Günümüzde “siyasetçiler klientalizm yapıyorlar mı?” sorusunu sorduğunuz da gerçekçi bir yanıt alacağınızı sanmıyorum.
Geçmişten geleceğe bizim topluma “izimler” bir öcü gibi gösterilmiştir.
“Komün” ya da “sosyal” sözcüklerini kullanırsanız sorun yoktur.
“Komün” ve “sosyal” sözcüklerinin ne anlama geldiğini çevrenizde kaç kişi biliyor? Bilenler azınlıkta kalır.
“Komün” ve “sosyal” sözcüklerine “izimi” eklerseniz, “öcü” oluşur(!).
Neden mi?
“Komünizm” ve “sosyalizm” sözcükleri oluşurda ondan…
Anamalcı sistemde vurgunlar vurmaya, köşe dönmeye alışmış olanlar, “komünizmi” ve “sosyalizmi” topluma öcü olarak gösteriyorlar.
Şimdi içinde yaşam sıkıntısı çektiğimiz bu düzende “klientalizmin” ne olduğuna bir bakalım: Bir ülkede kurulu hükümetin birimlerini gözetlemekle ya da regule etmekle sorumlu grupların çıkarlarına hizmet eden ilişkiler ağına “klientalizm” diyebilirsiniz.
Etik dışı davranışların mimarları da “klientalizmin” odağına oturmuşlardır. Yaptıkları çıkar hesaplarına dayalı olsa da topluma bu yapılan işlerin “doğru-dürüst” işler olduğunu yutturmaya çalışırlar.
Tabii ki yutarsanız…
Geriye dönük o tarihte Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Özellikle Kayseri’den Baro Başkanı’nı, Kayseri-Der Başkanı’nı seçmesi çok düşündürücü bir “klientalizm” değil mi?
Klientalizm dediğimiz etik dışı davranışın ve uygulamanın mimarı olmak ülke halkına ne yarar sağlayacaktır?
AKP kendi düşündüklerini HSYK’na seçtirmek için “klientalizm” yapabilir mi? Yapar!
Ama bir Sayın Cumhurbaşkanı hangi siyasi piramidin tabanından gelirse gelsin, oturduğu makamda olaylara daha objektif bakan, kamuoyuna güven veren kişilerin HSYK’na atanmasına öncülük etmesi gerekirdi.
HSYK’da gerçekçi bir denge sağlayabilirdi. Bu da toplumda bir güven algısı yaratırdı. Yargıda yargılayanlara ve topluma güven sağlardı.
Bunun tam tersi olarak özellikle Kayseri’den Baro Başkanını, Kayseri-Der Başkanı’nı seçmesi bu güveni sarstı.
Adam tutma, adalet kurumuna seçilecek kişileri müşteri gibi algılama olmaz. Güneşin doğuşunu, yağmurun yağışını engelleyemezsiniz.
“Ben kendi hemşerilerimi atarım, diğerlerini atamam” ya da “mühür bende sultan benim” mantığı hiç olmaz.
Uygulamakla göklere çıkardığımız “burjuva demokrasisinin” hangi telinde böyle bir hava çalabilirsiniz?
Cumhurbaşkanı Gül’ün Cumhurbaşkanı olmadan önce milletvekili seçildiği Kayseri’den HSYK’na yapılan bu atamalar, toplumun etik değerleri ile örtüşüyor mu?
Klientalizme, sıkı sıkıya bağlı olanlar, toplumsal bozulmanın mimarı olurlar mı, olmazlar mı? Bu işin sonu nereye varır?
HSYK’nun sayısal yapısına iktidarın el koyması, yargıç ve savcıların atanmasında da “klientalizm” kendini gösteriyor.
Birinci sınıf yargıçlar, düz yargıçlığa, birinci sınıf başsavcılar düz savcı olarak atanıyor. Adalet Bakanlığı’nda çalan enstrümanlar “hukukun üstünlüğü” konçertosuna uymuyor. “Klientalizme” güvenmeyin! İşin cılkı çıktı! Kimseye hayır getirmez…
Ama yıl 2024 olmuş, RTE ve ekibi Anayasa Mahkemesi dahil her yere kendi adamlarını atıyorlar. Geçmişte günümüze adaletin belini kırdılar. Yazık… &&&