Bu yazıyı, Sonsöz Gazetesi’nin bugünkü sayısına hazırlamadan önce televizyonda haberleri izledim.
Satılan veya kesime gönderilen binlerce inekle ilgili haber yüreğimi, içimi incitti. Süt verebilecek veya yeni canlılar dünyaya getirebilecek inekler. Boğalar.
Bursa’da, bir belediyenin, sahiplerinin gözyaşlarına aldırmadan üzerine geçirdiği ve yapılaşmaya açtığı tarım arazileri haberi de can sıkıcı idi. Halkın dinmeyen gözyaşları. Yine anneler, kadınlar, babalar, erkekler, dedeler, büyükbabalar gözleri yaşlı haykırıyorlar. Bunlara neden olan siyasetçiler, belediye yöneticileri, iktidar partisinin belediye meclis üyeleri, nasıl, hangi duygularla kahvelerini, çaylarını, sularını içebiliyorlar, yemeklerini yiyebiliyorlar, yatağa girip uyuyabiliyorlar, evet, nasıl?
Acaba, gözyaşı döken annelerden, babalardan kaç tanesi bu belediye başkanına, meclis üyelerine oy vermiştir. Soru olmadığı için işaretini de koymadım cümlenin sonuna.
Merak ettiğim bir durum daha var. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, daha da önemlisi Cumhurbaşkanlığı’ndaki ilgililer ve uzmanlar, Bursa’daki yerel yönetim şiddetinin görüntülerini nasıl izlediler, birbirleri ile konuştular mı? Dahası, iktidarı destekleyen televizyonların haberleştirmediğine kesin inandığım bu görüntüleri izlediler mi? Ağlayan, atalarının bu topraklara verdikleri yılları, emekleri savunan kadınlardan, annelerden, gençlerden, erişkinlerden etkilendiler mi? Nasıl etkilendiler acaba?
Suya, havaya, toprağa ve üstünde yaşayan canlılara, orantısız güç kullanan, şiddet uygulayan kravatlı, takım elbiseli, kesici, yıkıcı, ezici ve ağır araçları, aletleri, ayrıca çok büyük yetkileri bulunanların akılları ve vicdanları ne yapıyor? Tanrı korkuları, Tanrı sevgileri yok mu?
Bu güzelim dünya, bu harika doğa, üstündeki, altındaki harika canlılar, sizler kıyım yapasınız diye mi yaratıldı, geliştirildi, çoğaltıldı.
Bu yazımda, bu nedenle, iyilere ve “iyi” olmayanlara sözlerim var.
İyiler, üreticiler, yasalara ve haklara uygun olarak birleşmelisiniz, örgütlenmelisiniz. Bu kıyımları, insanın yaptığı bu acımasız şiddet örneklerini, şiddetsiz yöntemlerle sizler durdurmalısınız.
Göreviniz, şiddeti durdurmakla bitemez. “İyi” olmayan bu insanları sizler “iyi”leştirmelisiniz.
Evet, sizler, bizler, hepimiz, hem şiddeti durdurmalıyız, hem şiddet üretenleri “iyi”leştirmeliyiz.
Şimdi niçin, kimlere ve nasıl sözlerim var, o bölüme geçmek istiyorum.
Fetihlere, işgallere, savaşlara, 21. Yüz yılın başlarında bile, fetih, işgal ve savaşçı kişilikte olanlara, bu yöntemlerle, insanı, hayvanı ve doğayı katledenlere karşı sözlerim var.
Milyarlarca yıldır süre şiddete karşın, sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış çabalarından vazgeçmeyen ve Dünya’yı 21 yüzyıla, gözyaşlarında, sevincinde, umudunda taşıyan temiz ve cesur yürek annelere, babalara, kadınlara, insanlara sözlerim var.
Irkçılık yapanlara, farklı ırkları, dilleri, inançları, kültürleri “tek” haline getirmek isteyen, böylece, ölümcül şiddet yöntemlerini kullanarak Tanrı’nın yaratıştaki amacına ve zenginliğine aykırı davranan isimlendirmeyeceğim canlılara sözlerim var.
Sorunu yüz yüze ve göz göze konuşarak masalarda değil, sahalarda silahla ve şiddetle çözebileceklerini sananlara, sahalarda çatışarak, geleceğe kan davası ve sorun bırakanlara, daha doğmamış çocukların kanlarının döküleceği, Dünya’nın, ağlayan annelerin gözyaşları ile sular altında kalmayı sürdüreceği anlamında konuşan sözde siyasetçilere, sözde bilim insanlarına sözlerim var.
Canlara değil, silahlara veda edilmesi gerektiğini anlamayanlara sözlerim var.
Hayvan, çevre ve insan hakları için, şiddetsiz yöntemlerle ömür, emek ve can veren, yazı yazan, araştırma yapan, kitaplar hazırlayan, şiddetsiz tepkiler gösteren gerçek kahramanlara sözlerim var.
Yaradılıştan yeşil giydirilmiş dağları ve ormanları, maden aramak için çıplak hale getirenlere, sıcağa ve soğuğa karşı korumasız bırakanlara, ormanları yakanlara, milyonlarca hayvanı öldürenlere, yuvalarını dağıtanlara, annesiz, babasız veya yavrusuz bırakanlara sözlerim var.
Dağları, ormanları, gölleri, akar suları, denizleri, okyanusları, kentleri, tarlaları, köyleri, sokakları, caddeleri, bahçeleri, ana veya yan yolları izmarit mezarlığına ve çöplüğe çevirenlere sözlerim var.
Küçük yaştaki kız çocuklarını evlendiren, çocuk gelinler ve çocuk damatlar üreten, yüreklerine sevgi ve şefkat konmamış, aslında çok güçsüz yetiştirilmiş erkeklere ve kadınlara sözlerim var.
Hayvanları, yaşadığı ortamlarda, dağlarda, ormanlarda, denizlerde, okyanuslarda, üstelik tuzak kurarak ve aldatarak avlayan, onları satan, akvaryumlara, kafeslere, demir hapishanelere kapatan, onları izleyen ve çocuklarına izlettiren vicdanı sorunlulara sözlerim var.
Yalan, iftira, tehdit ve hedef göstererek ülkeleri ve Dünya’yı yönetebileceklerini sananlara sözlerim var.
Şiddete karşı, silahsız ve şiddetsiz mücadele eden siyasetçilere, yöneticilere, gazetecilere, doktorlara, avukatlara, sanatçılara, mimarlara, çevrecilere, hayvan hakları savunucularına, gönüllülere, kamu görevlilerine tek kelime ile insanlaşmışlara sözlerim var.
Kadın, çocuk ve erişkin demeden her türlü şiddeti uygulayanlara, canlara kıyanlara, onları yetiştiren düzene, kişilere, bu düzeni sürdürmeye çalışanlara, onları destekleyenlere, sadece görüntüde bize benzeyenlere sözlerim var.
Emeğe dayanmayan gerekçelerle yaşamı zorlaştıran, ekonomik şiddet uygulayan, hayatı pahalı hale getiren insanlara ve düzene sözlerim var.
Üreticiye ve tüketiciye, kooperatifler, eşit sermayeli şirketler ve dernekler kurmaları için öneride bulunmayan, kolaylaştırıcılık yapmayan, bu konuda çaba gösterenlerin sesini halka ulaştırmayan gazetelere, televizyonlara ve sosyal medya organlarına sözlerim var.
Dünya’nın tüm sorunlarının, şiddetsiz ve yüz yüze iletişim, eğitim, örgütlenme, demokrasi, adalet, güvenlik ve yaşam boyu iletişim-eğitim alanlarında ürediğini görmeyenlere ve katkı koymayanlara sözlerim var.
Sözlerimin ne olduğunu, ne anlama geldiğini, bunun için nelerin ve nasıl yapılması gerektiğini öğrenmek isteyenlere de sözlerim var.
O sözlerim de, bu sözlerimin içindedir.