Seçimlere giderken iktidar yapacaklarını anlatmak yerine aidiyetler ve tercihler üzerinden toplumu bölme, suni tehditler ile korku oluşturma ve ötekileştirerek toplumu kamplaştırmak, yandaşlarını konsolide ederek seçim kazanmak derdine düşmüş bulunmaktadır.
İktidar tam da bu yüzden toplumun hassas olduğunu düşündüğü konuları kaşımakta ve azınlık olduğunu düşündüğü kesimleri ötekileştirme ve hatta tabiri caizse şeytanlaştırma politikaları izlemektedir.
LGBT konusu da bu yönde kullanılan ötekileştirme araçlarından biridir ve başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere iktidar mensuplarınca sık sık dile getirilmekte ve devamlı olarak muhalefetin LGBT destekçisi olduğu iddia edilmektedir.
Bakın ben toplumun çok geniş bir kesiminin LGBT’nin ne olduğunu bile bilmediğini düşünenlerdenim ve zaten bu yüzden de şeytanlaştırma operasyonları kolay yürüyor.
İsterseniz önce LGBT’nin ne olduğundan kısaca bir bahsedeyim:
LGBT, birçok farklı cinsiyet ve cinsel yönelimi içeren toplulukları ifade eden bir kısaltmadır. LGBT, "lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender" kelimelerinin baş harflerinden oluşur.
Lezbiyen, kadınların romantik ve/veya cinsel olarak diğer kadınlara ilgi duyması anlamına gelir. Gay veya gey ise erkeklerin romantik ve/veya cinsel olarak diğer erkeklere ilgi duyması anlamına gelir. Biseksüel, hem erkekler hem de kadınlarla romantik ve/veya cinsel olarak ilgilenebilen kişileri tanımlar. Transgender, cinsiyet kimliği doğuştan atanan cinsiyetle örtüşmeyen kişileri ifade eder. Transgender bireyler, kendilerine göre değişebilen bir dizi tıbbi ve/veya sosyal geçiş süreci yaşayabilirler. Bu süreçte, hormon tedavisi, cinsiyet atama ameliyatı veya diğer tıbbi müdahaleler, yasal ad ve cinsiyet değişiklikleri, aile ve topluluk desteği gibi unsurlar yer alabilir.
LGBT’nin ne olduğuna kısaca değindikten sonra bugün LGBT konusunu muhalefete yönelik eleştiri olarak kullanmaya çalışan muktedirlerin geçmişte bu konu hakkında neler söylediklerini hatırlatayım. Onlar ne söylediklerini unutmuş ya da unutmuş görünse de biz unutmadık, arşiv hiç unutmadı…
Bir zamanlar, 2002 seçimlerinden hemen önce Recep Bey’e Kanal D’de yayınlanan “Genç Bakış” adlı programda LGBT konusunda bir soru sorulmuştu. Bu soru “Bildiğimiz gibi Türkiye'de eşcinsel vatandaşlarımız var, eşcinsel vatandaşlarımıza Avrupa'da olduğu gibi evlilik hakkı gibi başka haklar tanımayı düşünüyor musunuz, kişisel olarak ne düşünüyorsunuz, eşcinsellere haklar tanınmalı mı tanınmamalı mı?" şeklindeydi. Recep Bey bu soruyu "Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz." Diyerek yanıtlamamış mıydı?
Bir zamanlar Türkiye’nin en ünlü trans sanatçısını iftar masasında ağırlamaktan çekinmeyen Recep Bey’in bu günkü ötekileştirme ve hatta şeytanlaştırma gayretini nasıl yorumlamalıyız?
Bu durumda nerden nereye diye sormak bizim de hakkımız değil midir?
Peki, bunun doğrusu nedir?
Çağdaş değerler ışığında insan hak ve özgürlüklerini korumak en önemli politikadır.
Kişilerin cinsel aidiyetleri ve yahut da tercihleri tamamen kişisel hak ve özgürlük kapsamındadır üçüncü bir tarafın hele hele devletin cinsel kimlikler ve tercihler üzerinden hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı bir politika uygulaması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Bu çerçevede karşılıklı rıza ve üçüncü kişilerin haklarını ihlal söz konusu olmadığı müddetçe kişilerin cinsel aidiyetleri, yönelim ya da tercihleri tamamen kişisel bir alandır, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde değerlendirilir devlet başta olmak üzere kimsenin bu işe burnunu sokma, müdahale etme hakkı yoktur!
Devletin müdahale edebileceği tek alan rızanın olmadığı, olamayacağı çocuk evlilikleri ve yahut da tecavüz gibi cinsel suçlar alanıdır.
Burada görevini yapmayan, yapamayan, savsaklayan çocuk evliliklerini, çoluk çocuğa, kadın kıza ve hatta oğlan çocuklarına tecavüzü engelleyemeyen iktidar mensuplarının LGBT ve benzeri konulardan ona buna saldırması beyhude gayrettir demedi demeyin oy moy da getirmez…