KÖYLER, MAHALLELER ve AYDINLIKEVLER…

İnsan soyu Dünya’nın toprağını, suyunu ve havasını işgal etmeye, içinde yaşayan canlı ve cansız denen varlıklara ağır şiddet türlerini sürdürüyor.

“Sel felaketi, deprem felaketi, hava kirliliği” diyerek, vahşi insan türünün ürettiği “insan felaketi, insan kirliliği” gerçeğini gizlemeye çalışıyor, boşuna.

  Türkiye’nin büyükşehir kapsamındaki “Büyük Kentleri” içinde yer alan köyler, 12 Kasım 2012 yılında yapılan yasal bir düzenleme ile mahalleye dönüştürüldü. Yasa, 30 Mart 2014 tarihindeki yerel seçimlerden sonra yürürlüğe girdi. O zaman “eyvah” demiştim. Bugün, duygu ve düşüncelerimi nasıl ifade edeyim de, bu köşenin ana başlığına aykırı olmasın…

16 binden fazla köyü etkileyen bu düzenlemeyi sevinçle karşılayanların bulunduğuna kesin inanıyorum. Acaba, kaç köylü, kaç kadın, kaç erkek, kaç anne, kaç genç, kaç öğrenci, kaç emekli, kaç işsiz, kaç öğretmen, kaç din görevlisi, kaç muhtar geleceği görebildi, topraklarını bekleyen tehlikeleri algılayabildi, şiddetsiz karşı çıktı?

Sevinçle karşılayanlar arasında, tarım arazilerine, bağlara, bahçelere, ormanlık alanlara beton binalar dikecek olanlar kesin vardır.

Köyleri mahalleye dönüştüren kararları alanları ve yapılaştıranları değil, muhtarları, aza denen köy yönetim kurullarına seçilenleri ve karşı çıkmayan köylüleri eleştirmek gerekir öncelikle.

Köyleri mahalle kapsamına alınan ve topraklarının değerlendirildiğini sanan insanlar, öncelikle kendilerini besleyen topraklarına haksızlık yaptılar, şiddet uyguladılar. Boğdular, boğdular. Sularına, göllerine, meyve ve sebze bahçelerine, tarlalarına, kümes hayvanlarına, kedilerine, köpeklerine, doğadaki hayvanlara, canlı cansız varlıklara yazık ettiler.

Yılların kökleştirdiği komşuluk ve akrabalık ilişkilerine zarar verdiler. Üreticilik azaldı böyle köylerde. Milyonlarca yıldır kar ve yağmur suları ile beslenen topraklar, taş ve beton yığınları altında adeta hapsedildi. Kar ve yağmur suları ile hava, ay ve güneş ışığı arasına dökülen yalıtkan, ağır ve soğuk beton, toprağa nefes aldırmaz oldu. Suları adeta boğdular, kirlettiler, su olmaktan çıkardılar. Toprağın altındaki ve üstündeki hayvanların durumunu anlatmamıza gerek yok sanırım.

Mahalleye dönüşen köylerdeki topraklar, para olarak değerlendi diyelim, karşılığında neler değersizleşti, köylü neler kaybetti, gelecek kuşaklar bu olumsuz değişimden nasıl etkilenecek?

Kentlere bakar mısınız? Yüksek binalarla dolan mahalleler, araç parkı, sigara izmariti mezarlığı ve çöplük haline gelen sokak ve caddeler, kar ve yağmur sularına, dökülen yapraklara kavuşamayan üstü beton ve asfaltla kaplanmış bir zamanların özgür toprakları… 

Cumhurbaşkanlığı’nın yetkili makamları, Milli Eğitim Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Savcılar ve Yargıçlar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteler, Diyanet İşleri Başkanlığı… Tanrı aşkına neredesiniz?

Kalabalıklaşan, yabancılaşan, güven ve iletişim sorunu yaşanan mahalleler, kentler…

Vahşileşen, toprakları, suları ve havayı kirleten, içinde yaşayan hayvanları yok eden, sayılarını azaltan, göçe zorlayan insanlar var, değil mi?

Doğrusunu yapan vicdanlı, gelecek kuşakları düşünen insanlar da yaşıyor ülkemde, Ankara’da, diğer kentlerde. Kirletmeyen, yok etmeye çalışmayan, koruyan, köy, mahalle, arkadaşlık, dostluk ve komşuluk kültürünü yaşatan. Bunun için topluluklar, dernekler, federasyonlar, konfederasyonlar kuran, kadın-erkek her yaştaki gençler.

Ankara’dan birkaç örnek vereyim. Aydınlıkevler, Çiğdem mahallesi, Kavaklıdere, Yenimahalle, Bahçelievler, Ayrancı dernekleri, Kızılırmak Dernekler Federasyonu, Çorum, Yozgat, Rize, Erzincan ve diğer il, ilçe ve köy dernekleri, federasyonları…

Altındağ ilçesine bağlı, çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği Aydınlıkevler…Çok sayıda siyasetçi, sanatçı, sporcu, gazeteci, yazar, hekim, hukukçu, öğretmen, öğretim üyesi, eczacı, veteriner hekim, bankacı, iş insanı, kamu görevlisi yetişti Aydınlıkevler semtinde.

Aydınlıkevler’in ve diğer semtlerin, mahallelerin  tarihini, yaşananları, yaşayanları kaç kitaba sığdırabiliriz, kaç filmle, kaç bölümlü belgeselle, dizi ve tiyatro oyunu ile özetleyebiliriz ?

Aydınlıkevler Lisesi mezunları, mahalle kültürünü yaşamak ve yaşatmak için hemen hemen her ay Pazar kahvaltılarında, Aydınlıkevler’de buluşuyorlar. Özlem gideriyorlar, birbirleri ve öğretmenleri ile kucaklaşıyorlar.

Bu buluşmalara Beden Eğitimi öğretmeni merhum Baha Ayrılmaz ve diğer öğretmenlerin çok katkısı oldu. Şimdi ise emekli beden eğitimi öğretmeni Melahat Ayrılmaz ileri yaşa ulaşmış öğrencileriyle kucaklaşmanın mutluluğunu yaşıyor. Melahat Ayrılmaz öğretmenin “Hepinizi çok seviyorum”  sözlerinin kır saçlı öğrencilerini çok mutlu ettiği kesin.  

“Dost Dili” köşesinde Aydınlıkevler buluşmaları ile ilgili olarak sıkça yazmayı düşünüyorum. Her yaştaki Aydınlıkevleri gençler, köy ve mahalle kültürünün yaşatılması ve yaşanması yolunda gönüllü olarak çok güzel örnekler üretiyorlar. 

Elbette, çarpık kentleşme, kent içi, yurt içi ve yurt dışı göçler, artık eski günlerin huzurunu ve mutluluğunu geri getirmeye kesinlikle engel. Ancak, yine de yaşatılacak ve yaşanacak değerler var. Bu buluşmaların önderleri olarak şimdilik Yıldız Dener, Gürbüz Beşer ve İsmail Sivrikaya isimlerini paylaşıyorum sizlerle.

Son buluşma 10 Mart 2024 Pazar günü yaşandı. Buluşmaya İstanbul ve Kilis’te yaşayan Aydınlıkevler Lisesi mezunlarından katılanlar da oldu. 

Aydınlıkevler Lisesi Futbol takımını, 1970’li yıllarda gönüllü olarak çalıştırmış, Liseden ve mahalleden çok sayıda arkadaşı bulunan bir insan olarak buluşmalara katılıyorum. Ne yazık ki, son buluşmada, toplu fotoğraf çekimini beklemeden ayrılmak zorunda kaldım.

Aydınlıkevlerli her yaştaki gençlerin, günümüzün mahalle sakinleri, esnaf, engelli dediğimiz farklılıklar,  emekli, öğretmen, öğrenci ve gençleriyle iletişimi güçlendirecek projeler ve etkinlikler düzenlemelerini öneriyorum.

Ayrıca,  fotoğraf, bilgi ve önerilerini göndermelerini de bekliyorum. Çünkü, köy ve mahalle kültürünü, güven dolu komşuluk ilişkilerinin güzelliğini yaşamalı ve yaşatmalıyız, kadın-erkek dayanışması ve iş birliği içinde.

Bir ülkenin yerin üstündeki cennet olması, köyden, mahalleden başlar. Haydi Aydınlıkevlerli ve diğer semtlerdeki melekler…

Sporcuların olduğu fotoğraf, 1970’li yılların ortaları. Ayakta, soldan ikinci Rıza Sümer, sağdan ikinci Baha Ayrılmaz, üçüncü Melahat Ayrılmaz. 

Her yaştaki gençlerin olduğu toplu fotoğraf ise, 10 Mart 2024 buluşması sonrası çekildi.