ÖRÜNTÜ

   Olay veya nesnelerin düzenli bir biçimde birbirini takip ederek gerçekleşmesi eylemine örüntü denir. Hepimiz veya en azından x,y kuşağı örüntü kavramını okuldan önce dergi veya gazetelerin bilmece bulmaca bölümlerinde görmüşüzdür. Mesela bir sayı dizisi verilir 2,4,6,?,10 soru işareti olan yere ne gelecek cevap 8 dir çünkü örüntü  bir önceki sayı “+2” dir ancak bu örüntü iyi bir örüntüdür dinamiktir sürekli bir artış vardır.  Veya geometrik şekil dizisi verilir ○∆❒○ ? Soru işaretli yere hangi şeklin gelebileceği sorulur. Cevap üçgendir. Ancak bu örüntü dinamik değildir değişmez. Döne
r durur, aynı sonuçla karşılarız.

   Bu konu ile ilgili atasözlerimiz bile vardır Perşembenin gelişi Çarşamba dan bellidir. Aklını kullanan toplumlar için örüntü; ders almaya, geleceğe ilişkin planlama yapmaya, olayları ve durumları kontrol etmeye yönelik bir araçtır. Yani değişim esastır, kökten bir değişim ve sürekli değişim.

    Memlekette olan bitene bakınca Osmanlı İmparatorluğunda yaşanan olayların son 20 yılda tekrarladığını ve bir örüntü içerisine girdiğimiz aşikârdır. Yönetenlerin seçim ile işbaşına gelmesi, ancak yetkiyi tanrıdan almış gibi davranması, kendisine seçenlere hesap vermemesi bir yana açıklama dahi yapmaması,  varlık sebepleri olan anayasa başta olmak üzere kanun, hukuk tanımaması, vatan üzerinde çıkarları olan yurt dışı aktörler ile gizli kapaklı işbirliği içinde olmaları,… liste uzayıp gidiyor.

   Biz bu örüntüyü Mustafa Kemal ATATÜRK ile kırmış ve çağdaş ülkeler seviyesine doğru hızla yol alırken hatta kadınların hukuki hakları gibi bazı konularda çağdaş ülkelerin önünde giderken birden tökezledik. Bu tökezlenme çok partili düzene geçerken cahil Anadolu insanının dini ve milli duygularının güdülenebileceğinin anlaşılması ile başladı ve son 20 yılda hat safhaya çıktı. Öyle ki Türkiye Cumhuriyetinin kurucu aklına öncelik yapan parti bile bu durumu bir hal tarzı olarak bellemekten geri kalmıyor.

     Sanılıyor ki bu yolla iktidar olunabilir. Hâlbuki izlenmekte olan yöntem, mevcut iktidarın değirmenine su taşımaktan başka bir şey değil. Çünkü Anadolu insanı artık eskisi kadar sadece cahil değil daha kötüsü bundan benim ne çıkarım var noktasındadır. Bu halkı aydınlatacak, doğruya kılavuzlayacak  kesime düşen çaba ise her geçen gün daha fazla artmaktadır. Bu kesimin örgütlü, kendisini güvende hissedebileceği tek yer olan ana muhalefet partisinin ise rasyonel karar alamadığı ortadadır.

    Oysa yapılacaklar, yapılması gerekenler gözümüzün önünde duruyor. Bunlar aynı zamanda demoklasin kılıcı gibi iktidarın başı üzerinde de sallanıyor. Cumhuriyetin 100. Yıl etkinliklerinde halkı motive eden, harekete geçiren değerler ortada. Cumhuriyetin kuruluş örüntüsünü takip etmek gerekiyor, ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİNDE KURUCU AKIL NE MAKSATLA, NASIL, NE YAPTI.

   Muhalefet lideri olduğunu iddia eden parti şu soruyu kendisine sormalıdır. ATATÜRK yaşasaydı ne yapardı aklın ve çağın gereklerini mi yapardı? Yoksa iktidarın dümen suyunda, onun yöntemlerini kopyalamayı bir maharet mi sayardı?  

   Örüntü ile başladık örüntü ile bitirelim son Osmanlı Padişahı Mehmet Vahidettin bir örüntü olur mu?