Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk padişahı Osman Gazi iken son padişahı Sultan Vahdettin olmuştur. 600 yıllık Osmanlı tarihinde 36 padişah gelip geçmiştir. Padişahlık sistemini seversiniz sevmezsiniz. Tüm padişahlar “hain” değildir. Son Osmanlı padişahı Vahdettin hariçtir. O tam bir hain, alçak, adi ve soysuzdu. Türkiye 2023 yılında Cumhuriyetin 100. Yılına girmişti. Böyle bir dönemde Erdoğan’ın ordunun kuvvet komutanlarını da yanına alarak donanmayı Vahdettin Köşkü’nden selamlaması 100. Yıla kara bir leke olarak geçti.
Vahdettin Köşkü’nün adının bile değiştirilmesi gerekmiyor mu? Hem de nasıl gerekiyor.
Çünkü İngiliz zırhlısıyla kaçarken 5 tane karısını da Komutan Harrington’a emanet eden Vahdettin, malum köşkü de cariyesi Zehra Hanım’a bırakmıştı. Haliyle efendiliğin reddedildiği Cumhuriyet’in 100. yılı "Vahdettin’in Cariyesi Köşkü"nden karşılandı!
Ama Vahdettin’e “hain” diyen İzmir Belediye Başkanı’na açılan Vahdettin soruşturmasına ne demeli? Vahdettin’e hain diyen yargılanacak!
O halde soralım; Atatürk’e ne diyecekler?
Vahdettin’in İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nden olduğunu anlatan Atatürk, cemiyettekiler için eşsiz bir tespitte bulunuyordu: "Bu isimden, İngilizlere muhip olanların teşkil ettiği bir cemiyet anlaşılmasın! Bence, bu cemiyeti teşkil edenler, kendi şahıslarını ve şahsi menfaattarını sevenler ve şahıslarıyla menfaatlerinin dokunulmazlığı çaresini Loyd Core hükümeti marifetiyle İngiliz himayesini teminde arayanlardır."
Ayrıca Nutuk’ta Atatürk, Rıza Paşa Kabinesi’nde Harbiye Nazırı olan Cemal Mersinli’nin oportünist sözlerini anlatırken, Vahdettin’e nasıl baktığını da özetliyordu: "Harbiye Nazırı, bu sözü¨ telaffuz ettiği dakikada, yalnız bir zatın itimadına sahip bulunuyorlardı. O zat da, devlet riyasetini kirletmekte bulunan hain Vahdettin idi."
Öte yandan Atatürk, Ankara ile İstanbul arasında kararsız kalan İzzet ve Salih Paşaları da acımasızca eleştirdi. Elbette seçim iki şehir arasında değildi. Milli Mücadele ile Vahdettin arasındaydı. Nutuk’ta öbür taraf "düşmanların elinde oyuncak bulunan Vahdettin" diye anlatılıyordu. Şimdi yeri gelmişken önemli bir konuyu da anımsatalım. Cumhuriyetimizin kuruyucularından Atatürk’ün silah arkadaşlarından, İnönü Savaşı’nın komutanı, Lozan Barış Anlaşması’nın kahramanı İsmet Paşa’yı RTE ve ekibi ulusal günlerden neden hiç adından söz etmiyorlar?
Yazık çok yazık! Bakın şimdi Atatürk, Lozan Barış Konferansı’na Vahdettin’in heyetinin de çağrılmasına karşı çok öfkeliydi. Bu konuyu açıklarken Vahdettin’in tarihi rolünü hatırlatıyordu: "Bütün menfaatlerini kirli bir tahtın, çürümüş, çökmüş ayaklarına sarılmakta, yalnız bunda gören Tevfik Paşa ve benzeri paşalardan meydana gelen Vahdettin heyeti…" diyor. Osmanlı Padişahlarının hepsi hain mi? Hayır…
Örneğin bir Fatih Sultan Mehmet var ki; genç yaşında İstanbul’u fetih ederek tarih yazmıştır. Şimdi her vatandaşımız kendisini şükran ve minnetle anıyor.
Öte yandan Atatürk; 1 Kasım 1922’de, Saltanat’ın kaldırıldığı gün, Meclis’te, hanedanı "Osman oğulları, zorla Türk milletinin hâkimiyet ve saltanatına el koymuşlardı ve bu tasallutlarını altı asırdan beri sürdürmüşlerdi" diye tanımlıyordu. Yazımızı Vahdettin’in kaçışını Atatürk’ün Nutuk’ta şu sözleriyle tamamlayalım: "Hain Vahdettin bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul'dan kaçıyor" başlığıyla yer buldu.
Atatürk, Vahdettin’e yakışan bu son için çok ağır ifadeler kullandı: "Vahdettin gibi hürriyet ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar adi bir mahlûk", "Teşekküre değerdir ki, bu alçak, kendisine miras kalan saltanat makamından millet tarafından düşürüldükten sonra, alçaklığını tamamlamış bulunuyor", "Aciz, adi, his ve idrakten mahrum bir mahluk, kabul eden herhangi bir yabancının himayesine girebilir", "Kıymetsiz hayatlarını iki buçuk gün fazla, sefilce sürükleyebilmek için her türlü aşağılığı mubah gören halifeler oyununu da sahneden kaldırabildiğimizi gösterdik", "mensup olduğu devlet ve milletin zararına da olsa şahsi vaziyet ve hayatlarından başka bir şey düşünemeyecek pespaye"…
Demek ki hepsi hain değil! Atatürk ve arkadaşlarını anlamak halkı anlamaktır. Cumhuriyeti, özgürlüğü ve ulusal bağımsızlığı anlamaktır.
Ama Vahdettin köşküne oturanlar anlar ve utanır mı? Ben sanmıyorum…