Şimdi başlığı görünce bazı aklı evveller sadece siyasetten bahsettiğimi sanabilirler ama sanmasınlar lütfen. Derneklerde de, kooperatiflerde de, apartman yönetimlerinde de, spor kulüplerinde ve daha birçok alanda muhalefet kavramı yaşar. Hiçbir iktidar muhalefeti sevmez. Sayar, söver, döver, ötekileştirir, hatta şiddet bile uygular, muhalefetten korkar. Peki neden? Akçeli işlerde yolsuzluk yapmıştır o yüzden korkar, iktidarı olduğu topluluğu bitirmeye yönelik hareket ediyordur o yüzden korkar, kendisine, yakınlarına ya da yandaşlarına rant alanı açmıştır, onları ihya etmiştir o yüzden korkar. Özetle muhalefetin denetleme görevinden korkar, saklayacak bir şeyleri vardır da ondan korkar. İktidardan düşünce, suçlanmaktan, yargılanmaktan, hüküm giymekten korkar.
Peki, gelelim asıl soruya… Muhalefet, sadece bahsi geçen kurumu daha iyi hale getirmek için mi muhalefet eder? Çoğunlukla hayır. Bir gün iktidara gelmek, iktidarın yediği pastayı sadece kendi yemek, kırıntılarını kendi yandaşlarına yedirebilmek, gücü eline geçirmek ve giderek güçlenmek için muhalefet eder. Bu bir kısır döngüdür senelerce sürüp gider. Kaybedenler; filler tepişirken ezilen çimenlerdir.
Kendimi de için kattığım zavallı çimenler, arada bir ses çıkartır; “yapmayın efendiler, birbirinizle gidin ötede tepişin, bari müddet nefes alalım” der demesine de sonuç değişmez. Öyle bir gün gelir ki, iktidarlar galibiyetlerini o kadar perçinlemişlerdir ki, muhalefeti dizayn etmeye başlarlar. Türlü baskılar ve türlü sebeplerle muhalefeti içten çökertmek için onlardan gözükmeyen ama onların çalışanı gibi davranan muhalefet mensuplarını saflarına katarlar. Kifayetsiz muhterisler, muhalefet içinde gittikçe güçlenir ve muhalefetin iktidarını ele geçirirler. Biz çimenler “sanırım iyi şeyler olacak” diye düşünmeye başlarız -Ah biz zavallı çimenler- tam umutlandığımız anda o kadar sert bir balyoz iner ki kafamıza bir daha toparlanamayız.
Güç zehirlenmesi yaşayanlar ve gücün etrafında az da olsa pay almak için uçuşan diğerlerinden ibaret haline gelen ortamda, biz yeşil kalmak için mücadele etmeye devam ettikçe yoruluruz. Ezilmekten yorulanlarımızdan bazıları, solar giderken, bazıları “yeter artık” diyerek gücün etrafında yer almak için hamle yapar ve “onlardan” oluverir. Hayatın gerçeğidir bu. Ne ezilmekten yorulana kızabilirsin ne de gücün yanında saf tutmaya başlayana.
Oysa olması gereken; hiçbir ama hiçbir bahaneye yer bırakmadan ve iktidar hırsı için değil kurumun selameti açısından olaya yaklaşmak, yapılan kötülükler varsa, çimenlere konuyu doğru anlatmak, adalet ve demokrasi yoluyla iktidarla mücadele etmektir. Hatta gün gelip iktidara gelinirse, onların yaptığı hatalardan ders alıp bir daha tekrarlamamaktır. Demokrasi ve adalet kalmadıysa ne olur derseniz eğer; bir Gökbörü reçeteyi yıllar önce yazmıştır, “İktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Haydi, kalın sağlıcakla.