Kılık kıyafet meselesi gene gündem oldu…
Sizde duymuşsunuzdur malum Kocaeli Gebze'deki Alaettin Kurt Anadolu Lisesi'nin bahçesinde düzenlenen mezuniyet töreninde bazı kız öğrenciler, “kıyafet yönetmeliğine uymayan kıyafetler giydikleri” iddia edilerek alana alınmamıştı.
Bu tavra işgüzar bir müdürün kişisel marifeti deyip geçemeyiz de çünkü Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de kız öğrencilerin mezuniyet törenine alınmamalarını savunmuş ve yaşanan skandalı "Basit bir olay" şeklinde yorumlayarak, işgüzar okul müdürüne sahip çıkmış.
Şaşırdık mı?
Elbette hayır İslamofaşist kafa egemen olduğu her yerde insanların saçına sakalına, kıyafetine müdahale etmeyi, fırsat buldu mu şiddet kullanıp sopalayarak insanları hizaya getirmeyi pek sever. Bunu İran’dan Afganistan’a kadar İslamofaşist kafanın egemen olduğu her coğrafyada zaten açıkça görüyor, gözlemliyoruz.
Açıkça söylemek gerekirse Yusuf Tekin gibi bu cenahtan gelen, fikri yapısı malum birinden farklı, çağdaş ve demokratik bir tavır beklemek de zaten anlamsız bir iştir.
Ben onların ne dediği ve ne yaptığı ile ilgilenmekten ziyade çok basit bir konu gibi görünen bu kılık kıyafet meselesini bu makale ile biraz deşmek istiyorum.
Kılık kıyafet meselesi aslında çok ama çok önemli ve derin bir konudur çünkü insanların kılık kıyafeti sadece örtünmeye, sıcaktan ya da soğuktan korunmaya yaramaz.
Kılık kıyafet örtünmeden ziyade tarzı, taşıdığı simge ve semboller ile diğer kişilere mesaj verme işlevini yerine getirir.
Giyim kuşamımız görevimizi, sınıfımızı, mensubu olduğumuz camiayı, ideoloji ya da inancımızı, sahip olduğumuz imtiyaz ve gücü diğer insanlara ilan eden bir simge ve semboller bütünü ile örülüdür.
Örneğin piknikte giydiğiniz bir forma kitleye hangi takımı tuttuğumuzu, yakamıza taktığımız bir rozet partimizi ve giydiğimiz bir üniforma görevimizi diğer insanlara ilan etme işlevi taşır.
Bu dün böyleydi, bu günde böyle ve emin olun yarında böyle olacaktır.
İnsanlar diğer kişilerin tercih ettiği ya da kullanmak zorunda olduğu kılık kıyafete bakarak onun dost mu düşman mı olduğunu anlar, kendisi için bir tehdit teşkil edip etmediğine karar verir.
Bu noktada aslında kılık kıyafetin semboller ile dolu bir kitlesel mesaj aracı olduğunu rahat rahat söyleyebiliriz.
Peki, kılık kıyafet tamamen bir özgürlük alanı mıdır, dileyen dilediğini dilediği yerde istediği gibi giyebilir mi?
Elbette hayır!
Kılık kıyafetin özgürlük alanını belirleyen temel çerçeve taşıdığı simge ve sembollerin özgürlükçü, demokratik, insan hak ve özgürlüklerine saygılı olup olmadığı ile ilgilidir.
Örneğin:
Almanya’da özgürlük var diyerek Nazi üniforması giyip, gamalı haç takarak sokakta dolanamazsınız!
Özgürlükler ülkesi Amerika’da Ku Klux Klan külahı ile dışarı çıkamazsınız!
En demokratik ve özgürlükçü bir ülkede bile polis olmadığınız halde polis üniforması, asker olmadığınız halde asker üniforması giyerek sokağa çıkarsanız kendinizi kodeste bulursunuz!
Kılık kıyafetin basitçe örtünmeden çok daha önemli işlevleri olduğunu bu üç beş basit örnek bile açıkça ispatlamıştır sanırım.
Gelelim Kocaeli’ndeki olaya burada mezuniyet törenine katılmak isteyen kız öğrencilerin kılık kıyafeti onların ülkede iktidarda bulunan İslamofaşist anlayışa karşı çağdaş ve özgürlükçü bir görüşe sahip olduğunu göstermektedir.
Asıl sorun da burada zaten daha düne kadar “kadınların kılık kıyafetine karışmayın, türbana özgürlük” diyenler, gücü eline geçirince derhal başkalarının kılık kıyafetine karışmaya onları baskı altına almaya teşebbüs ediyorlar.
Kocaeli’nde yapılmaya çalışılan yaşam biçimine müdahale ve kendinden olmayan yaşam biçimini yok etme girişimidir, bu girişim elbette asla kabul edilemez, edilmemelidir.
Burası Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir ülke burada kimin ne giyeceğini Arap gelenek göreneği ya da şeriat yasaları değil, Türkiye Cumhuriyeti anayasası belirler!
Demedi demeyin eğer bu noktada sağlam durmaz, bu yapılana karşı çıkmazsak yarın sıra diğer anayasal haklarımıza gelecektir.