MAYDANOZ BİLE EKİLEMEYECEK

Abbas SATIR

Türkiye, çevre politikaları açısından kritik bir eşiğe gelmişken, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen İklim Yasası son anda geri çekildi. Bu gelişme, sadece siyasi kulislerde değil; tarım, hayvancılık, kırsal kalkınma ve halkın yaşam alanlarına kadar uzanan geniş bir tartışma zemini yarattı. İlgili yasa tasarısı, kısa sürede komisyondan geçirilerek Meclis gündemine alınmış, ilk dört maddesi ise oylamadan geçmişti. Ancak sürecin son dakikasında AKP tarafından geri çekilmesi, birçok soruyu ve kuşkuyu beraberinde getirdi.

ANKET SONUÇLARI YASANIN KADERİNİ BELİRLEDİ

 

İklim Yasası’nın geri çekilmesindeki en önemli faktörün kamuoyu araştırmaları olduğu ortaya çıktı. Yapılan anketlere göre toplumun yüzde 70’i bu yasadan haberdar bile değil. Bu bulgu, yasayla ilgili iletişimin yeterince sağlanmadığını ve halkın büyük bölümünün içeriği kavramadan yasa ile karşı karşıya kaldığını gösterdi. Özellikle geleneksel tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesimlerde ciddi endişelere yol açan yasa, uygulamaya geçseydi kırsalda büyük bir dönüşümün fitilini ateşleyecekti.

İklim Yasası'nın temel amacı, Türkiye’nin karbon emisyonlarını azaltmak, çevresel sürdürülebilirliği sağlamak ve küresel iklim krizine karşı uluslararası taahhütleri yerine getirmekti. Ancak yasa taslağında yer alan bazı maddeler, özellikle kırsal üreticiler açısından yaşam hakkını ve üretim özgürlüğünü tehdit eder nitelikteydi.

*Hayvancılık faaliyetleri için özel izinler gerekecekti.

*Tarımsal üretim, ekim yapılacak ürünlerin türüne göre denetime tabi olacaktı.

*Yerel yönetimlere çevresel denetim yetkisi verilerek, merkezi denetimden uzak bir model kurulacaktı.

*Küçük çiftçiler ve üreticiler, büyük çevre cezalarıyla karşı karşıya kalabilecekti.

*Bazı bölgelerde tarımsal üretim alanlarının sınırlandırılması gündeme gelebilecekti.

Tüm bu düzenlemeler, yasa teklifinin yalnızca çevreci değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyo-politik etkileri olan bir dönüşüm hamlesi olduğunu gösteriyordu.

MUHALEFET BİR ARAYA GELDİ

TBMM Genel Kurulu’na geldiği günden beri tartışmaların odağında olan ve Meclis gündeminden çıkarılan İklim Kanunu’na karşı İktidar kanadında olan partiler ile muhalefeti de bir araya getirdi.

Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, Denizli milletvekilleri Sema Silkin Ün ve Şerafettin Kılıç ile Yeniden Refah Partisi Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla, Meclis'te ortak basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda ilk sözü alan Sema Silkin Ün, milletlerin istikametini bozmamak adına bu kanun teklifine karşı çıktıklarını belirterek, "Küresel bir akıl var. Bunlar tabiatı istedikleri gibi hunharca yok ediyor. Bize de 'gidin ormanlarda ağaç sayın' diye görev veriyorlar. Biz de bu görevi kabul etmiyoruz." dedi.

Şerafettin Kılıç da kanun teklifinin revize maksatlı değil, tamamen geri çekilmesinden yana olduklarını ifade etti.

İklim Kanunu Teklifi'ne tümden karşı olduklarının altını çizen Yeniden Refah Partisi Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla da bu teklifin "insanlığa karşı ihanet, rahmani düzene savaş açmak" anlamına geldiğini söyledi.

Yeni Yol Partisi Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ, İklim Kanunu Teklifi'ne karşı sivil toplum örgütleriyle birlikte çalıştıklarını dile getirdi. Özdağ, Çin, Hindistan veya ABD'nin hiçbir kural tanımadan dünyayı kirlettiğini, bu ülkelere yaptırım uygulanmadığını ancak kalkınmakta olan ülkelere dayatmada bulunulduğunu belirterek, teklifin bir "imtiyaz yasası" niteliğinde olduğunu savundu.

Basın toplantısından sonra Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün ile görüştüm. Teklifin geri çekilmesinin önemli bir adım olduğunu, ancak kesintisiz bir mücadele dönemine girilmesi gerektiğini söyledi.

TARIM VE HAYVANCILIĞA BÜYÜK DARBE

Sema Silkin Ün’ün şu sözleri, tasarının yol açabileceği dönüşümün vahametini gözler önüne serdi:

“Eğer İklim Kanunu kabul edilseydi, çevreyle ilgili düzenlemeler içermekle kalmayacak; aynı zamanda Türkiye’nin tarım ve hayvancılık politikalarını da uluslararası gıda tekellerinin kontrolüne teslim edecekti. Konuyla ilgili denetim yerel yönetimlere bırakılacaktı. Çevreyi kirleten güçlü firmalara gücü yetmeyince köydeki gariban köylüye çökecekler. İzni olmadan tek bir keçi, koyun, inek besleyemeyeceğiz. Maydanoz yetiştirirken bile izin almak zorunda kalacaktık”

NEDEN ACELEYE GETİRİLDİ ?

 

Yasanın komisyondan hızlıca geçirilmesi, şeffaflıktan uzak bir hazırlık süreci ile eleştirildi. Gerek sivil toplum kuruluşlarının gerekse üniversitelerin görüşlerinin alınmadan, geniş katılımlı bir tartışma ortamı sağlanmadan yasalaştırılmak istenmesi, “neden bu kadar acele edildi?” sorusunu gündeme getirdi.

İddialara göre yasa tasarısı, uluslararası anlaşmalara uyum ve dış finansman garantileri karşılığında hazırlanmıştı. Bu da tasarının ulusal çıkarlardan çok, uluslararası siyasi ve ekonomik baskılarla şekillendiği yönünde eleştirilere yol açtı.

Toplumun büyük bir kesimi yasa hakkında bilgi sahibi değildi. Tarımla doğrudan ilgisi olmayan şehirli nüfus için bu yasa "çevre koruma" hamlesi gibi görünse de, kırsalda yaşayan milyonlarca insanın doğrudan yaşam alanını ve geçim kaynağını etkiliyor. Bu nedenle yasanın kamuoyuna tanıtımı, etkilerinin şeffaf biçimde anlatılması ve toplumsal bir mutabakat sağlanması büyük önem taşıyordu. Ancak süreç bunlardan tamamen yoksun ilerledi.

Bu nedenle sadece siyasi partilerin değil, sivil toplumun, çiftçilerin, akademisyenlerin ve her kesimden yurttaşın bu konulara duyarlı olması, bilgilenmesi ve mücadele etmesi büyük önem taşıyor.

Belki bu sefer “maydanoz bile ekilemeyecek” denilen noktaya gelinmedi… Ama bu tür yasalar tekrar gündeme gelirse, bugünün sessiz kalanları yarının mağdurları olabilir.