı ancak milletler birbirlerine bağımlı oldukları anda dünyanın en büyük orduları terhis, savaş makineleri terk edilmişti.
Çok büyük bir değişim… Avrupa’nın savaştan uzak kalması 1950 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’na dair Schuman Bildirisi’ni dinleyenler için hayalmiş gibi görünse de gerçekleşmişti.
-
Avrupalının savaştan uzak bir çağa inanmamasının altında bazı sebepler yatıyordu. Yaşlı kıta her daim en büyük düşmanlıkların merkeziydi. İlk başta Roma-Cermen rekabeti ardından İngiltere ve Fransa arasındaki sonu gelmez savaşlar… 19ncu yüzyılın sonunda kurulan Cermen Birliği’yle beraber Almanya-Fransa gerginliği.
Bir tarafta da Rus korkusu… Tüm Avrupalı devletlerden özellikle endüstrileşme noktasında geri olsa bile geniş toprakları ve rakiplerinin en az iki katı nüfusuyla bir dev.
Özellikle Almanya için… Çünkü Almanya ve Rusya arasında bir doğal engel yok. Rusya’dan yola çıkacak devasa işgal güçlerini engelleyecek bir sınırın olmaması, Almanya için bir korku sebebi… Putin başta birçok Rus liderin Alman milletine 1945’teki işgali hatırlatmaları da bu yüzden.
Tarihi hatırda tutmak gerek.
-
Ancak bu düşmanlığın en uzun sürdüğü dönem İngiliz-Fransız savaşlarıydı. Asıl garip olansa iki ülkeyi de esasında Fransızca konuşan hanedanların yönetmesiydi.
Başka bir yazıda söylemiştik: herkes en yakınındakinden nefret eder.
-
Fatih William’ın 1066’daki işgalinin ardından adada bu zamana dek sınırlı şekilde kurulmuş merkezi otoriteyi güçlendirmesi ve kralın elini her yere uzatabildiği bir dönem inşa etmesi tam 21 yıl sürer ve 1087’de William, ölür.
Bu sırada kendisi hem Normandiya Dükü hem İngiltere Kralı unvanlarını bir arada taşımaktadır.
Uhdesinde taşıdığı iki unvan iki farklı insana verilerek krallıkların birleşmesinin önüne geçilmesinin ardından İngiltere’de tahta Kızıl William geçer. Normandiya ise diğer kardeş Robert’a kalır.
1100 yılında Kızıl William’ın ölmesiyle tahta kardeşi I.Henry geçer. 1105’te ve 1106’da iki işgal girişimiyle birlikte Henry, Robert’ı esir alarak Normandiya’yı ele geçirir.
-
Ve tüm saltanatı boyunca hem kiliseye hem baronlara karşı merkezi otoriteyi güçlendirmeyi sürdürür. Kardeşi Robert’ın hapsiyle birlikte tahtına karşı çıkacak kimsenin kalmamasının rahatlığıyla ve baronların sık sık ellerine verdiği kozlar vasıtasıyla sivrilen herkesi biçme imkanına kavuşur.
Kiliseyle ilişkileri zaman zaman bozulsa hatta kendisinin döneminde güçlenmesine izin verse de dini yöneticileri seçme kuvvetini elinde bulundurması sayesinde, bu kendi başına devlet olan kurumu merkezi otoriteye bağlı kılar.
Bu sırada genel refah artar. İngiltere birden fazla seferle birçok yeni bölgelerin hakimi olur ve kendisine yönelen silahları hem diplomasi hem zor yoluyla susturur. Yerel baronların güçlerinin azalmasıyla halkın üzerindeki baskı azalır.
Devlet, ilk defa koruyucu ve otoriter bir hale bürünür. Kısacası, esas olması gerektiği gibi davranır.
Devlet, bir şekilde yaşayıp gitmek zorundaki güçsüzlerin hamisi olmak zorundadır.
Ancak bu kudretli kralın hüküm süresinin son yılları saray içindeki bir kargaşanın gölgesi altında yaşanır: veliaht kim olacaktır?
I.Henry’nin her daim veliaht olarak hayal ettiği oğlu ölünce geriye yalnızca kızı Matilda kalır ancak o döneme dek kadın hükümdar duyulmuş şey değildir. Anglo-Sakson istilasından dört asır önce yaşamış olan Boudica, hala saygı görse de bir kabile şefi ile hem Normandiya’ya hem İngiltere’ye hükmedecek kişinin karşılaştırılması imkânı yoktur.
Henry yine de ölmeden önce Matilda’yı veliaht ilan eder ve tüm soylulara kızının tahtına saygı duyacakları ve iddiasını destekleyecekleri üzerine yemin ettirir.
Ve 1126 Noel’indeki yeminin üstünden neredeyse tam 9 sene geçtikten sonra Henry ölür.
-
1135’e rastlayan bu vefatın ardından tahta bir seferin başında bulunan kızı Matilda yerine yeğeni Gaspçı Stephen geçer. Sembolik olarak Londra halkına tanınan, ‘oylarıyla kral belirleme’ seremonisi dışında hiçbir meşru dayanağı olmayan Stephen ile Matilda’nın savaşı, ‘Anarşi’ dönemini başlatacak ve yeni bir hanedanın doğumuna yol açacaktır.
O güne kadar inşa edilmiş tüm merkezi otoritenin yok olmasıyla birlikte…
Otoritenin neden bir ihtiyaç olduğunu İngiliz halkı işte bu anarşi döneminde anlayacaktır.