Sosyal medyada bir paylaşım dolaşıyor, canlı video; seve okşaya büyüttükleri sevimli bir buzağıyı, arkasından bir beyaz kuzucuğu, siyah keçiyi, koyunu, değişik cins ve renkte kurbanlık hayvanları kesmek üzere olan büyüklerinin ellerinden kurtarmaya çalışan beş-on yaş arası çocuklar görülüyor... Hepsi farklı yerlerde farklı çocuklar ve farklı hayvanlarla çekilmiş videolar birleştirilmiş, kimileri kurbanlıkları kucaklıyor, sarılıp çekiyor, kimi büyüklerinin bileklerini tutarak, bazıları gücü yetmediği için ısırarak, sel gibi akan göz yaşları arasında çığlık çığlığa ağlayarak, onları engellemeye çabalıyorlar.
Paylaşımın altında birbirinden ilginç yorumlar sıralanıyor:
“Çocuklar, ömür boyu atlatamayacakları bir travma yaşıyorlar...”
“Aynı şey benim de başıma geldi, ondan sonra et yiyemedim, vejetaryan oldum...”
“4000 yıl önce aç insanların karınlarını doyurmak için Allah’ın, Hz. İbrahim’e gösterdiği yollardan biriydi. Günümüz şartlarında aç insanlara yardımcı olmak için illaki kurban kesmeye gerek yok...”
“Kur’an’da ‘Kurban ile ilgili bir sure veya ayet yok, binlerce yıllık bir Yahudi geleneği olarak devam eden kurban etme ritüeli...”
“Araplar, Müslümanlar ve Yahudiler, bu gelenekler içerisinde yoğrularak bugünlere ulaştığından, bu kanlı geleneği, halen devam ettiriyorlar. Allah’ın yarattığı hiç bir canlıyı boğazlamaktan çekinmedikleri gibi, aralarında çıkardıkları savaşlarda birbirlerini boğazlamaya da devam ediyorlar...”
Ben de çocukluğumdan beri Kurban Bayramları ile ilgili unutulmaz anılar biriktirdim. Çok küçük yaşlarda köyümüzde kurban kesenleri gördüğümüzde ya arkamızı döner, gözlerimizi kapatırdık, ya da oradan kaçardık. Biraz daha büyüdüğümüzde kurban kesilirken hayvanın bacaklarından, şurasından burasından tutmaya başlattılar bizi, çırpına çırpına boğazlanan hayvanların acılarını, yüreğimizde hissederdik. Sonra baş aşağı bir ağaç dalına iple asılır, derisi yüzülür, vücudu parçalanarak leğenlere doldurulur, arkasından da hemen kazanlarda ilk kavurması yapılır, yenilirdi.
Kurban kesme ve bayramların, dinimizde Allah’a şükretmek olduğu öğretilmişti. Ancak ilerleyen yıllarda, daha tek tanrılı semavi dinlerden önce de insanların, o günün şartlarında yaratıcı olarak inandıkları Ay’a, Güneş’e, hatta totemlere, putlara, belirli zamanlarda kurbanlar kestiklerini öğrenmiştik. Hatta, daha barbar dönemlerinde insanın bile kurban edildiği olmuş. Nitekim, Bundan 4000 yıl önce Hz. İbrahim de oğlu İsmail’i kurban etmek üzere iken Allah tarafından kurbanlık koç gönderildiği ve insan kurban etmenin de o zamanlar sona erdiği bilgilerini edindik.
Bu bilgilerin yanı sıra, bir çok toplumda kurban ritüelinin unutulduğu veya ortadan kalktığı, hatta Hindistan’da, inek türü hayvanların kutsal sayıldığı biliniyor. Yani biz Kurban Bayramlarında altı yedi ortak inekleri birlikte satın alıp kesip parçalayıp paylaşırken, Hindistan’da kutsal sayılan ineklere dokunmak bile suç.
Ülkemizde Kurban uygulaması ile ilgili o kadar çok yanlışlarımız var ki, saymakla bitmez. Bir çokları, koşulları uygun olmadığı halde borçlanarak, kredi çekerek, şartlarını zorlayarak kurban kesiyor. Bayramın yaklaştığı günlerde kurbanlık pazarlarında yaşananlar, kaçan kurbanlıkların ilkel şekillerde kafaları gözleri patlatılarak, bacakları kırılarak yakalanmaları, tam bir vahşet...
Yazımı okuyanlardan bazılarının, “İyi güzel de et yemeden yaşanabilir mi?” diye sorduklarını duyar gibiyim.
Üzerinde yaşadığımız dünyada canlılar, Bitkiler ve Hayvanlar olarak iki ana cinse dayanıyor. Et ve kemikten oluşan hayvansal canlılar da Et Oburlar ve Ot Oburlar olarak iki ana gruba ayrılıyor. Filler, atlar, sığır türleri, koyun keçi cinsleri, Ot Oburlar olarak yaşıyorlar, önlerine en leziz etleri çiğ ya da pişmiş olarak koysanız, tadına bile bakmıyorlar. Kedi, köpek, kurt, aslan, kaplan, çakal gibi Et Oburlar ise diğer canlı hayvanları, hatta aç kaldıklarında kendi türlerini parçalayıp yiyorlar. Son zamanlara kadar dünyanın yeni keşfedilen ücra köşelerinde insanların halen birbirlerini yiyen ilkel topluluklarına rastlanıyor ve onlara da ‘Yamyam’ deniyordu. Hatta son zamanlarda okuduğum bir haberde bir din adamının, “Müslüman erkeğin, darda kaldığında, karısının etinden parça kopartarak yemesi caizdir,” şeklinde fetva verdiğini anımsıyorum.
Doğamızdaki bitkileri yiyerek yaşayan canlılar son derece iri yapılı olmalarına karşın, fil, at ve inek türlerinde olduğu gibi sırtlarına binseniz tepki göstermiyorlar, ancak Et Obur hayvanların çoğu, son derece yırtıcıdır, yiyecek bulamadıklarında birbirlerini parçalayıp yiyorlar.
Kısacası, var oluşundan bu yana bir beslenme alışkanlığı olarak önceleri tüm diğer yırtıcı hayvanlar gibi et yiyerek yaşama tutunmaya başlayan insan türü, giderek bitkisel gıdalarla beslenmeyi de öğrenmiş, canlılar arasında hem et yiyen hem de ot yiyen tür olarak bugünlere evrilmiştir.
Nitekim günümüzde insanların bir kısmı ‘Vejetaryan’ et yemeyen, hatta bir kısmı da ‘Vegan’ hayvansal hiç bir gıdayı yemeyen canlılar olarak varlıklarını sürdürüyorlar.
Allah’ın verdiği akıl ve birikimlerimizle insanımızı aydınlatmalı, Kurban geleneğimizi, daha çağdaş bir sisteme oturtmalıyız diye düşünüyorum. Bayramlar, hayvan katliamı olarak değil barış, kardeşlik ve kaynaşma günlerimiz olarak sürmelidir.
Kurban Bayramı kutlu olsun.