“Sineklidağ burası, şehre tepeden bakar. Ama şehir uzakta masallardaki kadar." Haldun Taner'in ünlü epik oyunu Keşanlı
Destanı'nın bütün mesajını içeren bu dizeleri tam da Mardin ihmalkarlığımız için uygulanası... 'Mardin burası ülkeye tepeden
bakar. Ama ülke ona uzak kaldı masallardaki kadar.' Yalansa söyleyin solcu entel dantellerimiz büyük kentlerin kargaşası
içerisinde savrulurken, Mardin'den sadece romantik bir laf etmek gerektiğinde bahsetmezler mi? Kim bugüne kadar konfor
alanlarından çıkarak ülkenin bu önemli katma değerini ön plana çıkartıp vurguladı, uluslararası sanat platformuna çıkartıp
sergiledi? İçlerinde benim resim ve heykel sanatçısı dostum Metin Ünsal'ın da bulunduğu bir avuç sanatseverimiz sessiz
sedasız ('cut the bull shit/ palavrayı bırakıp yararlı bir iş yap motto'suna kendilerini kaptırıp) bu misyonu üstlenmişler.
Bir tanede biz atıp şeytanı taşlayalım yapmışlar. Metin'in 7 Mayıs’ta Mardin’de açılan ‘Kutsal İnsan ve Çıplak Hayat’ isimli
sergisi de bu tarifime cuk oturuyor... Mardin Bienali ile eş zamanlı düzenlenen bu sergisinde, bienalin, günümüzün güncel
yaşam problemlerine karşı tüm canlılar için eşit ve demokratik bir zemin yaratılmasını hedefine koşut olarak Metin Ünsal da bu
hedefe ulaşmak için şiddetin tüm insanlığın yaşamından yok edilmesi gerektiğini savunuyor. Çağdaş İtalyan filozof Giorgio
Agamben’in felsefesinde belirttiği gibi, Roma ve Yunan dönemlerinde de görülen toplum içindeki farklı sınıflardan
birinin egemenlik sahibi olarak diğeri (çıplak hayat olarak tanımlanan kesimi) üzerindeki tahakkümü, sürekli şiddete maruz
kalan bir sınıfın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hayatlarıboyunca acılara maruz kalan kişilerin ruhlarında, ‘acı
katmanları’ halinde birbirinin üstüne yığılan travmatik bir ruhsal deformasyon oluşmakta ve canlının ruhu bunları daima
taşımaktadır. Sergide yer alan her heykel, acı katmanlarının bir yaşam boyu birbirinin üzerine yığılmasıyla oluşmuş ızdıraplı ve
deforme ruhları ifade etmektedir. İnsanoğlunun ilk yerleşik hayata geçtiği, uygarlıkların beşiği sayılan Mezopotamya’nın
coğrafi ve tarihsel kimliğinin yarattığı bu iklimde, geçmişten bugüne dek süren şiddet faktörünün de en doğru şekilde
incelenmesi gerektiğine, Sanatın, Mardin gibi binlerce yıllık tarihi, zengin bir coğrafyayı ve derin bir felsefeyi bir araya
getirebilen bir yerde vücut bulması ve yöre insanının ifade biçimlerine sanatı da dahil etmesi çok kıymetli ve önemli
olduğuna inanarak Tescilli bir Mardin evi olan Tamirevi’nde 19 Haziran’a kadar ziyaret edilebilinecek ‘Kutsal İnsan ve Çıplak
Hayat’ sergisi açmış Metin….Tüm sanatçılarımız bize böylesi projelerle gelmeliler…