Mustafa Kemal Paşa Yılbaşında Almanya’da

“1917, halkların yorulduğu yıldı. ”

Fransız Tarihçi Pierre Renouvin

İlk Cihan Harbi günleri. Almanlarla birlikte bu savaştayız…

Alman İmparatoru II. Wilhelm, Osmanlı topraklarını üst üste ziyaret etmiş, sıra bizim padişaha

gelmiştir. Ancak o günlerde tahta olan Sultan Reşat böylesi uzun bir seyahate çıkacak kadar

kendini iyi hissetmemektedir. Yerine Şehzade Vahdettin’in gitmesine karar verilir.

Ziyaret Alman ordusunun durumunu yerinde görmek için yani askeri amaçla yapılacaktı. Bir

askerin heyette bulunması gerekliydi. Almanların özellikle Gelibolu’dan çok iyi tanıdıkları

Mustafa Kemal Paşa’nın heyete dahil edilmesi uygun bulundu.

Heyette kimlerin olacağı Almanya’ya bildirildi. Şehzadeyle birlikte Anafartalar Kahramanı olarak

anılan Mustafa Kemal Paşa’nın da gelecek olması Alman komutanlar arasında eminim büyük bir

merak ve heyecan uyandırmıştı. Yaşananlar hatırlandığında bu gelişin şaşkınlıklara da yol açtığını

ekleyebiliriz.

Mustafa Kemal Paşa, tahmin edilenden çok gençtir ve gerek planlara bakarak gerekse cephede

durumu inceleyerek hatta ağaca çıkıp muharebe düzenini gözlemleyecek ve net yorumlar

yapacaktır.

İlk karşılaşma ve şaşkınlık anı

Kayzer II. Wilhelm ve hemen yanında Alman Orduları Başkomutanı Mareşal von Hindenburg diğer

komutanlarla birlikte heyeti karşılarlar. Türk askeri pek çok cephede Alman komutanlarla birlikte

çarpıştığından başta Mustafa Kemal’i büyük veya küçük rütbedeki pek çok Alman subayı

cephede tanıma gerek idari gerekse askeri sevk ve idare etme konusundaki yeteneklerini yerinde

görme şansı bulmuştur. Bu satırların yazarı, eminim okuyucu olarak siz de aynı fikirdesinizdir,

onu tanımak gibi eşsiz bir deneyim şansı yakalamış Alman subayların, Almanya’daki dostlarıyla

bu deneyimleri mutlaka paylaştıklarını düşünüyor.

Yanında imparator, Hindenburg ilk karşılaşmada yüksek sesle, Mustafa Kemal Paşa’yı gösterir ve

‘İşte o!’ dercesine,

“On altıncı kolordu, Anafarta” der.

Bakışlar Mustafa Kemal Paşa’ya dönmüştür. Biraz da mahcubiyetle başını önüne eğer. Bu kez

imparator devreye girer ve kafalardaki soru işaretini gidermek için olsa gerek,

“Siz 16. Kolordu komutanlığını yapmış, Anafartalar’ı yapmış olan Mustafa Kemal değil misiniz?”

diye sorar.

Alman heyeti Anafartalar Kahramanının Almanya’da olduğundan artık emindir. Ancak yaşı ve

rütbesini düşününce kafası karışanlar da olacaktır.

Karşılarındaki Atatürk olunca kafa karışmaması olanaksızdı!

Bu adam, cihan savaşı sonunda kendileriyle birlikte yenilgiyi kabul eden, barış anlaşmasının

aksine başkenti ve önemli kentleri işgal edilen ve ordusu terhis eden bir ulusu, bir vapurla gittiği

Samsun’dan Ankara’ya varana dek bilinçlendireceğini, top yekûn savaşa sokacağını, birkaç yıl

içinde bütün savaşları kazanıp, düşmanı denize dökeceğini elbette bilemezlerdi. Askerlik

dehasının yanında sivil olarak da yapacakları ayrı.

O günlerde Almanların başkomutanı olan Hindenburg da ülkesinin cumhurbaşkanı olarak

bunların tümüne şahitlik edecektir. Almanya’da savaş günlerinde ziyaret sırasında başlayan

tanışıklık ölümüne de dostlukla devam edecekti…

Kafa karışıklığı

Heyetteki komutanlardan, en azından bazılarının kafa karışıklığı yaşadığını ilerleyen günlerdeki

bir sohbetle anlamak mümkün.

Alman ordusu cephe hattında, yerinde görülmüş, Mustafa Kemal Paşa’nın net bir şekilde yaptığı

eleştiriler kabul edilmiştir. Dönüş yolunda o günkü heyetteki Alman subayların başındaki General

Süsskind daha fazla dayanamaz ve sorar,

“Siz Vahdettin’in yaveri misiniz?”

“Hayır” yanıtını alır.

Süskind merakını yenme azmindedir ve bu genç komutanın anca bir alaya kumanda etmiş

olabileceğini düşünür. Bu noktada bir askerlik bilgisi verelim! Alay, taburun büyüğü birliklere

verilen isimdir, 1,300-3,000 askerden oluşur. Eh, bu genç Türk komutan da buraya gelmeden

önceki başarıları olsa olsa alay komutanı olarak elde etmiştir diye düşünür. Düşünmekte de

haklıdır. Mustafa Kemal Paşa kendisinden nerdeyse 30 yaş küçüktür ve kendisi kolordu

komutanıdır.

Hemen askerlik bilgisi konusuna dönelim ve alaydan devam edelim! Alayın büyüğü tugay, onun

da büyüğü, işte General Süsskind’in komuta ettiği tümendir. Süsskind birlikleri atlamadan sorar.

Bunun ardını Mustafa Kemal Paşa’nın anlatımıyla aktaralım…

“Beni mazur görünüz, ben kolordu komutanıyım. Sizin babanız yaşındayım. Lütfen son kumanda

ettiğiniz kuvveti söyler misiniz?”

Bu temiz kalpli adamı meraktan kurtarmak istedim.

“Fırka ve kolorduya komuta ettikten sonra, ordulara kumanda etmiş bir arkadaşınızım. ”

Bu cevap Alman kolordu komutanını benim hiç tahmin etmediğim bir şekilde duygulandırdı.

“Affedersiniz, biz şimdiye kadar size yanlış hitap ediyormuşuz, demek siz ekselanssınız. ”

Alman ordusunda kolordudan büyük kuvvetlere komuta edenlere ‘ekselans’ denildiğini de ilave

etti. Bu güzel kalpli askerin misafirlik süresinin sonuna kadar yaş meselesini unutarak, bize çok

saygılı muamele ettiğini zikretmek isterim.

Fransa

Atatürk’ün bu ziyaret sırasında uğradığı veya kaldığı yerlerin bir rotası çıkarıldığında, ilginç ama

Fransa’dan da bir adres rota içinde yer alır…

Mustafa Kemal Paşa’nın ağaca da çıkıp durumu yakından gördüğü o günün ardından orta çağdan

kalma bir şatoda kalınacaktır. Kayzer döneminde restore edilen bu şato Hohkönigsburg

Şatosu’dur.

Hohkönigsburg Şatosu, Kaynak: fr.wikipedia.org/wiki/Ch%C3%A2teau_du_Haut-

Koenigsbourg#/media/Fichier:Schlatter_Haut-Koenigsbourg_CE_5966_mb.jpg

Alsace-Lorraine (Almanca: Reichsland Elsaß-Lothringen), günümüz Fransa'sında bulunan Alman

İmparatorluğu'nun bir bölgesiydi. 1871'de, Fransa-Prusya Savaşı sırasında Almanlar tarafından

işgal edilmişti. Frankfurt Antlaşması'nda resmen Alman İmparatorluğu'na devredildi. Fransızların

bölgenin kaybı konusundaki kızgınlığı, I. Dünya Savaşı'na katkıda bulunan faktörlerden biriydi.

Alsace-Lorraine, Almanya'nın savaştaki yenilgisinin ardından Versay Antlaşması'nın bir parçası

olarak 1920'de resmen Fransa'ya geri verildi. Bu noktada Mustafa Kemal Paşa’nın ağacın üzerine

çıkıp gördüğü manzara karşısında yaptığı yoruma son derece uygun düşecek bir sonuçla,

anlaşmadan önce, 1918'de Fransızlar tarafından ele geçirilecekti. Çünkü Mustafa Kemal Paşa

Fransız ve İngiliz kuvvetlerinin arkasında ihtiyat birliklerinin de olduğunu kendisinden önce ağaca

çıkan genç subay gibi görmüş ve Almanların benzer bir hazırlığı olmadığını öğrenmişti…

Bugün Fransa topraklarındaki (Chateau du Haut-Koenigsbourg) bu şatonun ziyaretçi defterindeki

imzalardan Vahdettin ve Mustafa Kemal Paşa’nın yanında Şehzade Ömer Faruk’un da heyette yer

aldığını anlıyoruz.

Kaynak: Karanfil Dergisi, Ekim 2024, Sayı 1, Haluk Oral, ‘Bir seyahatin ardından’, s. 38 (Ali

Başaran Arşivi’nden)

Son Halife Abdülmecit’in oğlu olan Şehzade Ömer Faruk, Viyana ve Postdam’da askeri eğitim

almış, Alman ordusunda subay olarak savaşa da katılmıştı. Millî Mücadele döneminde Meclis

babasını Ankara’ya çağıracak, o da Ömer Faruk’u gönderecekti. Bu karar, fotoğrafını gördüğünüz

şato defterinde altında imzası olan Mustafa Kemal Paşa’dan kabul görmeyecekti…

Noel ve ardından yılbaşı

23 Aralık 1917 tarihi Pazar günüydü…

Heyet bir gün önce, gece yarısı Essen’den hareket etmiş, öğleden önce, saat 11 sularında

Friedrich Strasse Garı’na varmıştı.O gün ve gelecekteki dostlukların başlangıcı günler yaşanırken heyet incelemelerini

tamamlamış, bir anlamla dönmeden önce nezaket ziyaretleri yapılacak, dinlenilecekti. Bunun

için Almanya’daki son durak başkent Berlin olacaktır…

Almanya’nın en önemli otellerinden biri olan Adlon Otel’de her konuk için ayrı bir oda ayrılmıştı.

24 Aralık Pazartesi…

Malum Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde İsa'nın doğumunun kutlandığı Hıristiyan bayramıdır. O

güne dair yazılanlarda Berlin’de Noel heyecanı yaşandığını, Berlinlilerin savaşa rağmen, Noel’i

eğlenmek için bir fırsat olarak değerlendirdiklerini okuyoruz. Otel de çamlarla süslenmiş.

Berlin’in özellikle kent merkezinin de bu süslemelerden nasibini aldığı muhakkak. Bizim heyet de

Berlin’de kendilerine tahsis edilen araçlarla yaptıkları gezintilerde ve yürüyüşlerde renkli

görüntülerin içinde bulunacaklardır…

Noel’den bir gün önce, 24 Aralık 1917 Pazartesi akşamı, Berlin Büyükelçisi İsmail Hakkı Paşa,

konuklar şerefine Büyükelçilikte bir yemek verir. Üst rütbeli generaller ve Dışişleri Bakanlığı’nın

ileri gelenlerinin davet edildiği yemek, geç saatlere dek, dostlukları pekiştirecek şeklide

sürecektir.

Noel’den bir gün önce verilen yemeğin Noel ile ne kadar ilgisi olduğunu kestirmek güç. Çünkü

bizim heyet, sadece Berlin’de değil tüm Almanya ziyareti boyunca yemeklerde yalnız bırakılmıyor,

onlar için bir anlamda ziyafet sofraları kuruluyor. O akşam da bizimkiler bir anlamda teşekkür

yemeği veriyorlar.

31 Ocak ve 1 Ocak…

O gün Almanlar için 1918 yılının yılbaşı günüydü. Anılarda Berlin’de yılbaşı kutlamalarına dair bir

nota rastlamadım.

Mustafa Kemal Paşa, yeni yılın ilk günü (1.1.1918) Cevadzâde Kâmil Bıçakçı ile Berlin’de

Ertesi gün, 1 Ocak 1918 Salı günü, tam 8 sene sonra bugün (26 Aralık 1925, 698 sayılı kanunla

miladi takvim kabul edilecek ve 1 Ocak 1926'dan itibaren miladi takvim kullanılmaya

başlanacaktı) bizim için de yeni yılın başlangıcı olacaktı ama heyetin Almanya’da olduğu o

günlerde böyle bir anlam taşımıyordu. Önceki akşam ve bu sabahın yılın diğer günlerinden bir

farkı yoktu ve dönüş hazırlıkları sabahtan başlamıştı…

Otel çalışanlarına hediyeler verildi. Özel vagon için yiyecekler alındı. Savaş nedeniyle ciddi bir

ekmek sıkıntısı yaşanıyordu ve biz Türkler için ekmek önemliydi. Yıllar sonra Kore’ye giden

gemideki askerlerimiz geldi aklıma! İskenderun Limanı’ndan hareket eden Amerikan askeri

gemisindeki Amerikalı aşçılar, Türk askeri için kazan kazan yemek kaynatıyordu ama bir sorun

vardı! Bizim asker bolca ekmek istiyordu. Amerikalılar her şeyi hesaplamış ama bu ayrıntıyı

düşünmemişlerdi. Yola çıktıktan kısa bir süre sonra ekmek bitecek, askerin bol kepçe yemeklerin

yanında patatesle idare etmesi gerekecekti…

Berlin’den hareket edecek özel vagonda ekmek sıkıntısı yaşanmaması için, dışişleri yetkilileri ve

otel çalışanlarının özel gayret sarf edecekti…

Türkiye Büyükelçisi İsmail Hakkı Paşa, Türk Askeri Delegesi Ziya Paşa ve Askeri Ateşe Albay

Cemil Bey ile elçilik mensupları heyeti uğurlamak için gardaydılar. Almanlar da imparator adına

Baron von Süssing, diğer generaller ve dışişleri yetkilileriyle uğurlamak için gelmişlerdi.

Vahdettin askeri birliği selamladı, ardından uğurlamaya gelenlerle tokalaşarak konukseverlikleri

için teşekkürler etti. Bir de imparatora teşekkür ve veda mesajı iletti.

Özel vagon saat 20’de, son durak İstanbul olacak şekilde Viyana’ya doğru hareket etti.

4 Ocak 1918 Cuma günü saat 16’da vagon İstanbul’a vardı…

Kaynaklar

*Uğur Berk Kalelioğlu, Mustafa Kemal Atatürk’ün Almanya Seyahati, Gece Kitaplığı, 2022,

Ankara.

* ‘Château du Haut-Koenigsbourg’, fr.wikipedia.org/wiki/Ch%C3%A2teau_du_Haut-

Koenigsbourg

* Mehmet Önder, ‘Atatürk’ün Almanya Gezisi’, atamdergi.gov.tr/tam-metin-pdf/568/tur

* Haluk Oral, ‘Bir Seyahatin Ardından’ , Karanfil Dergisi, Sayı 1, Ekim 2024.

Seyahatin detaylı anlatımı için yazarın SONSÖZ yazılarına göz atılabilir…

* Necati Yalçın, ‘Mustafa Kemal Paşa’nın Veliaht Vahdettin ile Almanya Seyahati – I’,

https://sonsoz.com.tr/makale/18438612/necati-yalcin/mustafa-kemal-pasanin-veliaht-

vahdettin-ile-almanya-seyahati-i

* Necati Yalçın, ‘Mustafa Kemal Paşa’nın Veliaht Vahdettin ile Almanya Seyahati – II’,

https://sonsoz.com.tr/makale/18508314/necati-yalcin/mustafa-kemal-pasanin-veliaht-

vahdettin-ile-almanya-seyahati-ii

* Necati Yalçın, ‘Mustafa Kemal Paşa’nın Veliaht Vahdettin ile Almanya Seyahati – III’,

https://sonsoz.com.tr/makale/18550386/necati-yalcin/mustafa-kemal-pasanin-veliaht-

vahdettin-ile-almanya-seyahati-iii

* Necati Yalçın, ‘Mustafa Kemal Paşa’nın Veliaht Vahdettin ile Almanya Seyahati – IV’,

https://sonsoz.com.tr/makale/18651590/necati-yalcin/mustafa-kemal-pasanin-veliaht-

vahdettin-ile-almanya-seyahati-iv

* Necati Yalçın, ‘Mustafa Kemal Paşa’nın Veliaht Vahdettin ile Almanya Seyahati – V’,

https://sonsoz.com.tr/makale/18672669/necati-yalcin/mustafa-kemal-pasanin-veliaht-

vahdettin-ile-almanya-seyahati-v