Neden ülkece bir türlü yerimizi bulamıyoruz konusunu konuşmak istiyorum? Ortadoğu ülkesi miyiz yoksa Avrupa`lı mı? Dini köklerden dolayı Arap Yarımadasına mı, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine göre Batı`ya mı daha yakınız?
Kanunlarımız batılı ülkelerden alındı ancak dini öğretilerimiz ve İslam Dininin uzun yıllardan beri bu topraklarda kullanılan şeriatıyla ters düştü. Dini değerlerden hiçbir şeyiyle kopmak istemeyenler kendi içlerinde şeriatı ve töreyi uygularken, devletin yeni sistemiyle yaşamaya çalıştı ve yaşam çelişkileri arttı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul ve Ankara`da olan değişim Anadolu`ya çok zor yayıldı, Köy Enstitüleriyle, şehirlerden gelen haberlerle, insanların kafası iyice karıştı. Şehirli gibi yaşamak isteyenler ve imkânı olanlar göç etti etmesine ama kökleri, gelenekleri ve aile üyelerinin çoğu oralarda kaldı. Değişen Türkiye ve gelenekler birbiriyle uyumlanamadı. Kimi eskiyi, kimi yeniyi baş tacı yaptı. Gelen her hükümet de kendi refahı için halkın kaldığı arafla oynadıkça iş daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Derseniz ki, “100 sene oldu kardeşim kanunlara alışmak, öyle yaşamak bu kadar mı zor?” Onunda cevabını vereyim. Toplum için, tüm dünyaya entegre kanunlar, sadece İslam Dininin değil her dinin kurallarıyla çelişir. Dinin bakış açısıyla, 21. Yüzyılın bakışı birçok konuda aynı olamaz. Eee bir de bu durum siyasi olarak iktidar, muhalif çatışmasına dönerse işin içinden hiç çıkılmaz.
Dinin emrettiği kurallar manzumesiyle modern dünyanın gerekleri çarpışınca insanlar, işlerine geldiğinde modern kuralları, işlerine geldiğinde dini kuralları işletmeye başladılar. İslam dinine göre kadının miras hakkı belliyken, modern kurallardaki miras kavramı farklıydı mesela. Ya da İslam dininde hırsızlığın cezası belliyken, modern zamanların kurallarıyla hiç uyuşmadı. Yanlış anlamayın hangisi iyi kötü tartışmasına girmeyeceğim ama bu realiteyi göz önüne almak zorundayız.
Bu çelişkiler yaşamın her alanında kargaşaya neden oldu. Ülkemizde yoğun olan tarikat ve cemaat ortamında yetişen bir kişi, o çocukluğundan beri getirdiği gelenekleri, iş hayatında bulamadı mesela. Yine kadınlar üzerinden bir örnek vereyim, tarikatlardaki kadına bakışla, İstanbul Nişantaşı`ndaki bakış açısı farklıydı. Yetiştiği ortamda faiz haramken, çalıştığı iş yerinde maaşını faiz gelirleriyle aldı. İçi, eğitimini aldığı şekilde yaşamak isterken modern iş dünyası buna izin vermedi, ekonomik kaygılar ve hayata tutunma çabasının da etkisiyle çelişkiler ve öfke arttı. Tıpkı İslam şeriatıyla yönetilen ülkelerden, bazı baskılar sonucu kaçıp Avrupa`ya yerleşen insanların, oraların kurallarına uymak yerine, yaşadıkları yere daha ılımlı şeriatı getirme çabası gibi. Küçük küçük değişiklikler yapmaya çalışmaya, ya da kendi doğrusunu genel geçer doğru olarak kabul ettirmeye çalıştı.
20 yılı aşkın sürede iktidarda olan ve Milli Nizam Partisi, Akıncılar geleneğinden gelen Ak Partinin ülkenin yarısı belki de daha fazlası tarafından kabul edilmemesinin, ülkenin kurucu partisi CHP`nin, Ak Parti ve cenahına ulaşamamasının temel sebebi budur. (Tabii burada güç ve konum için sürekli tarlasını yağmur yağan yerlere taşıyanlardan bahsetmiyorum.) Hal böyle olunca çok bocaladık ve bocalıyoruz da. Doğulu görünümlü batılılar mı olacağız yoksa hem batıya hem doğuya yanaşarak yaşamaya mı çalışacağız, bunu hiçbir zaman bilemedik.
Sadece bizde değil Suudi Arabistan`da bile son zamanlarda yaşanan bazı gelişmeler onların da arada kaldığını gösteriyor. Şah zamanı İran ve Şah sonrası İran`da aynı çelişkiyi yaşıyor. Bir örnek de Batı’dan vereyim; Vatikan’ın Katoliklik anlayışıyla yetişen biri, Los Angeles`te gönül rahatlığıyla yaşayabilir mi?
Görünen o ki, tarihimiz boyunca buna bir karar veremeyeceğiz. Gelen hükümetlerin fıtratı gereğince bazen oraya bazen buraya sürükleneceğiz ve arafta kalmaktan kurtulamayacağız. O çok konuşulan üçüncü dünya savaş gelir ve insanların %70`i ölürse o başka. Haydi kalın sağlıcakla.