ÖLÜMÜN GÖLGESİ YOK

Bazı kitapları iki ya da üç kez okumayı çok severim. Ama bazı kitaplar var ki hemen...

Bazı kitapları iki ya da üç kez okumayı çok severim. Ama bazı kitaplar var ki hemen hemen her sene bir kere okurum. Bu kitaplarda ilki Mustafa Kemal Atatürk’ün “Söylev”, ikincisi Cervantes’in “Don Kişot” ve üçüncü kitap ise Dostoyevski’nin “Öteki” romanıdır. Bazı kitaplarsa başucu kitabımdır, onları da fırsat buldukça okurum. Bu kitapların başında da şiir kitapları gelir.

Bazı kitaplarsa başucu kitabımdır, onları da fırsat buldukça okurum. Bu kitapların başında da şiir kitapları gelir. Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları”, Hasan İzzettin Dinamo’nun “Ateş Ormanları Arasından” gibi.

Geçen hafta Adnan Biinyazar’ın “Ölümün Gölgesi Yok” kitabını dördüncü kere okudum. Her okuduğumda yeni yeni şeyler bulduğumdan severek okudum.

Adnan Binyazar,benim GEE (Gazi Eğitim Enstitüsü) İngilizce Bölümü’nde Türkçe öğretmenimdi. Yaklaşık dört ay kadar öğretmenliğimi yaptı. Ancak benim üzerimdeki etkisi aradan elli yıla yakın zaman geçmesine rağmen devam etmekte. Özellikle mektup yazma konusunda beni çok etkilemiştir.

Öğretmenimin çocukluk anılarını anlattığı “Masalını Yitiren Dev” adlı eserini okuduktan sonra hemen kendisini telefonla aramış ve bu kitabın devamını yazmasını istemiştim. Çünkü adı geçen kitabı okudunuzsa benim aldığım tadı mutlaka almışsınızdır. Anlatımı olsun, gözlemleri olsun çok güzeldi. Çocukluğunda yaşadığı olaylar beni çok etkilemiş, zaman zaman kendi yaşantımı okuyormuşum duygusuna kapılmıştım.

Bu kitaptan birkaç yıl sonra beklediğim kitabı çıktı öğretmenimin. Ve yine çok mükemmel bir anlatımla eşinin ölümünü anlatıyordu bu eserinde. Kitabın adı gibi gerçekten de “ Ölümün Gölgesi Yok”tu. Sevginin dili bu kadar güzel olabilirdi. Roman, çağdaş bir “Kerem ile Aslı” öyküsü gibiydi. Bu kitabı da diğer kitap gibi bir günde soluk soluğa okudum. Kitabı okuduktan hemen sonra yine öğretmenimi aradım. Ancak evde yoktu, ben de telesekretere kitabı okuduğumu ve çok beğendiğimi belirten notu bıraktım. Öğretmenim, mesajımı alır almaz beni aramış ama evde bulamamıştı. Akşam eve gelince eşim, öğretmenimin beni aradığını söyledi. Hemen öğretmenimi aradım ve kendisiyle uzun uzun konuştum. Bu konuşmada; bana Almanya’dan yazdığı mektuplarda Filiz Hanımın hastalığından bahsettiğini ve ölümünden sonra da mektuplarında eşinden bahsettiğini kendisine söyledim. O mektuplarda geçen Filiz Hanımın ölümü ve sonrasıyla ilgili öğretmenimin yazdıklarını, kitaba katkısı olur düşüncesiyle buraya alıyorum.

“Kardeşim Davut Köksoy…” diye başlayan mektubu 28,10,1990 tarihini taşıyor ve Berlin’den postalanmış. “Sana Berlin’e döner dönmez yazmalıydım. Aradan yıllar geçmesine karşın beni unutmamandan büyük mutluluk duymuştum. Ayrıca, yılların emeğini kişiliğinde taşıyan olgun bir öğrencimle karşılaşmak da çok sevindirmişti beni …” “Davut’çuğum, sana hemen yazamadım, çünkü –sanırım söylemiştim-, eşim çok hastaydı; buraya gelir gelmez onu hastaneye yatırdım, ne yazık ki 5 Ekim’de de yitirdim. İki üç günlüğüne Türkiye’ye geldim ve sevgili eşimi Çorum’da toprağa verdim. Şu sıralar ise yaşamımın en bunalımlı günleriyle çekişiyorum. Umutsuzluk ve kötümserlik her yanımı sarmış durumda. Bundan nasıl kurtulacağımı bilemiyorum. Umarım Türkiye’ye geldiğimde daha rahatlamış olarak görüşürüz. Sevgili Davut, insan yaşamı ölüm karşısında bile sürüp gidiyor.” Bu satırlardan sonra Emekli Sandığı’ndaki işleri ile ilgili gerekli yardımı bekleyen ricası ile devam ediyor.

“Kardeşim Davut….” diye başlayan mektubu 14,11,1990 tarihini taşıyor ve yine Berlin’den postaya verilmiş. Şöyle devam ediyor:”Mektubuna ve ilgine teşekkür ederim. Ne denli direnç göstersem de, ölüm karşısında güçsüzlüğümü üzeren atamıyorum. Biz örnek gösterilen bir aileydik. Birinin ölümü, tüm’ü sarstı. Ben şimdi, kendimi ‘yarım’ bile saymıyorum.” Öğretmenim Adnan Binyazar’ın bana göndermiş olduğu mektupları Tunceli Vecihi Timuroğlu kütuphanesine armağan ettim. Bu mektuplarla birlikte ilkokul öğretmenim Behzat Ay’ında mektubu adı geçen yerde ziyaretçilere sunuluyor.

Yukarıya aldığım mektuplarında da belirttiğim gibi, öğretmenim ve eşi evliliklerinde örnek gösterilen bir aileydi. Birbirine böylesine uyum sağlayan çift az bulunurdu. “Ölümün Gölgesi Yok” kitabı seven her insanın kitaplığında bulunması gereken bir kitap diye düşünüyor ve sevgili öğretmenimin eline, diline, yüreğine sağlık diyorum.

Sağlıklı günlerde bol okumalar diliyorum.