Malum Bahçeli’nin tetiklemesi ile başlayan süreç döndü dolaştı mecliste bir komisyon kurulması aşamasına geldi, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş bu işe önayak oldu bir komisyon kurulması kararlaştırıldı.
Herkes konunun özünü, nereden gelip nereye gittiğini unuttu CHP komisyona üye versin mi vermesin mi tartışmasına odaklandı. Bence bu durum tartışmayı esastan kopardı ve çok yanlış bir istikamete sürükledi.
Önce şunu söyleyeyim: Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ülkede konuşulması gereken her konunun konuşulabileceği en üst makamdır!
CHP’de bu konu gündeme geldiğinde zaten bu konu kapalı kapılar arkasında, parti kulislerinde konuşulmasın meclis çatısı altında konuşulsun demişti. Dolayısı ile işin doğrusu zaten Bahçeli tarafından gündeme getirilen bu yeni çözüm sürecinin kapalı kapılar arkasında, karanlıklarda, vatandaşlardan gizli olarak değil meclis çatısı altında, halkın gözü önünde şeffaf bir şekilde konuşulmasıdır.
Ayrıca bu komisyon meselesini bu kadar köpürtmeye de gerek yoktur, sonuçta komisyonun meclisin yetkisini gasp edip bir yasa yapma ya da değiştirme gücü yoktur. Bu komisyon sadece konuları tartışıp, mecliste önerilerde bulunabilecek bir yapıdır. Mecliste böyle onlarca komisyon zaten var ve çalışıyor.
Şu hususa da dikkatinizi çekmek isterim: Daha öncede yazdım bırakın komisyonu bu meclisin bu çözüm sürecini yürütecek siyasi meşruiyeti yoktur!
Yoktur, çünkü 2023 seçimlerinde AKP ve MHP bugünkü politikalarının tam tersi söylemler ile vatandaşların oyunu almış ve dahası sahte videolar ile muhalefet seçmeninin iradesini sakatlayarak muhalefetin alabileceği oyu almasını da engellemiştir.
Bu kadar önemli bir konu konuşulacaksa derhal bir erken seçime gidilmeli, AKP ve MHP bu gün savunduğu yeni politikaları vatandaşa anlatmalı, PKK’lıları affedip, bebek katilini evine yollayacağız diyerek bu sefer, bu şekilde oy istemelidir.
İşte ancak bu söylemler ile gidilecek bir seçim sonrası oluşacak yeni parlamentonun bu konuyu konuşabilecek bir siyasi meşruiyeti olacaktır.
Köpürtülen komisyon meselesine dönersek:
AKP – MHP - DEM ittifakı mecliste 383 sandalyeye sahip. Bu çoğunluk DEM’li Cumhur İttifakına istediği yasayı değiştirme, erken seçim kararı alma ve anayasa değişikliği yaparak referanduma sunmak için yeterli oyu veriyor.
Dahası AKP – MHP – DEM ittifakının 400'ü bulma ve anayasayı referandumsuz değiştirme olasılığı da epeyce güçlü. Yani aslında CHP desteğine komisyonda ve mecliste hiç ihtiyaç yok.
İşin kötüsü 2028 seçimlerine kadar daha yaklaşık 3 yıl var bu noktada bence Özgür Özel çok akıllıca davranıp, komisyona katılarak zamana oynuyor...
Malum bir iş sonuçlanmasın istiyorsan “komisyona havale et” derler, tam da bunu yapıyor...
Rahmetli pederin böyle durumları ifade eden sık sık anlattığı bir fıkra vardır, sizinle de paylaşayım isterim:
Padişahın birinin çok sevdiği bir atı varmış. “Ben bu atı çok seviyorum, onunla sohbet etmek istiyorum. Memleketteki tüm bilginleri çağırın, bu ata konuşmayı öğretene bin altın vereceğim.” Diye tutturmuş.
Memleketteki bilginler sırayla padişahın önüne getirilmiş...
Huzura çıkan ilk bilgin; “efendim hiç at konuşur mu? Ben bir ata konuşma öğretemem.” Deyince padişah; “Bu bilgin milgin değil, vurun bunun kellesini.” Demiş. Alıp götürüp adamcağızın kellesini vurmuşlar.
2. Bilginin 3. Bilginin de başına aynı şey gelmiş derken sıra Bektaşi babasına gelmiş.
Padişah Bektaşi babasından da aynı talepte bulununca, baba erenler; “elbette padişahım siz emredin ben sevgili atınıza konuşma öğretirim, hatta bırak konuşma öğretmeyi şarkı, şiir bile söyletirim” demiş.
Padişah biraz şaşırmış ama çok mutlu olmuş.
Padişah “peki, bunu nasıl yapacaksın?” diye sorunca baba erenler; “Padişahım meslek sırrı, bunu söyleyemem, ama emin olun yaparım.” Demiş ve devam etmiş;
“öğretirim lakin bu uzun ve zahmetli bir iştir. Bana bazı şeyler gerek.” demiş.
Padişah gayet mutlu “Peki, dile benden ne dilersin.” Demiş.
Baba erenler: “Bu iş en az üç yıl sürer, gidip gelmekle olmaz hep burada olmam lazım. Bunun için önce sarayda bir oda isterim. Sonra çok çalışmam gerek, yediğim önümde yemediğim arkamda olmalı, karnım hiç aç kalmamalı. Dinlenmek, eğlenmek içinde üç beş cariye fena olmaz. Birde meyhaneye ve ev sahibine borçlarım var, avans olarak onları kapatalım.” Demiş.
Padişah; “tamam ulan, ama bak öğretemezsen kelleni alırım” demiş.
“Tamam, padişahım kellem yolunuza feda olsun” diyen baba erenler selam verip, huzurdan çıkmış.
Kapıda bekleyen diğer bilginler etrafını çevirmiş “Yahu delirdin mi? Hiç ata konuşma öğretilebilir mi? Kellen gidecek.” Diye baba erenleri eleştirmiş...
Baba erenler gülmüş; “Yahu, elbette ben de biliyorum ata konuşma öğretilemez! Öğretilemez ama önceki bilginlerin başına geleni gördünüz, bende öğretemem desem kellem zaten gidecekti. Şimdi zamanım var; bu üç yılda belki at ölür, belki padişah, bakarsın ben ölürüm. Sonuçta bu arada üç yıl sefa sürerim, borçlarımı da ödedim ve dahası sizin kellelerinizi de kurtardım. Daha ne isterim?” Demiş, yürümüş gitmiş...