Musluk Kuru, Bahane Bol

Artık hangi şehirde yaşarsan yaşa, musluktan su gelmeyince hep aynı soru dönüyor: “Bu sefer neden gitti?” Bir gün “arıza var” diyorlar, ertesi gün “barajlarda su kalmadı.” Ama olan hep vatandaşa oluyor. Elinde bidonla sokağa inen de biziz, kovayla duş alan da, bulaşığı yarıda kalan da.

Şimdi bir düşünelim… Gerçekten kuraklık mı bu, yoksa yönetememek mi?

Yağmur az yağdı, tamam. Ama suyun geldiği borular kırık dökük, arıtma tesisleri eskimiş, altyapı yıllardır aynı.

Yağmur yağsa bile suyun yarısı toprağa değil, boşa gidiyor.

Bir taraf sele teslim olurken, diğer taraf damla suya hasret.

Bu nasıl iş?!

Her yıl aynı tablo: “Tasarruf edin!” deniyor.

E iyi de, biz zaten musluğu kısmaktan ellerimizi sabunlayamıyoruz ki!

Tasarruf sadece vatandaştan bekleniyor, ama barajın başında, vananın ucunda kimse hesap vermiyor.

Bir bakıyorsun belediye arıza diyor, öbür gün “kuraklık etkili” deniyor.

Bizim musluk yine kupkuru.

Sanki kaderimiz olmuş gibi: Susuzlukta bile açıklama birliği yok.

Suyu konuşmak bu ülkede hep bir lüks gibi.

Halbuki en temel şey.

Ekmekten bile önce gelir su, çünkü su olmadan ne tarlada ürün olur ne sofrada huzur.

Ama işte birileri bunu hâlâ “geçici sıkıntı” diye geçiştiriyor.

Geçici dedikleri şey yıllardır sürüyor.

İzmir’de insanlar gece nöbet tutar gibi su bekliyor, Bursa’da barajlar dipte, Ankara’da kesinti uyarıları neredeyse haftalık hale geldi.

Her şehirde aynı ses: “Artık yeter!”

Kuraklık elbette var, ama bu kadar hazırlıksız olmak da kuraklıktan değil, umursamazlıktan.

Her yağmur duasından önce biraz da vicdan duası etmek gerekiyor sanki.

Çünkü asıl kuraklık toprakta değil, karar vericilerin aklında.

Suyu yönetemeyen bir sistemde yağmur bile yağsa çare olmuyor.

Biz hâlâ aynı noktadayız:

Musluğu açıyoruz, su yerine hava akıyor; sonra biri çıkıp “vatandaş bilinçsiz” diyor.

Herkes birbirini suçluyor, kimse sorumluluk almıyor.

Sanki su kendi kendine kaçmış gibi!

Susuzluk kader değil, ihmalin sonucu.

Bir ülke düşün; denizi var, gölü var, nehri var ama musluğundan su akmıyor.

İşte en büyük trajedi bu.

Kuraklık mı, arıza mı bilmem ama ortada çok büyük bir **umursamazlık** var.

Bir damla suyun değerini anlamak için her şeyi kurutmayı mı bekleyeceğiz?”