Önce şunu söyleyeyim İYİ Partideki bazı dostlar mikrofon gördü mü dayanamıyor, konuşmanın şehveti ile ölçüp biçmeden, düşünüp tartmadan her aklına geleni söylüyor. En nihayetinde de bu tavır ittifakın ruhuna ve seçmen güvenine zarar veriyor.
Malum konu kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı, kırk kere söylendi bu konu altılı masada tartışılacak ve ortak bir aday gösterilecek. Kemal Bey bu konuda kesinlikle mutabakat aranacağını da söyledi, şimdi çıkıp halk önünde bu konuyu tartışıp gevezelik etmenin, boş boğazlık yapmanın manası ne?
Gelelim Kemal Beyle olmaz mevzusuna: Cumhurbaşkanı seçim konusu gündeme geldiğinde hayrına mı şerrine mi konuştuğu belirsiz bazı kişiler “evet bu seçim kazanılabilir ama Kemal Beyle olmaz” diyorlar.
Neden diye sorduğunuzda ilk söyledikleri “çünkü o seçimlerde hep kaybetti” iddiası oluyor.
Öncelikle seçim kaybetmek ya da seçim kazanmak bir siyasetçi için temel başarı göstergesi değildir!
Hitler ve Mussolini neredeyse girdiği her seçimi kazandılar ama netice ülkelerinin felaketi oldu değil mi?
Ülkemizde ise Türkeş ve Erbakan gibi duayen siyasetçiler ömürleri boyunca bir sürü seçim hezimeti yaşamadı mı? Elbette yaşadılar ama savundukları siyasetler bu gün bile Türkiye’de son derecede etkili ve hemen hemen herkes arkalarından hürmetle konuşuyor.
Bir siyasetçi için önemli olan iktidara gelmek değil, iktidara geldiğinde ne yapıp ne yapmadığıdır.
Ayrıca bu tipler İstanbul ve Ankara gibi AKP kalelerinde bile elde edilen son yerel seçim zaferine hiç değinmiyor ve bu zaferde Kemal Bey’in payını görmezden geliyorlar.
Tamam, Recep Bey de seçimlerde bu güne kadar büyük başarı göstermiş, mezardaki ölüleri bile kaldırıp oy kullandırması sayesinde birçok defa sandıktan galip çıkmıştır.
Peki, sonuç ne?
Yirmi yıldır ülkeyi yönetiyor fakat gelinen nokta tam bir felaket değil mi?
Adam memlekete sayısı meçhul miktarda göçmen doldurmuş, enflasyonu üç haneye çıkarmış, tüm komşular ile papaz olmuş. Dahası ve de en vahimi onun iktidarı sırasında zamanında iş birliği yaptığı Fetullahçı terör örgütü gemi azıya almış, bir iç savaş çıkarmaya uğraşmış, Genel Kurmay başkanını bile esir edip ele geçirdiği savaş uçakları ile meclisimizi bile bombalamıştı değil mi?
İktidarı sırasında memleketi bu kadar kötü yöneten birinin seçim kazanması bir başarı olarak nitelenebilir mi?
Bazıları özellikle de Cumhur İttifakına yakın kimseler ise “ama o SSK’yı batırdı” iddiasıyla adaylığını eleştiriyor…
Yahu kardeşim ortada Recep Bey gibi memleketi batırmış, ülke ekonomisini felakete sürüklemiş biri varken “ama o SSK’yı batırdı” iddiası komik kaçmıyor mu?
Birinin memleketi batırdığını, bu yüzden bir daha asla seçilmemesi gerektiğini görmeyip Kemal Bey’in 30 küsur yıl önce Genel Müdürlük yaptığı SSK’yı batırdığını iddia etmek komik değil mi?
Bakınız Kemal Bey SSK Genel Müdürü olarak devrin iktidarının çıkardığı kanunlar ve koyduğu kurallar çerçevesinde görev yaptı. Üstünde müsteşar, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı ve meclis denetimi vardı azıcık mantığını çalıştıran biri bir genel müdürün SSK’yı batırmasının mümkün olamayacağını idrak eder.
Hem ayrıca SSK bir özel şirket değil ki kamunun sosyal güvenlik ve adaleti sağlamakla yükümlü bir kurumu. Bu kurumun harcamalarının gelirlerinden fazla olması batmasını icap ettirmez ki.
Malum Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Eğitim Bakanlığı ya da Sağlık Bakanlığı gelirleri harcamalarına yetmeyen, bu yüzden de bütçeden kaynak ayrılan kurumlar. Şimdi aynı kişiler kalkıp bunların gelirleri giderlerini karşılamıyor, batıyorlar orduyu terhis edelim, uçakları tankları satalım, hastane ve okulları da kapatalım diye absürt bir öneride bulunuyor mu?
Elbette hayır!
Devlet sosyal adaleti sağlamak için elbette sosyal güvenlik kurumuna kaynak aktarmak zorundadır sosyal güvenlik kurumu battı da ne demek?
Ha birde sinsice dile getirilmeyen ama kafalarının arka planında dolanan “ama o Alevi” yargısı var ki böyle bir ayrımcılık açıkça söylemek gerekirse terbiyesizliktir…