Meteoroloji Genel Müdürlüğü şiddetli yağmur, yoğun kar, ani sıcaklık düşüşü, uzun süreli yağış eksikliği gibi uyarılarda bulunduğu zaman, başta kent yöneticileri olmak üzere, büyük kentlerimizde yaşayan hemen herkes kara kara düşünmeye başlar.
Tahmin gerçekleşirse, bir yerleri su basacak, yollar kapanacak, trafik kazaları olacak, kente su sağlayan kaynaklar kuruyacak, insanlar işe, okula zamanında gidemeyecek, can ve mal kayıpları olacak; zaten güçlüklerle dolu olan kent yaşamı katlanılmaz bir kâbusa dönecektir.
Böylece, doğanın kente doğrulttuğu aynada, kötü yönetimlerin sorumlusu olduğu bütün eksiklikler açıkça görülecektir.
Bunlar, irademiz dışında gelişen doğa olaylarının kentlerimizde görülen sonuçlarıdır.
Bir de irademiz içinde gerçekleşen olay ve olgular vardır ki, bunlar da kentlilere kâbus yaşatırlar. Uluslararası büyük organizasyonlar, ulusal bayram günlerinde düzenlenen törenler, dünyanın önemli ülkelerinden kentimizi ziyarete gelen devlet ve hükümet başkanlarının güvenlikleri için alınan önlemler, büyük çaplı altyapı inşaatları gibi insan iradesiyle gerçekleşen ve kent yaşamının zorluklarına yeni zorluklar ekleyen etkinliklerdir.
Kent yaşamındaki güçlükleri artıran bu tür etkinliklerden birisi de her yıl Eylül ayında yaşanan, ilk ve orta dereceli okulların öğretime başlamasıdır.
O gün yaşanması beklenen kent trafiğindeki zorlukları biraz olsun hafifletmek için türlü cambazlıklar içeren kararlar alınır. İlkokul birinci sınıfların öğretime bir hafta erken başlatılmasından belediye otobüslerinin ücretsiz yolcu taşımasına; çalışma saatlerinin değiştirilmesinden kimi yollardaki trafik akışının yeniden düzenlenmesine değin pek çok alana yayılan bu kararlar aslında çok fazla işe yaramaz. Buna karşılık, kentleri yönetenler, “çözüm arayışı içinde görünmek” kaygısıyla olsa gerek, her yıl bu yola başvururlar.
Büyük kentlerimizde yaşamı kâbusa çeviren sorunlar, aslında ne atmosferik doğa olaylarıyla ne de insan iradesiyle gündeme gelen etkinliklerle açıklanabilir.
Yeryüzünde sorunu olmayan kent yoktur. Hemen her kent, zaman içinde, kent yaşamını az ya da çok etkileyen çeşitli sorunlarla karşılaşır.
İyi yönetilen kentlerdeki yönetimler, nedensellik bağlamında geliştirdikleri çeşitli yöntemlerle bu sorunların üzerine gider; onları büyümeden ve kalıcılaşmadan çözerler. Bilirler ki, çözülmeyen ya da çözümü ertelenen her sorun başka yeni sorunlara da kaynak oluşturur; kent sorunlar yumağına dönüşür.
Kent yönetimlerinin temel görevi; günlük hizmetlerin yanı sıra, çeşitli biçimlerde ortaya çıkan sorunları çözmek; kent yaşamında sorun yaratacak izin, yatırım, düzenleme ve uygulamalardan kaçınmak; geleceğe, olabildiğince az sorunlu, planlı gelişmiş bir yerleşme bırakmaktır.
Belirli bir coğrafyada, belirli bir yerde kurulmuş her kent, hem yeryüzünde bulunduğu yerin iklim koşullarına göre atmosferik doğa olaylarıyla karşılaşacak hem de insan toplumlarının barınma alanı olması nedeniyle, zaman zaman çeşitli etkinliklerin sahnesi olacaktır.
İyi yönetilen kentlerin yönetimleri kentlerini düzenlerken, kentlilerin günlük yaşamda büyük sorunlarla karşılaşmaması için bu tür olağandışı durumları da göz önünde bulundururlar. Böyle yönetilen kentlerde de bu durumlar kentlinin günlük yaşamını etkiler ama bunlar kâbus boyutlarında bir sorun olarak algılanmaz.
On yıllarca, planlı kentleşmeyi umursamayan, yatırımlarını bilimsel yaklaşımla oluşturulmuş plan kararlarına dayandırmayan, yaşanabilecek olağandışı durumları akıllarına bile getirmeyen ve hemen her düzenlemeyi kişisel beğenilerine göre yapan yöneticilerin elinde kalmış kentlerde ise durum çok farklıdır.
Böyle yönetilen kentlerde yaşam, olağan döngüsü içindeki sıradan günlerde bile, ulaşımdan trafiğe, kuralsızlıktan hukuksuzluğa, kirlilikten düzensizliğe değin pek çok konuda, kentliler için tam bir sorunlar yumağıdır. Oradaki herhangi bir olağandışı durum, yaşamı kolayca kabusa çevirir.
Bu kentlerdeki teknik, sosyal, iktisadi altyapı eksiklikleri ve kent yaşamındaki, on yıllardır çözülmeyen ve çözülmedikçe büyüyen sorunlar bu yönetimlerin eseridir ama onlara karşı tepkisiz kalan ve hep aynı tür yöneticileri seçen kentli çoğunluğun sorumluluğu da yadsınamaz.