Bizden olan ağırlıklı olsa da yazının konusu iki heykeltıraş.
Biri 60 yaşını, bizimki 60. sanat yılını kutluyor.
Biri doldururken, diğeri yontuyor.
Anmışken başka eserlerinden de söz edeceğiz ama önce ortak özelliklerine değinelim. Heykelleri vardı. Betondular, yıkıldılar.
Biri 80 günde, diğeri 6 yılda…
Çıkılamayan Merdivenler, Açılamayan Kapılar Yapmak
Heykeltıraş Rachel Whiteread.
Eserleri arasında girilemeyen odalar, çıkılamayan merdivenler, açılamayan kapılar veya okunamayan kitaplar var.
Yaptıkları için yaşanılmaz, tartışmalı veya unutulmaz yorumları yapılıyor.
Bilgilerini bulabileceğiniz internet adresi…
https://gagosian.com/artists/rachel-whiteread/
Ev
En çok tartışılan eseri Ev.
Aslında geçici bir eserdi, 90 günlüğüne yapılacaktı.
Yıkımına karar verilen bir evin önce bütün çatlakları kapatıldı. İçine ince bir tabaka beton püskürtüldü ve ardından bir miktar daha beton takviyesi yapıldı. Çalışanlar çatıdan çıktı. Betonun kurumasının ardından eve ait her şey duvarlar, kapı ve pencereler, her şey söküldü. Geriye sökülen her şeyin izi kalmıştı.
Bazılarının ‘yaratıcı’ bulduğu çok beğendiği Ev, bazılarınca ‘dışkı’ olarak nitelendirildi.
Beğenmeyenler arasında Belediye Meclis Başkanı da vardı.
90 günü bekleyemedi ve Ev’i 10 gün önce yıktırdı.
Yıkan işçi,
“Bu sanat değil, bir beton yığını!” dedi.
Unutmadan bir not ekleyelim! Whiteread, ödüller alan, ülkenin en tanınmış heykeltıraşları arasında…
Yahudi Soykırımı
Daha sonra Yahudi Soykırımı isimli bir eser yaptı.
Yine dökümdü.
Bir kütüphanenin beton dökümü.
Okunamayan kitaplar, öldürülen Yahudileri anlatıyordu…
Taşı Örten Kabuğu Kırmak
Heykeltıraş Mehmet Aksoy.
Sıra dışı yaratıcı.
Türkiye ve Almanya’dan bol ödüllü.
Böcek Evi adını verdiği doğayla bütünleşmiş mekânda yaşar, üretir.
Akademi eğitiminde Anadolu’nun 3000 yıllık kültürünün, ana yemeğin ardındaki salata gibi verilmesine de, taşa saygı duyulmamasına da kızar.
Ustalığın taşı örten kabuğu kırmakta olduğunu vurgular.
Sanatta 60. yılını kutluyor. Müthiş!
Detaylı bilgi için internet adresi vereyim…
Periler Ülkesinde
Ankara’da Altınpark’ta Periler Ülkesinde heykeli vardı.
Dönemin belediye başkanı Melih Gökçek’di.
“Böyle sanatın içine tükürürüm” dedi.
Kaldırıldı.
Mahkeme kararıyla geri geldi.
En son görmeye gittiğimde yine göremedim – bu ayrıca ilginç bir durum.
Kafa yoran herkesin ortak fikridir, kente ait heykellerin envanteri çıkarılmalı, kent, diğer tüm değerleri gibi, heykellerini de takip edebilmeli. İşte! Heykel yine yok, kimsenin de haberi yok!
İnsanlık Anıtı
Kars’ta, 24,5 metre uzunluğunda, Türkler ile Ermenileri, ikiye bölünmüş bir insanla, aslında kendi kendine düşman edilmiş insanı anlatan İnsanlık Anıtı yaptı – tam sınıra.
Aksoy, “3 yıldır uğraşıyordum. 2006’da Anıtlar Yüksek Kurulu’nda alkışlarla kabul edilmişti. Cumhurbaşkanı, Kültür Bakanı görmüştü.
Basında, ‘Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’dı, gördü, ucube dedi, yıkılmasını istedi’ diye okuduk.
Aksoy, “Onaylıydı, bitmemişti. 3 yıllık, herkesin bildiği bir anıttı. Gecekondu değildi’ diyor.
Yıkıldı…
Aksoy, “Yıkıldı da ne oldu?” diye sordu ve ekledi,
“Oraya gidiliyor, mihmandarlar götürüyor ‘İşte anıt buradaydı!’ diye anlatıyorlar. Dünyada bir ilk oldu, yokluğuyla var olan bir anıt yaratmış olduk.’
Atatürk Gölgesi
Selçuk’ta Kurtuluş Yolu Anıtı yaptı.
Yapana dek 3 yıl gözlemle geçmiş.
Bir sohbetimizde,
“Çevredeki esnaf bana deli gözüyle bakmaya başlamıştı” dedi.
Eser bittiğinde gözlemlerin nedeni anlaşılmış.
Her gün saat 12.30’da platformdan yere Atatürk’ün gölgesi düşüyordu. Gölge, her 26 Ağustos günü çok net bir görünüm kazanıyordu.
Büyük taarruzun başladığı gün…
Not!
Civardaki esnafın kendisine deli gözüyle baktığını, gölge yere düşüp Atatürk görününce af ilettiklerinde öğrenmiş!
Ankara bu yazının neresinde?
Ah! Ankara keşke olmasaydı!
Aksoy, Başkent’in parklarından Altınpark için heykeller tasarlar.
Baba ve Oğul
Genelde anne-oğul ilişkisi işlenir ya hani heykelini yaratırken Aksoy kendi oğluyla ilişkisinden gitmiş. İki fuar binasının arasına yerleştirilmiş…
Gökkuşağının Altında, Baba ve Oğul ile Periler Ülkesinde heykelleri
Ama arkasında pek hoş bir öyküyle bir heykel yapar.
Gökkuşağının Altında ve Periler Ülkesinde
Biri 18 taş bloktan oluşan diğeri demirden. Öyküsü şahmeran masallarından.
Şahmeran masallarının kahramanı suda yıkanan 3 peri görür.
Giyinince güvercin olup uçarlar.
Gel gör ki bizim oğlan perilerden birine âşık olmuştur.
Sorar soruşturur senede bir geldiklerini öğrenir.
Periler gelir, pusuya yatar, suya girdiklerinde aşkının
giysilerini de alır, saklanır.
Üçü yıkanır, çıkar, ikisi üstünü giyip uçar gider, biri kalır!
Bizim oğlan perinin elbiseleriyle çıkar, ‘böyleyken böyle’ diye
aşkını bir çırpıda anlatıverir. Masal bu ya, peri kızı da bizim
oğlana aşık olmasın mı! Birlikte uçarlar peri ülkesine…
Sımsıcak bir öykü değil mi?
Taş bloklar tam da park için tasarlanmış. Tam da su kenarına düşünülmüş ki, gökkuşağı altında periler ülkesine uçuşu hatırlatsın…
Bloklar masala gönderme yapmakla kalmayıp, fuar ile parkı ayıracak, tepeye yerleştirilecek, üzerine bir kemer. Üst kısma su püskürtülecek, güneş uygun açıya geldiğinde her gün gökkuşağı görülebilecekmiş…
Görülecekmiş ki belediye başkanı değişti. Taş bloklar bitirilemedi. Periler Ülkesinde heykeliyse parkta yerini almıştı.
Heykel, zamanın belediye başkanınca içine tükürüldü ve kaldırıldı. Sanatçı dava açtı…
On yıldan fazla süre sonra…
Sanatçı davayı kazandı (2011), heykel parkın girişindeki havuzun içine geldi. Yıpranmıştı, olsundu. Aksoy heykeliyle, ‘böyle olsun istemezdim’ diyerek bir de poz verdi.
On yıldan fazla süre sonra…
Yukarıda yazdım, heykel yine yok (2022)!
Aksoy’dan en güncel haberler
Aksoy, üretken ve yaratıcı bir sanatçı. Daima kendisini geliştiriyor ve pek öyle herkesin girişemediği eserler üretiyor. Henüz görüştük. Sizden uzak olsun, bu aralar yine virüsler ortalıkta dolaşıyor biliyorsunuz. O da yakalanmış, çok şükür şimdi gayet iyi. Hastalandığına değil de atlatana kadar heykel yapamadığına yanıyor! Hemen işe girişmiş. Güncel haberleri kendi sözleriyle alalım…
“Bozulan insan doğa ilişkisine bir gönderme, doğanın gücü ve güzelliğine dikkat çekme isteği, iradesiyle böyle bir Alageyik heykeli tasarlıyorum, daha çok yeni heykele dönüşünce bakalım ne olacak?
Alageyik Heykeli, eskiz
“Bir de Antakya depremiyle ilgili bir anıt yapmak istiyorum. Deprem gerçeğiyle yaşamak, ölenleri unutmamak ve unutturmamak böyle bir bilinçle yaşamak için, aynı hataları bir daha yapmayalım, aynı acıları daha çok yaşamayalım diye. Çocukların, gençlerin bilinçlerinde yer etsin, doğanın bu gerçeğiyle yaşayabilmek için doğaya saygılı olmamız gerekliliğini vurgulamak düşünceleriyle, başladım eskiz çizmeye...”
Antakya Depremi Anıtı, eskiz çalışmaları
Anka Kuşu, Antakya Depremi Anıtı’ndan ayrıntı, eskiz
Vay canına!
Vay canına! Eserleri gümbür gümbür geliyor!
Üretkenlik, yaratıcılık, duyarlılık, sorumluluk ve sanatla iyinin peşinde koşarken iyileşmek, iyileştirmek bu olsa gerek. Çevresinde yaşananları göz ardı etmeden… Yaşadığı topluma, dünyaya mesaj vererek... Doğa ve insan sevgisi aşılayarak, daha güzeli anlatarak…
‘Kime sanatçı denir?’, ciddi bir tartışma konusudur. Sanırım üstteki paragrafta ‘kime sanatçı denilir?’ sorunun yanıtı saklı!
Sağlık ve kolay gelsin dileklerimle, Ankara’dan Böcek Evi’ne selam olsun!