Bu soruyu seçimlerde iktidarı destekleyen dar gelirli garip gurebaya soruyor ve açıkçası “ben demedim mi” deme hakkımı kullanmak istiyorum.
Bakın bir seçim daha geldi geçti, seçimlerde güldük eğlendik, bağırdık çağırdık, herkes canının çektiğine, sevdiğine oyunu verdi neticede kazanan kazandı kaybeden kaybetti.
Şimdi geldik gerçek hayata sorunlar dağ gibi, çözüm zor ve acılı.
Vatandaş oy verirken “beni seçerseniz ekonomik sorunları çözerim, refahınız artar, hayatınız daha kolaylaşır” diyenlere baktı, bu noktada kime inandıysa gitti mührü ona bastı.
Seçimler bitince kazın ayağının hiç de göründüğü gibi olmadığı ortaya çıktı.
Seçimler gelip geçtikten sonra başlayan zam yağmuru, hatta ne yağmuru zam tufanı ile karşılaşan emekli, dul, yetim ve ücretlilerden oluşan dar gelirli ahali resmen şoka girdi.
Eeee olacağı bu değil miydi?
Ne bekliyordunuz?
- Milyonlardan toplanıp milyonerlere dağıtılan KKM ödemeleri nasıl yapılacaktı?
- Dokuz milyon Suriyeliye bakmak için gerekli olan para nereden bulunacaktı?
- EYT ödemelerinin kaynağı neydi?
- Yap İşlet Devret kapsamında yapılan köprü, otoyol, demiryolu, havaalanı ve hastanelerin dövize endeksli ödemeleri nasıl yapılacaktı?
- Ama yol yaptı derken bunu hiç düşünmediniz mi?
- Yol yaptıysa bunu iktidar politikacıları cebinden yapmadı herhalde değil mi eninde sonunda fatura halka çıkmayacak mıydı?
- Depremde yıkılan şehirleri yeniden inşa etmek için gerekli para nereden gelecekti?
- İtibardan tasarruf edilmez gerekçesiyle inşa edilen bin odalı sarayların, binilen lüks uçak ve arabaların parası kimden çıkacaktı?
Elbette tüm bunların bedelini halk ödeyecekti.
Sonuçta halk nasıl öder?
Halk vergi vererek ve devletin hizmetlerini zamlı fiyattan satın alarak öder elbette.
Yaşananlara bakınca Özal’ın zamanında dediği “ben seçim öncesi zam yapacak kadar aptal mıyım?” sözü aklıma geliverdi…
Anlaşılan o ki bu iktidar da Özal gibi halkın balık hafızalı olmasına güveniyor!
Bakın iktidar bunun benzeri davranışları daha önce de defalarca yaptı, seçim öncesinde seçim ekonomisi uyguladı ve zamları seçim sonrasına erteledi.
Seçimden önce kaşıkla verdiğini, seçim sonrası hep kepçe ile geri aldı.
Bu seferde farklı olacağını düşünmek için rasyonel bir sebep yoktu ve farklı da olmadı.
En nihayetinde asgari ücrete ve memurlara yapılan zam daha ele geçmeden buharlaşıverdi.
Birde vergi ve harçlara yapılan zam bunun üstüne bindi ki sorma gitsin.
Üstelik dolaylı vergiler ciddi oranda artırıldı mal ve hizmetlere uygulanan yüzde 8’lik KDV dilimi yüzde 10’a, yüzde 18’lik KDV dilimi ise yüzde 20’ye çıkarıldı. Yurt dışı cep telefonu kayıt ücreti 20 bin oldu, pasaport dâhil harçlarda ise yüzde 50 artışa gidildi.
Malum KDV son tüketiciden yani halktan tüketim üzerinden alınan bir dolaylı vergidir. Milyonerde fakir fukara, garip gureba da aynı miktar vergi öder ki bu en adaletsiz vergi biçimidir.
Ama dert adaleti sağlamak değil ki dert güçlüden ve zenginden yana bir siyaset gütmek, güçlüden ve zenginden yana bir ekonomik düzen tesis etmek, dert böyle olunca da adaleti sağlamak, ülkeyi kalkındırmak ve refahı artırmak kimsenin umurunda olmuyor elbette…