Köyceğiz’in doğal güzellikleri, gölü, sığla ormanları ve Dalyan Kanalı ile kurduğu hassas ekolojik denge, yalnızca yerel halk için değil, tüm Türkiye için korunması gereken bir değer taşımaktadır.
Bu sakin şehrin huzurunu bozacak gelişmeler yaşanıyor.
Köyceğiz’de yaşayan aile dostumuz Kamer ve Kenan Kırlı uzunca bir mesaj aldım
Bölge halkı adına aşağıdaki mesajı ilettiler : “Son dönemde gündeme gelen "Balcılar Barajı Projesi", bu doğal dengeyi tehdit eden bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bakanlık tarafından planlanan baraj projesi, yalnızca su rejimini değil; bölgenin ekosistemini, tarım faaliyetlerini ve turizm potansiyelini de derinden etkileyebilecek niteliktedir.
Balcılar Barajı’nın inşa edilmesi durumunda, Köyceğiz Gölü ve Dalyan Kanalı’nın doğal su rejiminde ciddi değişiklikler yaşanacaktır. Bu değişiklikler, bölgenin karakteristik doğal yapısına zarar verecek niteliktedir. Özellikle sığla ormanları, arı kolonileri ve narenciye bahçeleri gibi ekosisteme özgü varlıklar, projenin doğrudan etkisi altında kalacaktır.
Proje kapsamında, köylülere ait zeytinliklerin ve tarım arazilerinin baraj gövdesi altında kalması, Zeytin Yasası’na aykırı olmasına rağmen gündeme getirilmiştir. Öngörülere göre, yaklaşık 92 bin ağaç kesilecek; bu durum yalnızca orman varlığı açısından değil, karbon emisyonları ve iklim üzerindeki etkiler açısından da endişe vericidir.
GÖNÜLLÜ AVUKATLAR
Balcılar ve Döğüşbelen köyleri başta olmak üzere, Köyceğiz ve Dalyan halkı bu projeye karşı geniş çaplı bir direniş başlatmıştır. 93 kişi tarafından açılan dava, Avukat Arzu Alper ve Avukat Emine Kurnaz’ın gönüllü katkılarıyla yürütülmektedir. Yerel halk, baraj projesinin kendi talepleri doğrultusunda gündeme gelmediğini, aksine bölgenin ekonomik ve sosyal yapısını tehdit ettiğini dile getirmektedir.
Balcılar Köyü doğumlu Dilek Törus’un ifadesine göre, köy halkı bugüne kadar derelerden elde edilen suyla tarım faaliyetlerini başarıyla sürdürmüş, baraj gibi büyük bir yapıya ihtiyaç duyulmamıştır. İnşaat sürecinde yaşanacak su kesintileri, toz ve çevresel kirlilik ise mevcut tarım yapısını tamamen işlevsiz hâle getirebilir.
NEŞE YÜZÜAK NE DİYOR ?
Sandras Koruma Platformu sözcülerinden Neşe Yüzak’ın yaptığı açıklamalara göre, Balcılar Barajı yalnızca su kaynaklarını değil, bölgenin tamamını kapsayan geniş bir ekolojik değişimi beraberinde getirecektir. Baraj inşa edilirse, şu anda bölgede yaşayan yaban keçileri, porsuklar, tavşanlar, sinek kuşları, yarasalar, kaya sansarları, su samurları, caretta caretta kaplumbağaları ve yılan balıkları gibi çok sayıda türün yaşam alanı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Bu durum, yalnızca yerel ölçekte değil, ulusal düzeyde biyolojik çeşitliliğin korunması bağlamında da ciddi bir alarm niteliğindedir. Sığla ormanlarının tahrip edilmesi ise, Türkiye’ye özgü nadir ekosistemlerin geri dönüşü olmayan şekilde kaybına yol açabilir.
TURİZME VE EKONOMİYE SANSIMASI
Köyceğiz ve Dalyan yalnızca tarımsal üretimiyle değil, aynı zamanda doğaya dayalı turizm olanaklarıyla da dikkat çeken bir bölgedir. Ekoturizm, doğa yürüyüşleri, bisiklet turları gibi aktiviteler, hem bölge halkına ekonomik katkı sağlamakta hem de Türkiye’nin sürdürülebilir turizm hedeflerine hizmet etmektedir. Ancak baraj projesi bu faaliyetleri tehlikeye atacak, ziyaretçi sayısında azalmaya ve turistik değer kaybına yol açacaktır.
Sandras Koruma Platformu'ndan Murat Bey'in açıklamalarına göre, baraj sonrası Bağa ve Namnam çaylarının yok olması, tarımsal üretimi ve doğa turizmini felce uğratacaktır. Ayrıca, su kaynaklarının özel şirketler ya da devlet kontrolüyle ücretlendirilmesi, çiftçiler için ek bir ekonomik yük oluşturacaktır.
FARKINDALIK YARATILMALI
Balcılar Barajı Projesi, Köyceğiz’in doğal yapısı, ekosistemi ve toplumsal yaşamı üzerinde çok yönlü tehditler barındırmaktadır. Bu noktada yalnızca yerel halkın değil, tüm kamuoyunun dikkatinin bu projeye çekilmesi gerekmektedir. Ekolojik sürdürülebilirliğin korunması, çevre bilincinin artırılması ve doğayla uyumlu kalkınma hedeflerinin desteklenmesi adına şu adımlar atılabilir:
Sosyal medya ve kamuoyu kampanyaları ile farkındalık artırılmalı,
Yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları daha aktif rol üstlenmeli,
Bilimsel raporlar ve ekolojik değerlendirmeler kamuoyuyla paylaşılmalı,
Alternatif kalkınma modelleri gündeme getirilmeli.
Köyceğiz ve Dalyan gibi doğa harikası bölgelerin korunması, yalnızca o bölgede yaşayanların değil; tüm doğaseverlerin, akademisyenlerin, hukukçuların ve politikacıların ortak sorumluluğudur. Gelecek nesillere yaşanabilir bir doğa bırakmak adına bu mücadele, toplumsal bir seferberliğe dönüşmelidir.