MİLLİYETÇİ SİYASET OTORİTER VE MİLİTARİST OLMAK ZORUNDA MI?

Mustafa Kemal Atatürk her şeyden önce bir Türk milliyetçisi ve Türk Milletini egemenlik hak ve özgürlüklerine kavuşturan önderdi, bu yüzden Türk Milleti onu çok sevmiş ve çok saymıştır dahası sonsuza kadar da minnet duyacaktır.

Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet Halk Partisi ise Türk Milliyetçiliği ilkesi etrafında örgütlenmiş, Cumhuriyetimizi Türk Milliyetçiliği esasında bina etmiş bir kurucu partidir fakat ne yazık ki bu partide zaman içinde bazı savrulmalar yaşanmış ve açıkça söylemek gerekirse Atatürkçülüğü dilinden düşürmeyen bu parti kurucu rotadan çıkmıştır.

Ayrıca zaman içinde, özellikle de 2. Dünya savaşı sonrasında milliyetçilik Hitler manyaklığı ile özdeşleştirilmiş, yanlış anlamalara konu olmuş ve neticede kafalar bulanmıştır.

Ben epeyce uzun bir zamandır bu fikri bulanıklığı ortadan kaldırmak ve Atatürk’ün milliyetçilik anlayışını anlatmak için çabalıyorum, bu makalemi de lütfen bu gözle okuyunuz.

Milliyetçilikten yahut da milliyetçi siyasetten bahsedildiğinde birçok kişinin zihninde otoriter ve militarist bir rejim canlanır, milliyetçiliği insanlar hemencecik militarizm ve totoliter rejimler ile bağdaştırır.

Akla filmlerde izlediğimiz Hitler’in Nazi üniforması içinde ki SS subayları yahut da Mussolini’nin kara gömleklileri gelir.

Burada Atatürk eşsiz bir örnek teşkil eder; çok ama çok başarılı bir asker olan Mareşal Mustafa Kemal sayısız savaşlarda hakkı ile giydiği üniformasını çıkarmış, devleti bir sivil olarak kurmuş ve yönetmişken altı üstü bir onbaşı olan Hitler devletin başına geçince üniforma giymiştir, ne kadar farklı iki duruş değil mi?

Hâlbuki milliyetçilik bir milletin egemenlik haklarını savunmayı ilke edinmiş siyaset biçimidir. Milletin egemenlik haklarından bahsettiğimiz bir yerde egemenliğin bir kişi, bir sınıf yahut da bir hanedan tarafından kullanıldığı, onun tekelinde olduğu monarşi yahut da diktatörlük rejimlerini savunmak mümkün müdür?

Tarihin gördüğü en ceberrut, en militarist diktatörlükler milliyetçiliği reddeden ve kendilerini enternasyonalist olarak tanımlayan SSCB ve Çin’de görülmedi mi?

Tarihe savaşlar, işgaller ve sömürgecilik ile geçen birçok kral, çar, padişah ya da imparator milliyetçi bir siyaset mi gütmekteydi, bunlardan hangisi milli egemenlikten bahsetti?

İnsanlık tarihine bir zulüm abidesi olarak kazınan haçlı savaşları yahut da engizisyon mahkemeleri milliyetçi bir siyasetin eserleri miydi?

İşin açığı otoriterlik ve militarizm ile milliyetçi siyasetin illiyet bağı her zaman dini yahut da sınıfsal siyasetten çok daha az olmuştur.

Üstüne üstlük egemenliğin millete ait olmasını savunan milliyetçi siyaset milletin üstünde bir kişi, sınıf ya da hanedanın herhangi bir şekilde otorite kurmasını kesin bir dille reddetmek zorunda olan bir siyasettir.

Milliyetçi siyasette milletin hiçbir ferdi diğer fertlerin sahip olmadığı bir iktidar ayrıcalığına yahut da imtiyazına sahip olamaz.

Aynı şekilde bir milletin içinde bulunan ve sosyolojide sınıf olarak tanımlanan insan topluluklarından da hiç biri de diğerine karşı hukuki, siyasi ya da ekonomik bir imtiyaz ya da ayrıcalığa sahip olamaz.

Milliyetçi siyaset iktidar imtiyazını elinde tutan ve egemenliği milletin izni, seçimi ve denetimi olmadan kullanan bir liderliğe de karşı olmalıdır.

Esasında kendine milliyetçiyim diyen birçok siyasi hareket ve şahsiyet aslında milliyetçi değil milliyetçi dünya görüşünü kullanan, istismar eden ve aslında millete de saygısı olmayan figürlerdir.

Arkadaş milliyetçiliği savunuyorsan önce milletin egemenlik hak ve özgürlüklerinin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesine saygı göstereceksin.

Millet egemenliğini ancak kendi seçtiği ve denetlediği temsilciler vasıtası ile yahut da doğrudan kullanabilir ve bu rejiminde adı demokrasidir, bu yüzden de milliyetçi siyaset yapanlar muhakkak ki demokrasiyi savunmak zorundadır.

Eğer milli menfaatlerin korunmasından bahsediyorsak milliyetçilik salt geçmişi ile övünen ve geçmişe öykünen değil, geleceği planlayan bir siyaset olmak zorundadır çünkü geleceği planlayıp geleceğe uyum sağlamadan bir milletin hak menfaatlerini korumak da asla mümkün değildir.

Bir milletin menfaatlerini koruyabilmek için neyin gerekip neyin gerekmediğini açıkça ortaya koymak lazımdır buna göre;

Milli menfaatleri korumak için militarist bir rejim gerekir mi?

Elbette hayır!

Bir milletin hak ve menfaatlerini korumak için elbette iyi bir askeri organizasyon ve güce sahip olması gereklidir, lakin bu askeri gücün milli egemenliği vesayet altına aldığı militarist bir rejim milliyetçi siyaset açısından asla kabul edilemez.

Milli menfaatleri korumak için teokratik bir organizasyon gerekir mi?

Elbette hayır!

Bir milletin milli egemenliğine sahip olması o milletin yasalarını kendisinin yapmasını, yöneticilerini kendisinin seçmesini ve denetlemesini gerektirir. Milletin yasa yapmasının önüne kayıtlar koyan ve ilahi bir kaynaktan geldiğini iddia ettiği kendi yasalarını dayatan herhangi bir teokratik organizasyon milliyetçi siyasetin asla kabul edemeyeceği bir yapıdır. Aynı şekilde milletin egemenliğini kullanmak için seçeceği temsilci ve yöneticileri teokratik bir organizasyonun vesayet altına alması da milliyetçi siyaset açısından asla kabul edilemez bir olgudur.

Milliyetçi siyaset uğruna mücadele verenler başarılı olup iktidara gelmek istiyorlarsa önce bu konuları tartışıp bir uzlaşıya bağlamalıdırlar düşüncesindeyim.