MÜLKİYET HAKKI

Mülkiyet Hakkı insan hakları evrensel beyannamesi ile koruma altında olan temel bir insan hakkıdır.

Sadece bu kadar da değil Mülkiyet hakkı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile temel bir hak olarak tanımlanmış çok önemli bir vatandaşlık hakkıdır.

Bu hakka siyasi amaçlar ile keyfi olarak el uzatılması ise hiçbir şekilde kabul edilemez.

Bakınız insan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında mülkiyet hakkı şu şekilde tanımlanmaktadır:

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ

Madde 17:

1. Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkını haizdir.

2. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

XII. Mülkiyet hakkı

Madde 35:

Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.

Bugün bir insan ve vatandaşlık hakkı olarak sahip olmayı çok sıradan gördüğümüz mülkiyet hakkı sıradan insanlar için öyle çok da kolay kazanılmış bir hak değildir. Binlerce yıl boyunca bir çok sıradan insan bırak taşınır ya da taşınmaz mallar üzerinde mülkiyet sahibi olmayı özellikle köle sınıfına mensup insanlar kendi bedenlerinin bile mülkiyetine sahip olamamıştır.

Merak edenlerin uygarlık tarihi boyunca mülkiyet hakkının nasıl evrildiğini ufak bir Google araması ile kolayca öğrenebileceğini bildiğim için burada uzun uzadıya yazıp açıklama gereği duymuyorum. Sadece şunu biliniz sıradan insanlar yaşadıkları ve üretim için kullandıkları menkul ya da gayrimenkul mallar üzerindeki mülkiyet hakkını çok uzun ve kanlı bir mücadele sonucunda kazanabilmiştir. İnsanların kendi bedenleri ve emekleri üzerindeki mülkiyet haklarının kazanılması ve köleliğin kaldırılması ise apayrı ve çok daha uzun bir konudur.

Gelelim bu konuyu neden açtığıma:

Biliyorsunuz son olarak Merdan Yanardağ hakkında casusluk suçlaması ile bir gözaltı işlemi yapıldı. Yargı makamları böyle takdir ettiyse denebilecek fazla bir şey yok amma ve lakin bu gerekçe ile Tele1 Tv’ye el koymak, kayyum atamak da ne oluyor? Bu başlı başına çok ama çok tuhaf bir karar değil mi?

Öncelikle şunu söyleyeyim çağdaş hukukun temel ilkesi: Suç ve cezanın kişiselliği ilkesidir.

Tuhaflık şurada: Merdan Yanardağ’ın casusluk yaptığına inanmak mümkün değil ama daha ifadesi bile alınmadan Tele1 kanalının yayın hakkına sahip olan şirket TMSF’ye devredildi ve şirkete kayyum atandı!

Daha ifadesi bile alınmamış bir kişiyi hüküm kesinleşmeden suçlu ilan edip, peşin peşin cezalandırmak çağdaş hukuk açısından kabul edilebilir mi?

Dahası bakınız olmaz ama velev ki Merdan Yanardağ suçlu olsa bile şirket ayrı bir tüzel kişilik ve dahası şirketin hissedarı da ayrı bir gerçek kişi. Merdan Yanardağ’ın suçu varsa bile bu suç gerekçesiyle velev ki oğlu olsa bile başka bir insanın şirketine el konulabilir mi?

Böyle bir el koyma çağdaş hukukun temel ilkesi olan suç ve cezanın kişiselliği ilkesinin çok ağır bir ihlali değil midir?

Buradan bu ülkeyi yönetenlere seslenmek istiyorum; mülkiyet hakkının böyle ağır bir şekilde ihlal edilmesi ve çağdaş hukuk ilkelerine aykırı olarak alınan kararlar bu ülkede zaten çok ama çok zayıflamış bulunan güven unsurunu tamamen yerle yeksan edecektir.

Güvenin yerle yeksan olması ise ekonomi başta olmak üzere tüm kamusal alanlara çok ağır bir darbe vurmak olacaktır.