NERUDA’dan BİR BAŞYAPIT: EVRENSEL ŞARKI

Neruda, Şili’de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak 1904 yılında dünyaya geldi....

Neruda, Şili’de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak 1904 yılında dünyaya geldi. Annesini çok küçükken kaybetmiştir. Asıl adı Ricardo Eliecer Neftali Reyes Basoalto’dur. Çek gazeteci Jan Nepomuk Neruda’nın “Contes De La Malastrana” adlı öyküsünü bir dergide okuduktan sonra Pablo Neruda adını kullanmaya başlamıştır.

Neruda, şiirinin kaynağını belirttiği bir konuşmasında; “Şiirimin kaynağı Şili’nin doğası ve halktır. Bu iki kaynaktan yola çıkarak dünya için şarkılar söylemeye başladım ben.” der. Gerçekten de şiirlerini okuduğunuzda Şili doğası ve Şili halkı karşınıza çıkar.

İlk şiirini 7-8 yaşındayken çok erken yaşta kaybettiği annesine ithafen yazmıştır. Babasına okuduğunda şiiri nereden kopyaladığını sormuştur babası. Şiiri kendisinin yazdığını belirtince babası kızar. Çünkü şiir yazmasına karşıdır. Babasının karşı olmasına rağmen şiir yazmaya devam etmiştir. 13 yaşındayken bölge “La Manana” gazetesinde makalelere katkıda bulunmaya , 1920 yılında “Selva Austral” edebiyat dergisine “Pablo Neruda” adını kullanarak yazılar ve şiirler yazmaya başlamıştır. Artık Pablo Neruda adını resmi olarak kullanmaya başlamıştır.

İlk kitabı “Crespusculario” 1923 yılında yayınlandı. Daha sonra en tanınmış eseri olan “Yirmi Aşk Şiiri” ve “Umutsuz Bir Şarkı” kitapları yayınlandı. Bu kitaplar birçok dile çevrilmiştir. Edebiyat çalışmalarına devam ederken, bir yandan da Santiago’daki Şili Üniversitesi’nde Fransızca ve pedagoji okudu. Üniversitede okurken Dışişleri Bakanlığına iş için başvuruda bulunur. 1927-1935 arası hükümetin elçisi oldu ve Birmanya, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid’te görev yaptı.

İspanya İç Savaşı ve García Lorca’nın ölümü onu çok etkiledi ve önce İspanya sonra da Fransa’da Cumhuriyetçi harekete katılmasına neden oldu. Bu sırada şiirlerini topladığı “Kalbimdeki İspanya” (1937)) iç savaş sırasında cephede basılmıştır. Bu yüzden kitap oldukça önemlidir. 1937 yılında ülkesine dönen Neruda’nın daha sonraki eserleri toplumsal konular üzerine oluşturmuştur. (Burada yaşamı ve eserleri üzerine daha çok yazmak isterdim ancak köşe yazısı sınırlı olduğundan başlıkta belirttiğim kitabına dönmek istiyorum.)

Neruda, “Evrensel Şarkı (Canto General)” kitabını 1938 yılında kaçak durumdayken yazmaya başlar. Kitap Amerika’nın eski destansı şarkılarından hareket ederek Latin Amerika tarihini anlatan bir başyapıttır. Evrensel Şarkı 15 bölüm, 231 şiirden oluşmaktadır. Kendisi de bu kitabını bir başyapıt olarak belirtmiştir.

“Evrensel Şarkı” yayımlandıktan kısa bir süre sonra birçok dile çevrilmiştir. Kitabın bazı bölümleri yayımlanmadan önce dünya dillerine çevrilip dergilerde yayımlanmıştır. Aynı zamanda birçok kez bestelenmiştir. Bunların en tanınmışı kuşkusuz Mikis Theodorakis’in “Canto General Oratoryosu”dur.

Kitap, Kolomb tarafından keşfedilmeden önceki doğanın güzelliklerini, nehirleri, dağları, hayvanları ve bitkileri coşkulu bir dille anlattığı “Topraktaki Lamba” bölümüyle başlıyor. İkinci bölüm “Machu Picchu Dorukları” bağımsız olarak da yayımlanmış. Yayımlandıktan sonra çok beğenilmiş ve besteler yapılmıştır bu bölümden. Hatta bu bölüm, eleştirmenler tarafından “Neruda’nın dünya şiirine en önemli katkısı” olarak değerlendirilmiştir.

“Konkisdatorlar”adlı üçüncü bölümde, Amerika kıtasının sömürgeciler tarafından keşfi, yağmalanması, soygunları ve yapılan katliamları anlatır. “Kurtarıcılar” adlı dördüncü bölümde sömürgecilere karşı direnen kahramanları bize tanıtır. Ayrıca bağımsızlık savaşının destanıdır dördüncü bölüm.

“İhanet Edilen Kum” adlı beşinci bölümde hainleri, cellatları, diktatörleri, kendi çıkarı için ülkelerini satanları şiirinde işler. Bu bölümdeki şiirler Latin Amerikanın tüm ülkelerini kapsar ve Şili’nin 20. Yüzyıldaki diktatörü Videla’ya kadar gelir.

Diğer bölümlerde ise baskılara karşı direnen halk anlatılır. Diktatörlere karşı direnen işçilerde yer alır devam eden bölümlerde. “Uyansın Oduncu” adlı dokuzuncu bölümde Walt Whitman seslenir. Onu Amerika’nın vicdanı olarak görmektedir çünkü.

Nâzım’ı da unutmaz şiirinde. Onu anımsatır bir mısrada: “Sürgünlük zor zanaat, diye yazdı o gönül kardeşim” diyerek Nâzım’ı anar. Kendisine büyük bir şair olduğu söylendiğindeyse; “Biz Nâzım’ın yanında şair bile değiliz.” diyecek kadar alçak gönüllüdür.

“Ben” adlı onbeşinci bölümde yaşam öyküsünü, aşklarını, ailesini, kendisinin yaptığı bağımsızlık mücadelesini anlatır. Bu bölümün sonuna doğru “Son İstekler” başlığı altında Nâzım gibi gömülmek istediği yeri belirtir: “Yoldaşlar, Isla Negra’ya gömün beni,/tanıdığım denize karşı, gözlerimin yitirdiği/ve tekrar göremeyeceği her buruk dalga ve taş/yüzeye karşı.” 1938 yılında yazmaya başladığı “Evrensel Şarkı” kitabını 1949 yılında tamamlar.

Neruda’nın “Evrensel Şarkı” adlı başyapıtı, yayımlandıktan 70 yıl sonra Adnan Özer’in titiz çalışmasıyla Türkçe’ye çevrilmiştir. Robert Frost, “Şiir çeviride yiten şeydir.” derken, Talat S. Halman ise “Şiir çeviride ortaya çıkan şeydir.” der. Adnan Özer bu çevirisiyle Halman’ı haklı çıkarmaktadır. Özer’in yüreğine sağlık derken, kendisine bize böyle bir başyapıtı, 70 yıl sonra da olsa, kazandırdığı için okurlar adına teşekkür ediyorum.