KENDİLERİNE KEPÇE, EMEKLİYE DAMLALIK

Bu benzetmenin orijinal hali elbette kendine kepçe millete kaşık ile şeklindeydi, lakin kepçe kaşık oranı bu hesapta tutmuyor, bende bu yüzden bu deyimde biraz değişiklik yaptım kepçe damlalık oranını kullandım.

Bu benzetmenin orijinal hali elbette kendine kepçe millete kaşık ile şeklindeydi, lakin kepçe kaşık oranı bu hesapta tutmuyor, bende bu yüzden bu deyimde biraz değişiklik yaptım kepçe damlalık oranını kullandım.

Emekliye verilen ikramiyelere yapılan 100 liralık zamdan bahsettiğimi sanırım herkes anlamıştır. Bakıyorsunuz muktedirlerin üç beş yerden aldığı maaşlara, huzur haklarına ve ikramiyelere sadece bir yıl için bile yüzde 20 – 30 zam yapılıyor 2018 yılından beri zam görmemiş emekli bayram ikramiyesine yapılan zam ise sadece 100 lira, resmen sözün bittiği nokta…

Oysa kamuoyunda en az 250 ile 500 lira arasında bir zam yapılabileceği beklentisi oluşmuştu.

Üstelik bu pandemi günlerinde eve kapanmak zorunda olan, dar gelirli emekliye az birazda olsa soluk aldırabilecek böyle bir zam gerçekten de iyi olurdu. Bu yüzden, aslında daha fazla bir zam verilmesi gerektiğini düşünen bizler de “yetmez ama evet” diyorduk.

Sonuç çok büyük bir hayal kırıklığı oldu, bu hayal kırıklığının önce anketlere ve sonra da sandığa yansıyacağını elbette göreceğiz.

Bakınız sevgili okurlarım; AKP iktidarı yönetme kabiliyetini tamamen yitirmiş durumdadır!

Skandalın biri bitmeden bir diğeri başlıyor, bu salgında vatandaşlarına en az destek veren ülkelerden biri Türkiye olmuştu. Covid-19 salgınına karşı işe yarar bir aşı üretmeyi bırak, aşı temin ederek, yapma konusunda da Türkiye resmen nal toplamaktadır.

Bir yıldır bütün uzmanların söylediği tam kapanmayı ekonomik gerekçeleri bahane ederek yapmamışlardı. Bıçak kemiğe dayanıp vaka ve ölüm sayıları rekorlar kırmaya kalkınca en sonunda yarım yamalak da olsa bir kapanma kararı almak zorunda kaldılar. Fakat ne yazık ki bu kapanma boyunca gelirsiz kalacak yoksul halka herhangi bir nakdi destekte de bulunmuyorlar.

Bu kapanma döneminde fırsattan istifade ederek yoğun bir aşılama kampanyası yürütmeleri beklenirdi. Böyle bir kampanyayı da organize edemediler aşılama işini de resmen yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.

En son büyük skandala da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca imza attı ve Biontech aşısı yapılanların ikinci doz aşılarını ancak 6 ila 8 hafta sonra yapabileceklerini açıkladı. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre daha önceden alınmış 2. Doz aşı randevuları da iptal edilmiş bulunuyor.

Bu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın derhal istifa etmesini gerektiren gerçekten de çok büyük bir skandaldır.

2. Doz aşının bu sürelerde yapılmasının etkileri ile ilgili herhangi bir bilimsel çalışma yoktur. Tavsiye edilen 2 doz arası 21 gün kadardır. Sağlık bakanlığı bu süreyi zaten esnetmiş ve 28 gün olarak açıklamıştı. İki doz arasını 6 ila 8 hafta kadar açmak salgınla mücadeleyi ve aşının etkinliğini muhakkak ki zedeleyecektir.

Türk vatandaşları bir taraftan salgın ve diğer taraftan da yokluk, yoksulluk kıskacında boğulmaktadır. Salgından ölmezsek açlıktan öleceğiz diye insanlar feryat figan etmekteler. Ne yazık ki bu çığlıklar sarayın yüksek duvarlarını aşıp, sağır odalarına ulaşamamaktadır. Etrafı dalkavuklar ile sarılmış muktedirler, halktan kopmuş bir rüya aleminde yaşamakta ve başarıları hikayeleri anlatıp durmaktadırlar.

Halk politikacılara ve iktidara güvenini tamamen yitirmiş durumdadır. Bu yüzden iktidarın salgın ve ekonomik kriz ile mücadele politikalarına hiç kimse inanmamakta, halk denileni yapmamakta, vatandaşlar iktidarın dediğinin tam aksi yönünde pozisyon almaktadır.

Bu kadar büyük bir çifte krizin bu kadar güven kaybetmiş bir iktidar tarafından yönetilebilmesi mümkün değildir, her gün dünü aratır olmuştur, işler gün be gün daha da kötüye gitmektedir, insanlar işlerin daha da kötüye gideceğini düşünerek plan ve programlarını ona göre yapmaktadırlar.

Yapılması gereken tek şey bir an önce erken seçime giderek, vatandaşın sandıkta bu iktidarı değiştirebilmesinin önünü açmaktır.

Elbette sadece iktidarı değiştirmek de yeterli olmayacaktır bu acayip BAAS tipi tek adam rejiminin de eşi benzeri görülmemiş kötülükte bir deneyim olarak derhal tarihin tozlu sayfalarına gömülmesi gerekmektedir.

Her kaybedilen gün sadece salgının değil ekonomik ve sosyal krizin de derinleşmesine yol açmaktadır, bir an önce sandığın ortaya konması gerekiyor, yoksa demedi demeyin kaybedilen günlerin bedeli çok ama çok daha ağır olacaktır.