KİM İSTEMEZ?

Mustafa Kemal Atatürk’ün unutulmaması gereken çok önemli sözleri bulunuyor. Her insanın yaşamı boyunca bu sözlerin her birine gereksinimi var. Bu sözlerinden birisi de; “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir…” sözüdür. Şimdi şu soruları soralım; özgürlüğü kim istemez? Her kes özgür mü? Kötülük yapma karakterine bağlı olan her kimse özgürüm diye bilir mi?

Daha birçok soru sorarsak iş uzar gider. İşin aslına bakarsanız, özgürlüğü istemeyenlerin başında doğmacılar gelir. “Doğma nedir?” derseniz, doğma bir inanma klişesidir. Siyasi iktidarların başı tarafından “nascılık” diye tanımlanan doğmacılık, felsefedeki dar anlamı ile aklın her şeyi bileceğine, doğruların sadece kendilerinde olduğuna inananları gösterir. Dini siyasete alet edenlerin sütannesi budur. “Özgürlüğü severim” diyen sahtekârların yani taassubun sütannesi de budur. Yani ülkedeki siyasal iktidarın temsilcileri mizaç itibarı ile doğmacıdırlar. Doğmacılar “dediğim dediktir…” diyen insanlardır. Böyle oldukları için eleştiriye ve tartışmaya asla dayanamazlar. Karşı çıkanların ve eleştirenlerin özgürlüğünü ellerinden almak için tüm olanaklarını kullanırlar.

Siz ne kadar “Basın hürdür, sansür edilemez” derseniz deyiniz, kendilerini eleştiren o basın kuruluşunun canına ot tıkamak için ilanlarını bile keserler. Çalışanlarını da açlığa mahkûm ederler. Yalan mı? Hayır, bunların tümü gerçektir. Öte yandan özgürlük düşmanlarının öyle huyları vardır ki; tartışmaya dayanamaz, fikir alış verişinde bulunamazlar. Kendilerini zeki sayarlar ama zekâları tek cephelidir. Bu karakterde olan insanlar, her yerde her meslekte bulunur.
Belki bunun özgürlükle ne ilişkisi var; felsefi bir davranışın politika algısına ne etkisi var? Diyeceksiniz… Tarihte örnekler vermek gerekirse İkinci Dünya Savaşı’nın mimarları örneğin Almanya’da Adolf Hitler, İtalya’da Mossolini’yi örnek verebiliriz.

Bunun biraz analizini yaparsak, Adolf Hitler’de seçim ile işbaşına gelmişti. Bu tür iktidarlar her zaman her yerde kendi düşünce ve kanaatlerinin yüzde yüz doğru olduğuna iman ettikleri için, özgürce konuşulması ve tartışılması gereken hangi mesele olursa olsun, görüşmeyi, konuşmayı ve tartışmayı kabul etmezler.
Adı demokrasi de olsa bu faşizan yapı özgürlüğü istemez.

Şimdi yeri gelmişken şu soruyu soralım; özgürlük nedir? Özgürlük birinin hiçbir şekilde engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, söyleyebilmesi, yapama bilmesi ve hareket edebilmesi durumudur. Başka bir deyişle özgürlük; felsefede, gerçeklik karıştı özgür irade fikrini içerir.
Politikada özgürlük ise iktidara gelmişlerin kurduğu hükümet baskısından bağımsızlıktır. Özgürlüğün ve bağımsızlığın olmadığı ülkelerde nasıl bir yaşam biçimi olur? Toplumda tam bir korkudan oluşan sessizlik vardır. Politika bakımından bu tür rejimlerde ya en sol uca kaçacaklar ya da en sağ uçta çivilenmiş gibi çakılıp kalacaklar…

İktidara kim hâkim ise o kudretlinin görüş ve kanaatleri dışındakilere nefes almak, düşünce ve kanatlarını tek başına toplu olarak yazıla ya sözlü söyleme ve açıklama hakkı hiçbir zaman olmayacaktır. Onun için Atatürk; “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir…” demiş…