Malum hemen her sene ithalatımız ihracatımızın epeyce üstünde gerçekleşmektedir, bu üretebildiğimizden daha fazlasını tükettiğimiz anlamına gelmektedir. Ürettiğinden daha fazlasını tüketmek elbette hiçbir şekilde sürdürülebilir bir durum değildir ve eninde sonunda ortaya bir borç krizi çıkarır.
Türkiye’de de çok uzun yılardır, hatta Osmanlı döneminden bu yana Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki kısa bir süre hariç gözlemlediğimiz bu olguyu artık sorgulamamızın vakti geldi diye düşünüyorum.
Bu sorunun nedenini anlayıp ve çözüm yollarını bulmadan Türkiye’nin art arda gelen ve kronikleşen ekonomik krizlerini çözmemiz hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır.
İthal ediyoruz ya da etmek zorunda kalıyoruz çünkü ya üretmeyi en azından yeterince üretmeyi beceremiyoruz ve yahut da daha başkalarından daha pahalıya üretebiliyoruz.
Bu noktada yanıt bulmamız gereken ilk soru neden üretemiyoruz sorusudur.
Üretemiyoruz, çünkü üretmeyi bilmiyoruz; çağdaş üretici güçler ile yarışabilecek çapta üretim yapmayı bilen, nitelikli işveren ve nitelikli işgücümüz yok!
Peki, neden nitelikli işveren ve iş gücümüz yok?
Nitelikli işveren ve iş gücümüz yok, çünkü eğitim sistemimiz ve müfredatımız insanlarımıza üretim için gerekli nitelikleri kazandıracak şekilde yapılandırılmamış, ezberci, ideolojik ve dogmatik.
Çağdaş sınai üretim teknoloji, tasarım ve nitelikli organizasyon bilgisi gerektirmektedir. Teknolojiyi bilimsel eğitim, tasarımı sanat eğitimi ve nitelikli organizasyon yeteneğini ise spor eğitimi yaratır. Bizim eğitim sistemimizde bilim, sanat ve spor eğitimi çok uzun zamandır terk edildi, gerçek hayattan kopuk, üretim fonksiyonu için gerekli nitelikleri kazandırmaktan aciz, ezbere ve biat kültürüne dayalı arkaik bir modele geçildi.
İşte sorunumuzun temeli tam da burada, eğer üretebilmek istiyorsak önce üretmeyi bilen ve üretebilmek için organize olabilen insan kitlesi yetiştirmeliyiz.
Peki, bu yeterli olacak mı?
Elbette hayır, bu gerek şarttır ama yeter şart değildir, yetişen insan gücünün bu ülkede yaşamak, çalışmak ve üretmek isteyeceği toplumsal iklimin de yaratılması şarttır. Eğer bu şart yerine gelmezse nitelikli insan gücü yetiştirmeyi başarsanız dahi onları ülkede tutamazsınız beyin göçü denen olgu meydana gelir, nitelikli insanlar daha uygun toplumsal iklimlere göç eder, gider. Böyle bir durumda siz nitelikli insan gücü yetiştirmek için tüm yatırım ve masrafı yapmış, tüm zahmete katlanmış olduğunuz halde kazancı başka ülkeler, başka toplumlar elde eder.
Üretemediğimiz, üretmeyi bilmediğimiz mal ve hizmetler için ithalata mecbur olmamızı anlamak gene de mümkün ve lakin üretmeyi bildiğimiz, üretebildiğimiz halde yeterince ucuz üretemediğimiz mal ve hizmetleri ithal etmek zorunda kalmamızı anlamak çok daha zor.
Şunu biliyoruz Türkiye’de ücretler çok düşük, bu gün itibariyle net asgari ücret 265 dolar seviyesi ile Çin’in bile epeyce altında. Enerji başta olmak üzere ham ve ara malların seviyesi ise tüm dünyada hemen hemen aynı peki, bu noktada bizim ürettiğimiz ürünler niye daha pahalı kalıyor?
Bunun en önemli sebebi döviz kurlarının doğru noktada olmamasıdır. Eğer yapay baskılar yüzünden kurlar doğru noktada oluşamazsa iki ülke üretimleri arasında ciddi fiyat farkları ortaya çıkacaktır, dış ticaret dengesindeki bozulma da bunun göstergesidir. Böyle bir durumdan kurtulabilmek ve kurların doğru seviyede oluşabilmesini temin edebilmek için ilk yapılması gereken şey ise enflasyonu doğru ölçmektir. Eğer o ya da bu sebepten dolayı enflasyonu doğru ölçmüyorsanız kur seviyelerini doğru noktada belirlemek hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır.
Elbette başka etkilerde olabilir örneğin üretim teknolojiniz ve yönteminiz, kurulu kapasite seviyeniz de yanlış olabilir. Bu yüzden doğru maliyet ve sonuçta doğru fiyat oluşturulamaz. Ama bunların tüm sektörleri birden kapsaması ve kur seviyelerinden daha fazla etkili olması pek beklenemez.
Sonuç olarak üretim sorununu çözmemiz gerekir, üretim sorununu çözmeden tüketimi kısıtlayarak ithalat ihracat dengesini sağlamaya çalışmak çoğu zaman başarısızlığa uğramaya mahkûm ve kitlelere acı verecek bir seçenektir. Bu sorunu çözmenin tek sağlam yolu üretmeyi öğrenmek ve üretmeyi, daha fazla üretmeyi başarmaktır.