Siyaset bilimine uygun olmayan bir ayrım ulusal siyaset arenasında yerini aldı. Bu sağ-sol kavramları Bülent Ecevit ile başladı. Bir konuşmasında CHP’nin yerini Ecevit’e sorduklarında; “biz ortanın solundayız” sözünü etti.O zamandan bu yana yıllar geçti. Türk sağı fakir halk yığınları için hiçbir zaman iyi bir sınav vermedi. Başka emekçi sınıflar olmak üzere hep sağ iktidarlar tarafından ezildi. Sermaye sınıfı her geçen gün güçlendi.
Özelleştirme adı altında devletin malları yerli ve yabancı kumpanyalara peşkeş çekildi. Bu sistem AKP iktidarı ile de devam ediyor.
İdeolojisi yerinde olan hiçbir insan “sağcı-solcu” ayrımına pirim vermez. Sağ-sol sözcükleri yol tayininde kullanılır.Şimdi asıl konuya gelelim! 2024 yılının ilk ayında 21 genç askerimiz Suriye ve Irak’ın kuzeyinde şehit düştüler. Suudi Kral ölünce Türk Bayraklarını yarıya indiren ve 3 gün yas ilan eden RTE ve ekibi 20’nin üzerindeki şehitlerimiz için yas ilan etmedi. Bu siyaset bilimsel olmayan deyimi ile “ortanın sağı” idi.
Ne oldu?
Kimileri Diyarbakır’da Atatürk düşmanı Şeyh Sait’in adını bir caddeye verdi. Atatürk’ün kurduğu TBMM’nde; Atatürk düşmanı Hizbullahçı HÜDA PAR’ın özerklik-federasyon sözleri alkışlandı. Meclis’te İsveç’e NATO üyeliği yolu açıldı.
AKP, ortaklığı Cumhur İttifakı’nın sağı budur. Türk sağ düşüncesinde “emperyalizm” teorisinin kavramının ortaya çıkışı çok eski değildir. Türkiye, 1952’de NATO’ya üye olmasıyla ABD’nin vazgeçilmez müttefiki oldu. Soğuk Savaş’ta ABD dünyanın üç yanında “anti-komünist” merkezli bir bileşke kurdu.
Bu bileşkenin içinde kimler yer aldı? Latin Amerika’da Brezilya, Asya’da Güney Kore ve Ortadoğu’da Türkiye... Adnan Menderes’in Başbakanlığı dönemi ile başlayan, 40 bin köyde bile Fethi Tevetoğlu tarafında kurulan “Komünizm ile Mücadele Derneği ile Türkiye’nin “milli güvenlik belgesinin” ana omurgası komünizmle mücadele oldu. Ortanın sağı “Türk-İslam sağına” dönüştü.
Emperyalist merkezli bu doktrine “komünizm tehdidi” korkusuyla halkın sahip çıkması sağlandı. Sağ siyasette Amerikan seviciği başladı. ABD’nin 6’ncı Filosu’nu protesto eden solcuları katletmek gibi nice kanlı eylemlere başvuruldu!
Türk sağı “soy kütüğüne” yönelik özeleştiri yapma kabiliyeti yoktu. Sol siyaseti boynu kesilecek bir yapı olarak gördü. Hatta son dönem o kadar ileri gittiler ki “tam bağımsız Türkiye” istemi sağ siyasi yapıyı bile aşamaz oldu. İşte... Halen, güvenlik politikaları da bu yüzeysellikten kurtulamıyor. Sol düşünceyi hâlâ “yıkıcı güvenlik tehdidi” olarak görüyorlar. CHP’ye ve sola ağır söylemlerle yüklenmek oluyor!
Türk-İslam mahallesine “emperyalizm” kavramını Müslüman Sosyalist Nurettin Topçu soktu. Bu söylemi Necmettin Erbakan’ın sahip çıktığı Milli Görüş yaygınlaştırdı. Aslına bakarsanız ekonomi politiğin tekelci aşaması, emperyalizm ideolojisini kavramaktan uzaktı. “Batı, Müslüman düşmanıdır” söylemi dışına pek çıkamadı. Ortanın sağı hareketin ikinci kuşağı, bu “gömleği” çıkararak, AB, NATO, IMF, Dünya Bankası gibi küreselci güçlerin gölgesine sığınarak AKP gibi iktidar oldu. FETÖ darbesinden sonra “dünya beşten büyüktür” gibi söylemlerle yollar ayrılmaya başlasa da 2023 yılının 14 Mayısında yapılan son seçimden sonra tekrar AKP’nin; ABD’ye kavuşma yönünde attığı adımlar kimsenin gözünden kaçmıyor. Lafla peynir gemisi yürümez. Sağcı olmakla Türkiye kurtulmaz. Küreselleşmeyi, tekelci sermayeyi hedef alınmadan antiemperyalist hiç olunmaz. Yüz çiçek açsa, bin fikir yarışsa, ifade özgürlüğü hapsedilmese daha iyi olmaz mı?