NAZIM OLMAK, NAZIM ÖLMEK…

15 Ocak 1902 Nazım Hikmet’in doğum günü. Çoğu zaman iyi ki bu topraklardan Nazım geçti diye...

15 Ocak 1902 Nazım Hikmet’in doğum günü. Çoğu zaman iyi ki bu topraklardan Nazım geçti diye söze başlanır. Oysa bu topraklardan Nazım geçmedi. Elliden fazla dile çevrilen şiirleriyle dünyanın dört bir yanında yaşadığı gibi ülkemizden, ülkesinden de geçmedi, kaldı. O, Selanik’te doğdu, Türkiye’de Sovyetlerde yaşadı ve Moskova’da Veysel’in dediği gibi, sadık yârinin bağrına yattı “çınar” gövdesiyle.

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,

ölürsem kurtuluştan önce yani,

alıp götürün

Anadolu’da bi köy mezarlığına gömün beni,

Hasan beyin vurdurduğu

ırgat Osman yatsın bir yanımda

ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp

kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.

Traktörle türküler geçsin alt başından

mezarlığın seher aydınlığında taze insan,

yanık benzin kokusu,

tarlalar ortamalı, kanallarda su,

ne kuraklık, ne candarma korkusu.

Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,

toprağın altında yatar upuzun

çürür kara dallar gibi ölüler,

toprağın altında sağır, kör, dilsiz.

Ama bu türküleri söylemişim ben,

daha onlar düzülmeden

duymuşum yanık benzin kokusunu

traktörlerin resmi bile çizilmeden.

Komşulara gelince,

şehit Ayşe’yle ırgat Osman,

çektiler büyük hasreti sağlıklarında

belki farkında bile olmadan.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,

öylece gibi de görünüyor.

Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni

ve de uyarına gelirse tepemde bir de çınar olursa taş maş da istemez hani.

“Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye’den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki (14 Ocak 1902; Selânik, Osmanlı İmparatorluğu- 3 Haziran 1963; Moskova, SSCB), Türk şair ve yazardır. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye’de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.

Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş; Türkiye’de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. 1951 yılında Türkiye’den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış; bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihinde iptal edilmiştir.

1963 yılında Moskova’da kalp krizi sonucu ölmüştür. Mezarı hâlen Moskova’dadır.”

Nazım için ne desek az ne yazsak yetersizdir. İnsanı ölümsüz kılan elbette yaşadığı zaman diliminde toplumda bıraktığı izlerdir. Sanat ve sosyalist mücadele adına ve olmazsa olmazı aşkları ile Nazım Hikmet asırlarca dünyanın ezilen halkları tarafından şiirleri ve mücadelesi ile yaşayacaktır.

Mücadele anlayışı, sınıf bilinci ve aşka dair yazılmış şiirleri dünya üzerindeki özellikle ezilen halkların arasında dilden dile, kulaktan kulağa yayılacaktır.

İşçilerin, öğrencilerin, köylülerin dilinde şiir, kulağında şarkı olarak dolaşırken, belki de Nazım’ın şiirleri olduğu bile bilinmeden Nazım yüreklere kazınmış olacaktır.

GÖVDEMDEKİ KURT

Sen

benim

minare boyunda çam gövdeme,

yumuşak

beyaz

bir kurt gibi girdin,

kemirdin!

Ben

barsaklarında solucan Makdonaldı besleyen

İngiliz amelesi gibi taşıyorum seni içimde!

Biliyorum kabahat kimde!

Ey ruhu lordlar kamarası kadın!

Ey uzun entarili tüysüz Puankare!

Karşımda: demirleri kıpkızıl bir şimendifer ocağı

gibi yanmak senin en basit hünerin;

yine en basit hünerin senin buzun üstünde bir

paten gibi kıvranmak!

Soğuk!

Sıcak!

Kaltak!

dur!

Yumuşak beyaz

kıvrılışlarınla beynime giriyorsun

kemiriyorsun!

Oraya giremezsin!

Onu kemiremezsin!

Yumuşak

beyaz

kıvrılışlarıyla

beynime giren kurdu

çürük bir diş çeker gibi söktüm!

Epeyce ter döktüm!

Bu sonuncuydu

bir daha olmayacak!

Bir kez daha Nazım’a, mücadelesine,

şiirlerine ve aşklarına saygıyla…

Nice 121 yıllara Nazım Usta…