Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı bir kanun ile girilen bir uluslararası sözleşmeden tek bir kişinin tek bir imzası ile çıkılabilmesini savunmaya çalışan politikacılar gerçekten de son derecede komik durumlara düşüyorlar. Bu tip politikacıların yönettiği bir ülkede, bu kafadaki adamlar ile yaşamak durumunda olmasak aslında son derecede eğlenceli insanlar.
Böyle bir komedi savunmayı da Meclis Başkanlığı gibi önemli bir makamı işgal eden zatı muhterem yapmış bulunuyor; hukukçuların, “idari tasarruf ile yasama yetkisinin gasp edildiği ve Meclis’in onayladığı bir sözleşmeden idari karar ile çıkılamayacağı” yönündeki açıklamalarına karşın Meclis Başkanı Mustafa Şentop, söz konusu kararı savunmuş ve Cumhurbaşkanının, bir anlaşmadan, onaylandıktan sonra vazgeçebileceğini söylemiş bulunuyor. Meclis Başkanı Mustafa Şentop, bir cumhurbaşkanı ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekildim, Montrö’yü tanımıyorum, feshettim’ diyebilir mi sorusuna ise “Yapabilir. Mümkün-muhtemel arasında fark var. Yeterli miktar yoğurt bulursanız, Marmara Denizi’ne de karıştırırsanız ayran yapmak mümkündür” yanıtını verdi.
Bu manada durmadan dünya beşten büyüktür diyenlerin, işlerine geldiği zaman 1, 600’den büyüktür bile diyebildiklerini görüyoruz.
Bu absürt BAAS tipi tek adam rejiminin güçler ayrılığını tamamen ortadan kaldıracağını, parti, devlet ve hükûmetin tek bir kişide toplanmasının sayısız sıkıntı yaratacağını zamanında söylemiştim. Bu tip olaylar dediklerimin ve işaret ettiğim sakıncaların nasıl da gerçek olduğunu göstermektedir.
İşin açığı iktidarın tarikat ve cemaat üyesi üç beş meczubun peşine takılarak aldığı bir karar ile İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasının saçmalığı bir yana bu çıkışın yasa ve kural dışılığı diğer bir yana neresinden tutsanız elinizde kalıyor ama gene de yüksek yüksek makamları işgal eden koca koca adamlar bu saçmalığı savunmak durumunda kalıyorlar. Elbette herkesin kendini komik duruma düşürme hakkı vardır, lakin kimsenin koskoca Türkiye Cumhuriyetini komik duruma düşürmeye hakkı yoktur!
Matematik yeteneği olmayan, hesap kitap yapamayan insanlar elbette Marmara denizinden ayran yapmaya bile kalkışabilirler. Zaten kalkıştıkları diğer işleri görüyoruz, adamlar kalkmış koskoca boğazın yanına alternatif bir suni kanal inşa etmeye bile kalkıyorlar, dahası buradan bir kazanç elde edilebileceğini iddia ediyorlar. Neden? Çünkü hesap kitap yapmayı bilmiyor, matematikten anlamıyorlar…
Bu yüzden de iş işten geçtikten sonra durmadan “kandırıldık Allah affetsin” deyip duruyorlar…
Biraz matematik ve dört işlem dersi vererek bunlarla eğleneyim;
Marmara denizi 11.350 km² yüzeye sahiptir ve ortalama derinliği de 494 metredir.
1 km² 1000 m x 1000 m = 1.000.000 m² yapar. Yani 1 kilometre kare 1 milyon metre kare demektir.
Buda 11.350 km² nin 11,3 milyar metre kare olduğu anlamına gelir.
Şimdi de hacim hesap edelim 11.350.000.000 m² x 494 m = 5.606.900.000.000 yani Marmara denizinin yaklaşık 5.6 trilyon m³ su hacmi vardır. Lezzetli bir ayran için 1’e 1 ölçü yoğurt kullanmamız durumunda 5.6 trilyon m³ yoğurda ihtiyacımız var demektir.
1 m³ yoğurt = 1 ton diyerek bu hesaba devam edersek bizim 5,6 trilyon ton yoğurda ihtiyacımız var demektir.
Türkiye’nin çiğ süt üretimi 22 milyon ton civarındadır, 1 kg yoğurt yapabilmek için 1,5 litre süt kullanılması gerekir bu durumda 22 milyon ton sütten en fazla 15 milyon ton yoğurt yapabiliriz, oysa bizim Marmara denizinden ayran yapabilmek için 5,6 trilyon ton yoğurda ihtiyacımız bulunmaktadır, bu miktarda yoğurt üretebilmek için ise 381 bin 818 yıl uğraşmamız gerekir.
Hesap umarım karışık gelmez, sayın Meclis Başkanımızın devrelerinin yanmasına sebep olmaz. Zatıalileri arzu ederse bu kadar ayranı cacık yapmak için ne kadar hıyar ve sarımsak gerektiğini de hesap eder, kendilerine sunarım.
Şimdi okurlarım sen deli misin, nesin, neden bu kadar gereksiz hesaplar ile uğraşıyorsun diyecekler. Bende “yahu ülkeyi yönetenler İstanbul Sözleşmesinden çıkmak kadar gereksiz ve bu çıkışı mazur göstermeye çalışmak kadar absürt işler ile uğraşıyorken bir ekonomi yorumcusunun da bu kadar saçma hesaplar ile uğraşmasına mı takılıyorsunuz?” diyeceğim…